KONÇSUZ ile Oluşan Kelimeler (KONÇSUZ Kelime Türetme)



KONÇSUZ harflerinden oluşan 24 kelime bulunuyor. KONÇSUZ kelime türetme listesi ve kelime anlamları.

Ayrıca, "Konçsuz kelimesinin anlamı nedir?" içeriklerine bakabilirsiniz.

7 Harfli Kelimeler

KONÇSUZ16

5 Harfli Kelimeler

ONSUZ11, SONUÇ11

4 Harfli Kelimeler

KOÇU9, OKÇU9, KONÇ8, ZONK8, SOKU7, KONU6

3 Harfli Kelimeler

SUÇ8, UZO8, ÇOK7, KOÇ7, KOZ7, KUZ7, ONS5, SON5

2 Harfli Kelimeler

6, UZ6, SU4, US4, OK3, ON3, UN3


OK


[isim]
  • Yayla atılan, ucunda sivri bir demir bulunan ince ve kısa tahta çubuk
[matematik]
  • Bir dairede bir kirişin ortasında bu kirişi gören yayın ortasına indirilen doğru parçası

Ata Sözleri ve Deyimler

  • ok atmak
  • ok gibi (yerinden) fırlamak
  • ok yaydan (veya yayından) çıkmak

Birleşik Kelimeler: ok meydanı, ok yılanı, suoku


ON


[isim]
  • Dokuzdan sonra gelen sayının adı
[sıfat]
  • Dokuzdan bir artık

Ata Sözleri ve Deyimler

  • on defa (veya kere)
  • on parmağı boğazında olmak
  • on parmağında on hüner (veya marifet) olmak
  • on parmağında on kara

Birleşik Kelimeler: onaltılık, on ayaklılar, onbaşı, onbeşli, on binlerce, on binlik, onbiraylık, on birli, ondörtlük, onikiparmak bağırsağı, onikitelli, on milyonluk, on para, onsekiz, beşon, ayın on dördü


UN


[isim]
  • Öğütülerek toz durumuna getirilmiş tahıl ve başka besin maddeleri

Ata Sözleri ve Deyimler

  • un ufak etmek
  • un ufak olmak
  • ununu elemek, eleğini asmak

Birleşik Kelimeler: un çorbası, un helvası, esmer un, has un, özlü un, balık unu, buğday unu, et unu, galeta unu, kan unu, mısır unu, pirinç unu, soya unu, yulaf unu


SU


[isim]
  • Hidrojenle oksijenden oluşan, sıvı durumunda bulunan, renksiz, kokusuz, tatsız madde, ab

Ata Sözleri ve Deyimler

  • su almak
  • su basmak
  • su çekmek
  • sudan çıkmış balığa dönmek
  • sudan geçirmek
  • suda pişmiş
  • su dökmek
  • su dökünmek
  • su etmek
  • su gelmek
  • su gibi
  • su gibi akmak
  • su gibi aziz ol!
  • su gibi bilmek (veya okumak)
  • su gibi ezberlemek
  • su gibi gitmek
  • su gibi olmak
  • su gibi terlemek
  • su görmemiş
  • su götürür yeri olmamak
  • su içinde
  • su içinde kalmak
  • su iktiza etmek
  • su kaçırmak
  • su kapmak
  • su katılmamış
  • su kesmek
  • su koyuvermek
  • su küçüğün, söz (veya sofra veya yemek) büyüğün
  • sular kararmak
  • sular seller gibi
  • su sabun görmemek
  • su uyur, düşman uyumaz
  • su vermek
  • suya düşmek
  • suya göstermek
  • suya götürüp susuz getirmek
  • su yapmak
  • suya sabuna dokunmamak
  • suya salmak
  • suyu baştan (veya başından) kesmek
  • suyu çıkmak
  • suyu getiren de bir, testiyi kıran da
  • suyu görünce teyemmüm bozulur
  • suyu ısınmak (veya kaynamak)
  • suyu kesilmiş değirmene dönmek
  • suyu mu çıktı?
  • suyuna gitmek
  • suyun akıntısına gitmek
  • suyuna tirit
  • suyun başı
  • suyunca gitmek
  • suyu nereden geliyor?
  • suyunu almak
  • suyunu çekmek
  • suyunun suyu
  • suyu seli kalmamak
  • su yürümek
  • su yüzü görmemiş
  • su yüzüne (veya üstüne) çıkmak
  • su yüzüne çıkmak

