KEŞŞAFLIK harflerinden oluşan 75 kelime bulunuyor. KEŞŞAFLIK kelime türetme listesi ve kelime anlamları.
Ayrıca, "Keşşaflık kelimesinin anlamı nedir?" içeriklerine bakabilirsiniz.
9 Harfli Kelimeler
KEŞŞAFLIK22
6 Harfli Kelimeler
KEŞŞAF18, ŞAŞLIK13, KIŞLAK10, KALKIŞ10
5 Harfli Kelimeler
EFLAK11, KEFAL11, AŞLIK9, ALKIŞ9, KIŞLA9, KAŞIK9, KAŞLI9, KALIŞ9, KAKIŞ9, EŞKAL8, AKLIK6, KALIK6
4 Harfli Kelimeler
FLAŞ13, ŞELF13, ŞAŞI11, KAFE10, AŞIK8, ALIŞ8, AKIŞ8, KAŞE7, LAŞE7, ŞALE7, ALIK5, AKIL5, AKLI5, KALE4, KEKA4, LAKE4
3 Harfli Kelimeler
FAŞ12, ŞEF12, FAK9, FEL9, FEK9, FAL9, KEF9, LAF9, LEF9, ŞEŞ9,
AŞI7, KIŞ7, ŞIK7, AŞK6, KAŞ6, KEŞ6, LEŞ6, ŞEK6, ŞAL6, ŞAK6
Tümünü Gör
2 Harfli Kelimeler
AF8, FA8, FE8, AŞ5, EŞ5, ŞE5, AK2, AL2, EK2, EL2, KE2, LA2, LE2
AK
[isim]
-
Kar, süt vb.nin rengi, beyaz, kara ve siyah karşıtı
[sıfat]
[sıfat] [mecaz]
[sıfat] [mecaz]
[sıfat] [mecaz]
-
Sıkıntısız, rahat
Ak günler göresin.
Ata Sözleri ve Deyimler
- ak akçe kara gün içindir
- ak dediğine kara demek
- ak don kara don geçitte belli olur
- ak gün ağartır, kara gün karartır
- akı ak karası kara
- akı karası geçitte belli olur
- akım derken bokum demek
- ak koyun kara koyun geçit başında belli olur
- ak koyunu gören içi dolu yağ sanır
- ak koyunun kara kuzusu da olur
- ak köpeğin pamuk pazarına zararı vardır
- akla karayı seçmek
- ak sakaldan yok sakala gelmek
Birleşik Kelimeler: ak ağa, akağaç, akamber, akasma, akbaba, akbakla, akbalık, akbalıkçıl, akbasma, akbaş, ak benek, akbuğday, akburçak, akciğer, akçöpleme, akdarı, ak demir, akdiken, akdoğan, akdut, ak gözlü, akgünlük, akhardal, ak kan, akkaraman, akkarınca, akkavak, akkefal, akkelebek, akkor, akkuş, akkuyruk, aklevrek, ak madde, akmantar, ak pak, akpas, akpelin, ak saçlı, aksakal, ak sakallı, aksedir, aksoğan, aksöğüt, aksu, aksuna, aksungur, ak sülümen, aktaş, aktavşan, aktöre, aktutma, ak yazı, ak yel, ak yem, Ak Yıldız, akyuvar, akzambak, yüzü ak, göz akı, yumurta akı, yüz akı
AL
[isim]
-
Kanın rengi, kızıl, kırmızı
[sıfat]
-
Bu renkte olan
Al bayrak. Al çuha.
[sıfat]
Ata Sözleri ve Deyimler
- al elmaya taş atan çok olur
- al giymedim ki alınayım
- al gömlek gizlenemez
- alı alına, moru moruna
- alı al, moru mor
- al kanlara boyanmak
- al kiraz üstüne kar yağmış
Birleşik Kelimeler: albasma, albastı, al bayrak, alkarısı, al sancak, alyuvar
[isim] [eskimiş]
-
Aldatma, düzen, tuzak, hile
Ata Sözleri ve Deyimler
- al ile aslan tutulur, güç ile sıçan tutulmaz
[kimya]
-
Alüminyum elementinin simgesi
EK
[isim]
-
Bir şeyin eksiğini tamamlamak için ona katılan parça
Yazının ekleri.
