KONUŞTURMAK Harflerini İçeren 7 Harfli Kelimeler



KONUŞTURMAK harflerini içeren 7 harfli 22 kelime bulunuyor. 7 harfli KONUŞTURMAK kelime türetme listesi ve kelime anlamları.

OTURMUŞ14, KOKUŞMA13, KONUŞMA13, KOŞUNTU13, TOKUŞMA13, NUAKŞOT12, KORUNUM11, KOKUTMA10, KOMUTAN10, KURUMAK10, KURUTMA10, KORUMAK10, KORUNMA10, KUANTUM10, OTURMAK10, OKUNMAK10, OKUTMAK10, OKUTMAN10, UNUTMAK10, KONTUAR9, KORUNAK9, MANKURT9


KONTUAR (Kelime Kökeni: Fransızca comptoir)


[isim]
  • Kara ve hava yolları ulaşımında bilet ve bagaj işlemlerinin yapıldığı tezgâh veya bölüm

KORUNAK


[isim]
  • Tehlikeden kurtulmak, korunmak için yapılmış yer
[mecaz]
  • Koruyan, esirgeyen, saklayan kimse

MANKURT


[sıfat]
  • Ulusal kimlikten uzaklaşan, içinde bulunduğu topluma yabancılaşan

KOKUTMA


[isim]
  • Kokutmak işi

KOMUTAN


[isim] [askerlik]
  • Bir asker topluluğunun başı, kumandan, bey

    1916 sonlarında Mustafa Kemal ikinci ordu komutan vekilliğine atanmıştır. - Falih Rıfkı Atay

Birleşik Kelimeler: başkomutan, ordu komutanı, kuvvet komutanları


KURUMAK


[nesnesiz]
  • Islaklığını, nemini yitirerek kuru duruma gelmek

    Çıplak dallarda henüz kuruyamayan su damlaları parlak, mavi birer boncuk gibi parlıyordu. - Halide Edip Adıvar

[mecaz]
  • Cılızlaşmak, sıskalaşmak, zayıflamak

    Karısı hırçınlıktan kurumuş bir kadın. - Memduh Şevket Esendal

[mecaz]
  • Çok susamak

KURUTMA


[isim]
  • Kurutmak işi

Birleşik Kelimeler: kurutma kabı, kurutma kâğıdı, kurutma makinesi, ambarda kurutma


KORUMAK


[-i] [-den]
  • Bir kimseyi veya bir şeyi dış etkilerden, tehlikeden, zor bir durumdan uzak tutmak, esirgemek, muhafaza etmek, vikaye etmek, sıyanet etmek

    Orasını tozdan, yağmurdan korumak borcumuzdur. - Orhan Seyfi Orhon

[-i]
  • Tehlikeye karşı denetimi altında bulundurmak, savunmak, müdafaa etmek

    Yurdu korumak.

[-i]
  • Tehlikeli, zararlı durumları önlemek

    İlaçla meyveleri korudu.

[-i] [mecaz]
  • Bir şeyin eskimesini, yıpranmasını önlemek için gereken dikkat ve özeni göstermek

    Üstünü başını biraz korusaydın bu kadar kirlenmezdi.

[-i] [mecaz]
  • Süregelen bir durumun değişikliğe uğramasını önlemek

    Geleneklerini koruyorlar.

[-i] [mecaz]
  • Karşılamak, denk gelmek

    Bu işin geliri masrafını korumaz.


KORUNMA


[isim]
  • Korunmak işi

    Ekinlerinizin korunması için de gereken tedbirleri alınız. - Necip Fazıl Kısakürek

Ata Sözleri ve Deyimler

  • korunma görmek

Birleşik Kelimeler: pasif korunma


KUANTUM (Kelime Kökeni: Fransızca quantum)


[isim] [fizik]
  • Bir dalganın olası değerlerinin alt değer kümelerinden biri

OTURMAK


[-e]
  • Vücudun belden yukarısı dik duracak biçimde ağırlığı kaba etlere vererek bir yere yerleşmek

    Bir sandalyenin üzerinde oturmuş, önüne bakıyordu. - Sait Faik Abasıyanık

[nesnesiz]
  • Bu biçimde yerleştiği yerde kalmak

    Bakın, hikâye zordur, acımasız ve hoşgörüsüzdür. Oturursunuz ve başından kalkamazsınız. - Tarık Dursun K.

[-i]
  • Uygun gelmek, ölçüleri tam olmak

    Ütüsüz ve beli oturmamış pantolonunu çekti. - Tarık Buğra

[-de]
  • Bir yerde sürekli olarak kalmak, ikamet etmek

    Aynı semtte oturdukları için komşu da sayılırlar. - Burhan Felek

[nesnesiz]
  • Hiçbir iş yapmadan boş vakit geçirmek, boş durmak

    Böyle oturacağınıza çalışsanız olmaz mı?

[nesnesiz]
  • Toprak veya yapı çökmek, aşağı inmek

    Temelin bu tarafı on santim oturmuş.

[-le]
  • Biriyle beraber yaşamak

    O günden beri enişte beyle oturuyorum. - Sermet Muhtar Alus

[nesnesiz]
  • Benimsenmek, yerleşmek, kökleşmek

    Gelenekler gün geçtikçe iyice oturdu.

[nesnesiz]
  • Herhangi bir durumda belli bir süre kalmak

    Arif gibi bir adamla çene yarışına girmek istememekle beraber susup oturamazdı. - Memduh Şevket Esendal

Ata Sözleri ve Deyimler

  • oturup kalkmak


OKUNMAK


[nesnesiz]
  • Okuma işine konu olmak

    Gece olmuş, yatsılar okunmuş, daha damat bey gelmemişti. - Sermet Muhtar Alus

[mecaz]
  • Belli olmak, açıkça görünmek

    Bütün söyleyecekleri yüzünden okunuyor. - Yusuf Ziya Ortaç

[halk ağzında]
  • Davet edilmek, çağrılmak

OKUTMAK


[-i]
  • Okumasını, öğrenim görmesini sağlamak

    Babamın beni büyük kentte okutacak parası olmadığı için öğretmen olmuştum. - Nezihe Meriç

[nesnesiz]
  • Okuma işini yaptırmak

    Kumandan paşaya bu akşam şiir okutmak istiyoruz. - Falih Rıfkı Atay

[nesnesiz]
  • Ders vermek, bir konu üzerinde yetiştirmek

    Lisede İngilizce okutuyor.

[argo]
  • Satarak elinden çıkarmak

    Bana iki sandık çay verdi. Bunları al okut, dedi. - Sait Faik Abasıyanık


OKUTMAN


[isim]
  • Üniversitede yabancı dil, Türkçe ve inkılap tarihi gibi ortak, zorunlu dersleri öğretmek için görevlendirilen, uygulamalı çalışmaları yöneten öğretim elemanı, lektör

UNUTMAK


[-i]
  • Aklında kalmamak, hatırlamamak

    Biz şimdi Evliya'nın hayalhanesinden aktardığı tatları unutmadan gerçeklere dönelim. - Aydın Boysan

Birleşik Kelimeler: unutmabeni