Birleşik Kelimeler: su akrebi, su altı, su askıları, su aygırı, su baldıranı, su bardağı, subasar, su basıncı, su baskını, su bidonu, su bilgisi, su bilimi, su biti, su bitkileri, su bombası, su borusu, su boyası, su böceği, su bölümü çizgisi, su böreği, su cenderesi, su çıkrığı, suçiçeği, su çulluğu, su damarı, su değirmeni, su deposu, su dolabı, su düzeyi, sugötürmez, su hattı, su ısıtıcısı, suibriği, su kabağı, su kabı, su kamışı, su karanfili, su kayağı, su kaybı, su kaydırağı, su keleri, su kemeri, su kesesi, su kesimi, su keteni, su kızağı, su kireci, su korkusu, su küre, su mantarları, su mercimeği, su mermeri, su muhallebisi, su nanesi, suoku, suölçer, su örümceği, su parkı, superisi, su piresi, su rezenesi, su saati, su samuru, susarımsağı, su sarnıcı, su sayacı, su seviyesi, su sığırı, su sineği, suşeridi, su tabakası, su tankeri, su tası, su taşkını, su tavuğu, su tedavisi, su terazisi, su teresi, su testisi, su topu, su tulumbası, su türbini, su ürünleri, su yatağı, su yelvesi, su yılanı, suyolu, su yolu, su yoncası, su yosunu, su yuvarı, sudan ucuz, acı su, ağır su, akarsu, aksu, atık su, bağlı su, basınçlı su, bengi su, iç su, kaba su, karasu, kara su, küllü su, oksijenli su, öz su, pis su, serbest su, sert su, tatlı su, tazyikli su, yumuşak su, havadan sudan, altın suyu, arpa suyu, bel suyu, besi suyu, bulaşık suyu, cam suyu, can suyu, çamaşır suyu, çiçek suyu, çilek suyu, deniz suyu, dirim suyu, domates suyu, dümen suyu, elma suyu, er suyu, et suyu, gül suyu, ham besi suyu, havuç suyu, ıslatma suyu, içme suyu, imamsuyu, katran suyu, kaya suyu, kaynak suyu, kenar suyu, kibrit suyu, kireç suyu, koruk suyu, kuyu suyu, limon suyu, maden suyu, memba suyu, meyve suyu, nane suyu, portakal suyu, saf su, safra suyu, şalgam suyu, tavuk suyu, turşu suyu, üzüm suyu, vişne suyu, yüzsuyu, zemzem suyu, kara suları, yer altı suları

[isim]
  • Sutaş

US


[isim]
  • Akıl

    Usa ve gerçeğe uygun anlatışlara kulak verenin olmadığı görüldü. - Halikarnas Balıkçısı

Ata Sözleri ve Deyimler

  • usuna getirmek

Birleşik Kelimeler: us dışı, us pahası, usa vurma


ONS (Kelime Kökeni: Fransızca once)


[isim]
  • Genellikle gümüş, altın ve platin gibi kıymetli metallerin veya elmas, yakut gibi değerli taşların kütlelerinin ölçülmesi için kullanılan, Fransa'da 30,59 gr, İngiltere'de 28,349 gr ağırlığında bir ağırlık ölçüsü birimi

SON


[sıfat]
  • Şimdiki zamana en yakın zamandan beri olan veya bu zamanda yapılmış, olmuş olan, ilk karşıtı

    Gündüzün son ışıklarıyla beraber sanki odadan eşya da çekiliyordu. - Peyami Safa

[isim]
  • Uç, sınır
[isim]
  • Bir şeyin en arkadan gelen bölümü, bitimi, nihayet, akıbet

    Kışın sonu. Bu yolun sonu.

[isim] [mecaz]
  • Ölüm
[isim] [anatomi]
  • Döl eşi

Ata Sözleri ve Deyimler

  • sona ermek
  • sona kalan dona kalır
  • son bulmak
  • son kozunu (veya kartını) oynamak
  • son noktayı koymak
  • son pişmanlık fayda vermez (veya etmez)
  • sonu gelmek
  • sonu gelmemek
  • sonunu almak
  • sonunu getirememek
  • son vermek

Birleşik Kelimeler: son adam, sonbahar, son birim, son çeyrek, son dakika, son derece, son deyiş, son ek, son görev, son gürlüğü, son hızla, son kânun, son kerte, son nefes, sonnot, son ses, son söz, son teşrin, son turfanda, son ütücü, son vazife, son yolculuk, çeyrek son, yarı son, baştan sona, hafta sonu, harman sonu, satır sonu, süre sonu, vade sonu, önünde sonunda


KONU


[isim]
  • Konuşmada, yazıda, eserde ele alınan düşünce, olay veya durum, mevzu, süje