[sıfat]
[dil bilgisi]
-
Kelime türetmek veya kelimenin görevini belirtmek için kullanılan, başa, sona veya kelimenin içine eklenebilen, bağımlı dil bilgisi ögeleri, lahika
Ata Sözleri ve Deyimler
- ek bent olmak
- ekini belli etmemek
Birleşik Kelimeler: ek bileziği, ek bütçe, ek ders, ek eylem, ek fiil, ek görev, ek gün, ek kart, ek kök, ek oylum, ek ödenek, ek poliçe, ek süre, ek tahsisat, iç ek, işlek ek, ön ek, son ek, aidiyet eki, bildirme eki, çekim eki, çoğul eki, çokluk eki, durum eki, edilgenlik eki, eşitlik eki, hâl eki, ilgi eki, iyelik eki, kişi eki, küçültme eki, nispet eki, olumsuzluk eki, soru eki, şahıs eki, topluluk eki, türetme eki, yapım eki, yokluk eki, yön eki, yön gösterme eki, zaman eki, çatı ekleri
EL
[isim] [anatomi]
Ata Sözleri ve Deyimler
- ... elinden çıkmak
- el (veya elini) uzatmak
- el (veya elini) yakmak
- el açmak
- el almak
- el atmak
- el ayak (veya etek) çekmek
- el ayak çekilmek
- el bağlamak
- el basmak
- el bebek gül bebek
- el bende!
- el çekmek
- el çektirmek
- el çırpmak
- elde (veya elinde) olmamak
- elde avuçta (bir şey) kalmamak
- elde avuçta (ne varsa)
- elde etmek
- el değiştirmek
- el değmemek
- elde kalmak
- eldeki yara, yarasıza duvar deliği
- elden ağza yaşamak
- elden ayaktan düşmek (veya kesilmek)
- elden bırakmamak (veya düşürmemek)
- elden çıkarmak
- elden çıkmak
- elden geçirmek
- elden gel!
- elden geldiği kadar
- elden gelmemek
- elden gitmek
- elden kaçırmak
- elden kaçmak
- elden ne gelir?
- elde tutmak
- el dokunulmamak
- ele alınır
- ele alınmaz
- ele almak
- ele avuca sığmamak
- ele bakmak
- ele geçirmek
- ele geçmek
- ele gelmek
- el elde baş başta
- el elden kalmaz, dil dilden kalmaz
- el elden üstündür (ta arşa kadar)
- el el ile, değirmen yel ile
- el eli yıkar, iki el yüzü
- el el üstünde olur, ev ev üstünde olmaz
- el el üstünde oturmak
- el ermez, güç yetmez
- el etek öpmek
- el etek tutmak
- el etmek
- ele vermek
- eli (veya elleri) armut devşirmek
- eli alışmak
- eli altında olmak
- eli ayağı (olmak)
- eli ayağı (veya ayağına) dolaşmak
- eli ayağı buz kesilmek (veya tutmamak)
- eli ayağı titremek
- eli ayağı tutmak
- eli aza varmamak
- eli boş çıkmak
- eli boş dönmek (veya çevrilmek veya geri gelmek)
- eli boş gelmek
- eli cebine (veya cüzdanına veya kesesine) gitmemek (veya varmamak)
- eli değmek
- eli dursa ayağı durmaz
- eli ekmek tutmak
- eli eline değmemek
- eli ermek
- eli ermez gücü yetmez
- eli genişlemek
- eli gitmek
- eli harama uzanmak
- eli işe yatmak
- eli kalem tutmak
- eli kırılmak
- eli kırılsın!
- eli kolu (eli ayağı) bağlı kalmak (veya olmak)
- eli kolu bağlı durmak
- eli kurusun!
