KUMANDANSIZ Harflerini İçeren 5 Harfli Kelimeler



KUMANDANSIZ harflerini içeren 5 harfli 75 kelime bulunuyor. 5 harfli KUMANDANSIZ kelime türetme listesi ve kelime anlamları.

ADSIZ12, ANDIZ11, SIZMA11, ANSIZ10, KIZMA10, KAZIM10, NAZIM10, SIZAK10, SAKIZ10, UZAMA10, UZMAN10, AZMAN9, AZMAK9, ADAMI9, AKMAZ9, DUMAN9, KIZAN9, KUDAS9, KAZMA9, MADUN9, MAZAK9, NAMAZ9, NAKIZ9, SUDAN9, SUDAK9, SADIK9, SAZAN9, SAZAK9, ZAMAN9, ANDIK8, ANZAK8, ADINA8, DAMAK8, KISMA8, KUSMA8, KUNDA8, KAMUS8, KASIM8, KADIN8, KAZAN8, MUSKA8, MANDA8, MAKUS8, MASUN8, MASNU8, NADAS8, NAMUS8, SINMA8, SIMAK8, SIKMA8, SUNMA8, SUMAK8, SADAK8, ZANKA8, ASMAK7, AKSAM7, KUMAN7, KASNI7, KASMA7, MANAS7, MAKAS7, NAKIS7, NADAN7, SUNAK7, SAMAN7, SANIK7, SANMA7, SAKIN7, SAUNA7, ANMAK6, AKMAN6, AKSAN6, KANUN6, KANMA6, KAMAN6


ANMAK


[-i]
  • Birini veya bir şeyi akla getirerek sözünü etmek veya onu düşünmek, zikretmek, hatırlamak

    Onun bu fedakârlığını her yerde, her zaman minnetle anacağım. - Peyami Safa

[-i] [-le]
  • Bir armağanla birinin gönlünü almak

AKMAN


[sıfat]
  • Bozulmamış, saf, temiz

AKSAN (Kelime Kökeni: Fransızca accent)


[isim]
  • Bir ülkenin insanlarına veya bir çevreye özgü söyleyiş özelliği

    Sesi tok, aksanı düzgündü. - Necip Fazıl Kısakürek

[dil bilgisi]
  • Vurgu

Birleşik Kelimeler: aksanı bozuk


KÂNUN (Kelime Kökeni: Arapça kānūn)


[isim] [eskimiş]
  • Eski takvimde yer alan kânunusani, kânunuevvel ay adlarında geçen `ateş ocağı` anlamındaki söz

    Eski tabirle kânunları yani aralık ve ocak aylarını sevmem. - Burhan Felek

Birleşik Kelimeler: ilk kânun, son kânun

[isim] [hukuk]
  • Yasa

Ata Sözleri ve Deyimler

  • kanun çıkarmak
  • kanunu çiğnemek

Birleşik Kelimeler: kanun adamı, kanun dışı, kanun hükmünde kararname, kanun koyucu, kanun layihası, kanun maddesi, kanunname, kanun sözcüsü, kanun tasarısı, kanun teklifi, kanunuesasi, vazııkanun, arz talep kanunu, orman kanunu, üç hâl kanunu

[isim] [müzik]
  • Dikdörtgen biçiminde, bir köşesi kesik, yassı bir sandık üzerine gerilmiş tellerden oluşan, tırnak adı verilen çalgıçlarla çalınan ince saz çalgısı

    Kanunun ilk kez Farabi tarafından yapıldığı söylenir.


KANMA


[isim]
  • Kanmak işi

KAMAN


[isim]
  • Kırşehir iline bağlı ilçelerden biri

ASMAK


[-e] [-i]
  • Bir şeyi aşağıya sarkacak bir biçimde bir yere iliştirip sarkıtmak

    Lambayı tam pencerenin karşısına astı. - Sait Faik Abasıyanık

[-i]
  • Bir kimseyi boğazından ip vb. geçirip sallandırarak öldürmek, idam etmek

Ata Sözleri ve Deyimler

  • asıp kesmek
  • astığı astık, kestiği kestik


AKSAM (Kelime Kökeni: Arapça aḳsām)


[isim]
  • Kısımlar

KUMAN


[isim] [tarih]
  • Kıpçak

KASNI


[isim]
  • Çadıruşağı, şeytantersi ağacı vb. bitkilerden elde edilen bir zamk

KASMA


[isim]
  • Kasmak işi

MANAS


[isim] [hayvan bilimi]
  • Kın kanatlılardan, ergin evrede yaprakları, kurtçuk evresinde kökleri kemirerek tarım bitkilerine ve orman ağaçlarına büyük zarar veren bir böcek (Polyhylla fullo)

MAKAS (Kelime Kökeni: Arapça miḳaṣṣ)


[isim]
  • Bir eksen çevresinde dönebilecek biçimde çapraz eklemlenmiş, birbirine bakan yüzleri keskin iki çelik lamadan oluşmuş, arasına yerleştirilen herhangi bir şeyi kesmeye yarayan araç, sındı

    Her iki eliyle kullanırdı makasıyla tarağını. - Necati Cumalı

[mecaz]
  • Çalma, kırpma
[mimarlık]
  • Dirsek
[denizcilik]
  • Üst uçları birbirine bağlı, alt uçları açık olan iki direkten kurulmuş, ağırlık kaldırma düzeni
[hayvan bilimi]
  • Bazı eklem bacaklı hayvanların ön ayaklarında bulunan, savunma ve saldırmada kullanılan kıskaç
[spor]
  • Su topunda iki ayağın teker teker yarım daire biçiminde çevrilmesiyle yapılan bir hareket

Ata Sözleri ve Deyimler

  • makas almak
  • makas değiştirmek
  • makas vurmak

Birleşik Kelimeler: makas hakkı, makas payı, bahçe makası, çember makası, sürfile makası, tırnak makası


NAKIS (Kelime Kökeni: Arapça nāḳiṣ)


[sıfat] [eskimiş]
  • Eksik, tam olmayan, bitmemiş, noksan
[mecaz]
  • Özrü, kusuru olan
[isim] [matematik]
  • Eksi
[zarf]
  • Eksik, tam olmayan, bitmemiş, noksan biçimde

    Nakıs kalan bilgilerimizi ikmale uğraşırlar. - Hüseyin Cahit Yalçın


NADAN (Kelime Kökeni: Farsça nādān)


[sıfat] [eskimiş]
  • Bilgisiz, cahil
[mecaz]
  • Nobran, kaba, kötü

    Heyhat ki iyiler gider, nadanlar kalır. - Attila İlhan