    Öğretmenimizin verdiği konuları manzum yazardım bazen. - Yusuf Ziya Ortaç

Birleşik Kelimeler: konu mankeni, ana konu, bahis konusu, söz konusu



[isim]
  • Genellikle uzun bir nesnenin incelerek biten son ve sivri noktası

    Bu resmin iki gözü bir makasın ucu ile oyulmuştu. - Aka Gündüz

[sıfat]
  • Bir şeye gereğinden çok fazla bağlanan, önem veren, ekstrem
[tarih]
  • Türk devletlerinde genellikle sınır boylarındaki eyalet ve sancak

Ata Sözleri ve Deyimler

  • ucu (herhangi birine) dokunmak
  • ucu bucağı olmamak (veya görünmemek)
  • ucu bucağı yok (veya kayıp)
  • ucunda (bir şey) bulunmak
  • ucundan tutmak
  • ucunu bulmak
  • ucunu kaçırmak
  • ucu ortası belli olmamak
  • uç vermek

Birleşik Kelimeler: uç beyi, uçkurutan, uç uca, uçtan uca, ucu açık, ucu kapalı, ucu ucuna, artı uç, aşırı uç, eksi uç, ileri uç, orta uç, ayakucu, ayak ucu, baş ucu, cirit ucu, göz ucu, ipucu


UZ


[sıfat]
  • İyi, güzel

Birleşik Kelimeler: eli uz

[zarf]
  • Masallarda az gittik uz gittik, dere tepe düz gittik tekerlemesinde `uzak` anlamında kullanılan bir söz

Birleşik Kelimeler: uzgören, uzgörür, uz iletişim


SOKU


[isim] [halk ağzında]
  • Taş dibek

    Evlerinin önü bulgur sokusu / Yel estikçe gelir yârin kokusu - Halk türküsü


ÇOK


[sıfat]
  • Sayı, nicelik, değer, güç, derece vb. bakımından büyük ve aşırı olan, az karşıtı

    Bana matematik çok kolay geldi. - Falih Rıfkı Atay

[zarf]
  • Aşırı bir biçimde

    Biz çocuklar evimizi çok beğendik. - Ayla Kutlu

Ata Sözleri ve Deyimler

  • çok baharın otunu yemek
  • çok bilen (veya söyleyen) çok yanılır
  • çok el ya yağmaya ya yolmaya
  • çok gelmek
  • çok gezen tavuk ayağında pislik getirir
  • çok görmek
  • çok havlayan köpek ısırmaz
  • çok koşan çabuk (veya çok veya tez) yorulur
  • çok naz âşık usandırır
  • çok olmak
  • çok söyleme arsız edersin, aç bırakma hırsız edersin
  • çok söylemek
  • çok şey!
  • çok şükür
  • çok yaşayan (veya okuyan) bilmez, çok gezen bilir

Birleşik Kelimeler: çok anlamlı, çok ayaklılar, çokbilmiş, çok çok, çok düzlemli, çok eşli, çok fazlı, çok geçmeden, çokgen, çok gizli, çok gözeli, çok hücreli, çok karılı, çok katlı otopark, çok kısa dalga, çok kocalılık, çok ortaklı, çok partili, çoksatar, çok sesli, çok sözlü, çok şiddetli fırtına, çok tanrıcı, çok tanrılı, çok taraflı, çok terimli, çok uluslu, çok yanlı, çok yıllık, çok yönlü, çok yüzlü, az çok, birçok, pek çok, birçoğu


KOÇ


[isim]
  • Damızlık erkek koyun
[mecaz]
  • Sağlıklı, gürbüz genç erkek

Ata Sözleri ve Deyimler

  • koça boynuzu yük değil

Birleşik Kelimeler: koçbaşı, koçboynuzu, koç burunlu, koç katımı, koç yiğit, koç yumurtası

[isim] [spor]
  • Çalıştırıcı

Birleşik Kelimeler: yaşam koçu

[isim] [gök bilimi]
  • Zodyak üzerinde Balık ile Boğa arasında bulunan takımyıldızın adı, Hamel

KOZ (Kelime Kökeni: Farsça gavz, goz)


[isim] [bitki bilimi]
  • Ceviz
[mecaz]
  • Başarı fırsatı olan elverişli durum, saldırış ve savunma fırsatı

    Başvurduğu bu olağanüstü tabiyede varlığını değil, yokluğunu koz olarak kullanmıştır. - Haldun Taner

[mecaz]
  • Karşısındakini alt edecek etkili şey

Ata Sözleri ve Deyimler

  • koz kırmak
  • kozu kaybetmek
  • kozunu paylaşmak (veya pay etmek)
  • koz vermek

Birleşik Kelimeler: koz helva


KUZ


[sıfat] [eskimiş]
  • Gölgede kalan (yan)