- elimi sallasam ellisi, başımı sallasam tellisi
- elinde ... var
- elinde avucunda nesi varsa
- elinde bulunmak (veya olmak)
- elinde büyümek
- elinde kalmak
- elinden
- elinden (bir şey) düşmemek
- elinden (bir şeyi) düşürmemek
- elinden almak
- elinden bir iş (veya şey) gelmemek
- elinden bir kaza (veya sakatlık) çıkmak
- elinden geleni ardına (veya arkasına) koymamak
- elinden geleni yapmak
- elinden gelmek
- elinden hiçbir şey kurtulmamak
- elinden iş çıkmamak
- elinden iyi iş gelmek
- elinden kan çıkmak
- elinden kurtulmak
- elinden tutmak
- elinde olmak
- elinde olmak
- elinde patlamak
- elinde tutmak
- eline (veya elinize veya ellerinize) sağlık
- eline almak
- eline ayağına kapanmak (veya sarılmak veya düşmek)
- eline ayağına üşenmemek
- eline bakmak
- eline doğmak
- eline düşmek
- eline erkek eli değmemiş olmak
- eline eteğine doğru
- eline eteğine sarılmak
- eline fırsat geçmek
- eline geçmek
- eline kalmak
- eline su dökemez
- eline tutuşturmak
- eline yüzüne bulaştırmak
- elini arı kovanına sokmak
- elini ayağını (veya eteğini) kesmek (veya çekmek)
- elini ayağını öpeyim
- elini belli etmek (veya göstermek)
- elini çabuk tutmak
- elini kana bulamak (veya bulaştırmak)
- elini kolunu bağlamak
- elini kolunu sallaya sallaya gelmek
- elini kolunu sallaya sallaya gezmek
- elini kulağına atmak
- elinin altında (olmak)
- elinin hamuruyla erkek işine karışmak
- elinin tersiyle çarpmak
- elinin tersiyle itmek
- elini oynatmak
- elini sallasa ellisi (başını sallasa tellisi)
- elini sıcak sudan soğuk suya sokmamak
- elini sürmemek
- elini taşın altına koymak (veya sokmak)
- elini veren kolunu alamaz
- elini vicdanına koymak
- elinle ver, ayağınla ara
- eli olmak
- eli para görmek
- eli silah tutmak
- eli varmamak (veya gitmemek)
- eli yatmak
- eliyle koymuş gibi
- el kadar
- el kaldırmak
- el katmak
- el koymak
- ellerde gezmek
- elleri (veya ellerin) dert görmesin
- ellerim yanıma gelsin
- eller yukarı!
- elle tutulacak tarafı (veya yanı) kalmamak
- elle tutulur
- elle tutulur gözle görülür (veya dille anlatılır)
- elle tutulur tarafı olmamak
- el ovuşturmak
- el öpenlerin çok olsun!
- el öpmek
- el öpmekle ağız aşınmaz
- el pençe
- el pençe divan
- el pençe divan durmak
- el sıkışmak
- el sıkmak
- el sürmemek
- el tazelemek
- el terazi, göz mizan
- el tutmak
- el üstünde tutmak
- el vergisi, gönül sevgisi
- el vermek
- el vurmamak
- el yarası onulur, dil yarası onulmaz
- el yıkamak
Birleşik Kelimeler: el alışkanlığı, el altında, el altından, el arabası, el ayası, elbasan tavası, el bezi, el birliği, el bombası, el çabukluğu, el çantası, el değirmeni, el duşu, el ele, el emeği, elense, el erimi, el erki, elezer, el falı, el feneri, el freni, el havlusu, el ilanı, el işçiliği, el işi, el kantarı, el keseri, el kılavuzu, el kiri, el kitabı, el notu, el oltası, elöpen, el sabunu, el sanatları, el sözlüğü, el şakası, el tası, el telefonu, el telsizi, el topu, el ulağı, el uzluğu, el yatkınlığı, el yazısı, el yazması, el yordamıyla, elde bir, elden ele, eli açık, eli ağır, eli ayağı düzgün, eli bayraklı, elibelinde, eli belinde, eli bol, eli boş, eliböğründe, eli böğründe, eli çabuk, eli dar, eli geniş, eli hafif, eli koynunda, eli kulağında, eli mahkûm, eli maşalı, elimsende, eli nimetli, eli selek, eli sıkı, eli sopalı, eli şakağında, eli yatkın, eli uz, eli uzun, eli yatkın, eli yordamlı, eli yüreğinde, eli yüzü düzgün, eli yüzü temiz, eline ağır, eline ayağına çabuk, eline çabuk, elinin körü, azel, art elden, havvaanaeli
[isim]
Ata Sözleri ve Deyimler
- el ağzına bakan, karısını tez boşar
- el arı düşman gayreti
- el beğenmezse yer beğensin
- elden gelen öğün olmaz, o da vaktinde bulunmaz
- elden vefa, zehirden şifa
- ele güne karşı
- el elin aynasıdır
- el elin eşeğini türkü çağırarak arar
- el elin nesine, gülerek gider yasına
- el eliyle yılan tutulur
- ele verir talkını (veya telkini), kendi yutar salkımı
- el için ağlayan gözden olur
- el için kuyu kazan, evvela kendisi düşer
- el için yanma nâra, yak çubuğunu bak keyfine
- el ile gelen düğün bayram
- elin ağzı torba değil ki büzesin
- el iyisi olmak
- el kazanıyla aş kaynamaz
- el kazanıyla aş kaynatmak
- el yumruğu yemeyen kendi yumruğunu değirmen taşı sanır
Birleşik Kelimeler: el adamı, el âlem, el kapısı, elkızı, eloğlu, yedi kat el
[isim]
[halk ağzında]
Ata Sözleri ve Deyimler
- elde bulunan beyde bulunmaz
- el mi yaman bey mi yaman? el yaman!
Birleşik Kelimeler: yad el, gurbet eli, Türk eli, yad eller
KE
LA
(Kelime Kökeni: İtalyanca la)
[isim] [müzik]
-
Gam dizisinde `sol` ile `si` arasındaki ses
[kimya]
-
Lantan elementinin simgesi
LE
KALE
(Kelime Kökeni: Arapça ḳalʿa)
[isim] [tarih]
[mecaz]
-
Genellikle bir düşüncenin savunulduğu, sürdürüldüğü yer
[spor]
-
Takımla oynanan bazı top oyunlarında topun sokulmasına çalışılan yer
Ata Sözleri ve Deyimler
- kale gibi
- kaleyi içinden fethetmek
Birleşik Kelimeler: kale bedeni, kalebent, kale çizgisi, kale vuruşu, uçankale
[isim]
-
Denizli iline bağlı ilçelerden biri
KEKA
[ünlem]
LAKE
(Kelime Kökeni: Fransızca laqué)
[sıfat]
ALIK
[sıfat]
Birleşik Kelimeler: alık salık
AKIL
(Kelime Kökeni: Arapça ʿaḳl)
[isim]
-
Düşünme, anlama ve kavrama gücü, us
[ruh bilimi]
Ata Sözleri ve Deyimler
- akıl akıldan üstündür
- akıl akıl, gel çengele takıl
- akıl alır gibi değil
- akıl almak
- akıl almamak
- akıl bırakmamak
- akılda kalmak
- akıldan çıkarmak
- akıldan çıkmak
- akıl danışmak
- akılda tutmak
- akıl durdurmak
- akıl erdirememek (veya ermemek)
- akıl erdirmek
- akıl ermek
- akıl etmek
- akıl havsala almamak
- akıl için yol (veya tarik) birdir
- akıl işi değil
- akıl kişiye sermayedir
- akılları pazara çıkarmışlar, herkes yine kendi akılını almış (veya akıllar gelin olmuş, herkes kendininkini beğenmiş)
- akıl öğretmek
- akıl para ile satılmaz
- akıl sır ermemek
- akıl terelelli (olmak)
- akıl var, izan (veya mantık veya yakın) var
- akıl vermek
- akıl yaşta değil baştadır
- akıl yürütmek
- akla (veya akıllara) durgunluk (veya şaşkınlık) vermek
- akla fenalık vermek
- akla gelmek
- akla gelmemek
- akla gelmeyen başa gelir
- akla hayale gelmemek
- akla sığar gibi
- akla sığmamak
- aklı almamak
- aklı başa yaş getirir
- aklı başına gelmek
- aklı başından gitmek
- aklı başka yerde olmak
- aklı bir (veya beş) karış yukarıda (veya havada) olmak
- aklı bir yerde olmak
- aklı bokuna karışmak
- aklı çıkmak
- aklı dağılmak
- aklı durmak
- aklı ermek
- aklı fikri bir şeyde olmak
- aklı gitmek
- aklı kalmak
- aklı karışmak
- aklı kesmek
- aklı kesmemek
- aklıma gelen başıma geldi
- aklına bir şey gelmek
- aklına bir şey gelmesin
- aklına düşmek
- aklına esmek
- aklına geleni işleme, her ağacı taşlama
- aklına geleni söylemek
- aklına geleni yapmak
- aklına gelmek
- aklına getirmek
- aklına getirmek
- aklına koymak
- aklına koymak
- aklına mukayyet olmak
- aklına sığdırmak
- aklına sığmamak
- aklına şaşayım (veya şaşarım)
- aklına takmak
- aklına turp sıkayım
- aklına tüküreyim
- aklına uymak
- aklına yatmak
- aklına yelken etmek
- aklında kalmak
- aklından çıkarmamak
- aklından çıkmak
- aklından geçirmek
- aklından geçmek
- aklından zoru olmak
- aklında olsun (veya kalsın!)
- aklında tutmak
- aklını (bir şeyle) bozmak
- aklını başına almak (veya toplamak veya devşirmek)
- aklını başından almak
- aklını başka yere vermek
- aklını çalmak
- aklını çelmek
- aklını devşirmek
- aklını kaçırmak
- aklını karıştırmak
- aklını kullanmak
- aklının ayarını bozmak
- aklının bir köşesine yazmak
- aklının köşesinden geçmemek
- aklının terazisi bozulmak
- aklının ucundan bile geçirmemek
- aklını oynatmak
- aklını peynir ekmekle yemek
- aklını şaşırmak
- aklını takmak
- aklını yormak
- aklınla bin yaşa
- aklın süzgecinden geçirmek
- aklın yolu birdir
- aklı sonradan gelmek
- aklı takılmak
- aklı yatmak
- aklı zıvanadan çıkmak
Birleşik Kelimeler: akılalmaz, akıl defteri, akıl dışı, akıl dişi, akıl doktoru, akıl hastanesi, akıl hastası, akıl hocası, akıl kârı, akıl kethüdası, akıl kumkuması, akıl kutusu, akıl küpü, akıl zayıflığı, akıldan yoksun, akıllara seza, akıllara şifa, akıllara zarar, akıllara ziyan, koyma akıl, oyma akıl, akla yakın, akla yatkın, akla zarar, akla ziyan, aklı başında, aklıevvel, aklı kıt, aklıselim, aklı sıra, aklı tam ayar, aklı yetik
AKLI
[sıfat]
-
Beyazı bulunan, beyaz renkli
Arabacı, içkinin söndürdüğü fersiz, kabarık, aklı gözlerini kızın yüzüne yanaştırarak fısıldadı.
- Peyami Safa
Birleşik Kelimeler: aklı karalı
AŞ
[isim]
Ata Sözleri ve Deyimler
- aşını, eşini, işini bil
- aşı pişiren yağ olur, gelinin yüzü ağ olur
- aş taşınca kepçeye paha olmaz
- aş tuz ile, tuz oran ile
Birleşik Kelimeler: aş damı, aşerme, aşevi, aşhane, aş ocağı, alaca aş, katıklı aş, arabaşı
EŞ
[isim]
[halk ağzında]
[halk ağzında]
[halk ağzında]
Ata Sözleri ve Deyimler
- eşi benzeri (veya manendi veya menendi) olmamak (veya bulunmamak veya yok)
- eş tutmak
Birleşik Kelimeler: eş adlı, eş anlam, eş anlı, eş bacaklılar, eş basınç, eş başkan, eş biçim, eş cinsel, eş değer, eş deprem, eş dost, eş eksenli, eş güdüm, eş kanatlı, eşkenar, eş koşma, eş merkezli, eş ölçüm, eş sesli, eş sıcak, eş yapı, eş yapım, eş yükselti, eş zaman, döl eşi