KERVANKIRAN Harflerini İçeren 5 Harfli Kelimeler



KERVANKIRAN harflerini içeren 5 harfli 24 kelime bulunuyor. 5 harfli KERVANKIRAN kelime türetme listesi ve kelime anlamları.

KAVKI12, VAKIA12, AVARE11, EVRAK11, KAVAK11, REVAN11, REVAK11, VARAN11, VARAK11, VAKAR11, KARIK6, KARIN6, KANIK6, KIRAN6, ARENA5, ANANE5, AKRAN5, ERKAN5, EKRAN5, KRANK5, KARAR5, KANKA5, KARNE5, KENAR5


ARENA (Kelime Kökeni: Fransızca arena)


[isim]
  • Boğa güreşi, yarış, oyun vb. gösteriler yapılan alan
[mecaz]
  • Siyasi çekişmelerin geçtiği yer

ANANE (Kelime Kökeni: Arapça ʿanʿane)


[isim] [eskimiş] [toplum bilimi]
  • Gelenek

    Böyle ufak kasabalarda öteden beri aristokratik bir anane vardı. - Ercüment Ekrem Talu


AKRAN (Kelime Kökeni: Arapça aḳrān)


[isim]
  • Yaş, meslek, toplumsal durum vb. bakımından birbirine eşit olanlardan her biri, boydaş, böğür, taydaş, öğür

    Babası silik, adsız bir berberken çocuk bütün akranlarını çekerek dükkânını canlandırdı. - Necati Cumalı


ERKÂN (Kelime Kökeni: Arapça erkān)


[isim]
  • Bir topluluğun ileri gelenleri, büyükler, üstler

    Yüksek sınıf mahalle erkânını da konaklarına uğrayıp meseleden haberdar eder. - Refik Halit Karay

[askerlik]
  • General veya amiral aşamasındaki askerler

Ata Sözleri ve Deyimler

  • erkân göstermek

Birleşik Kelimeler: erkânıharbiyeiumumiye, erkânıharp, erkân kürkü, erkân minderi, adap erkân, yol erkân, hükûmet erkânı, çarıklı erkânıharp


EKRAN (Kelime Kökeni: Fransızca écran)


[isim]
  • Üzerine bir cismin ışık yoluyla görüntüsü düşürülen, saydam olmayan düz yüzey, görüntülük
[sinema] [televizyon]
  • Televizyon camı, görüntülük

Birleşik Kelimeler: ekran koruyucu, sayfa ekran


KRANK (Kelime Kökeni: İngilizce crank)


[isim] [teknik]
  • Bir motorda biyellerin doğrusal hareketini dairesel harekete çeviren dingil

Birleşik Kelimeler: krank mili


KARAR (Kelime Kökeni: Arapça ḳarār)


[isim]
  • Bir iş veya sorun hakkında düşünülerek verilen kesin yargı

    Bu kararı söyleyen sesin tesiri gözlerimizi yaşla doldurdu. - Hamdullah Suphi Tanrıöver

[hukuk]
  • Herhangi bir durum için tartışılarak verilen kesin yargı, hüküm

    Yargıç kararı.

[müzik]
  • Türk müziğinde, taksim yaparken ana makama dönüş

Ata Sözleri ve Deyimler

  • karara bağlamak
  • karara kalmak
  • karar almak
  • karar altına almak
  • karara varmak
  • karar bulmak
  • kararında bırakmak
  • karar kılmak
  • karar vermek

Birleşik Kelimeler: kararname, bir karar, kavlükarar, nihai karar, orta karar, tashihikarar, ara kararı, arama kararı, gıyap kararı, görevsizlik kararı, göz kararı, hakem kararı, mahkeme kararı, takipsizlik kararı


KANKA


[isim] [teklifsiz konuşmada]
  • Kardeş kadar yakın olan kimse

KARNE (Kelime Kökeni: Fransızca carnet)


[isim] [eğitim bilimi]
  • Öğrencilere dönem sonlarında okul yönetimleri tarafından verilen ve her dersin başarı durumu ile devam, sağlık, yetenek ve genel gidiş durumlarını gösteren belge

Birleşik Kelimeler: çalışma karnesi, sağlık karnesi


KENAR (Kelime Kökeni: Farsça kenār)


[isim]
  • Bir şeyin, bir yerin bitiş kısmı veya yakını, kıyı, yaka

    O sırada karşı taraçadaki kadın elinde pirinç tası olduğu hâlde taraçanın kenarına kadar geldi. - Orhan Veli Kanık

[matematik]
  • Bir biçimi sınırlayan çizgilerden her biri

    Bir üçgenin kenarları.

Ata Sözleri ve Deyimler

  • kenar (veya kenarını) bastırmak
  • kenara atmak
  • kenara çekilmek
  • kenarda kalmak
  • kenar gezmek
  • kenarın dilberi nazik de olsa nazenin olmaz

Birleşik Kelimeler: kenar atışı, kenar bobini, kenar mahalle, kenarortay, kenar semt, kenar suyu, kenarda köşede, kenarın dilberi, çeşitkenar, derkenar, dörtkenar, eşkenar, ikizkenar, paralelkenar


KARIK


[isim]
  • Kar yağmış bir alana bakma sonucu ortaya çıkan göz kamaşması
[sıfat]
  • Karlı bir alana bakma sonucu kamaşmış (göz)
[isim] [halk ağzında]
  • Ark

KARIN


[isim]
  • İnsan ve hayvanlarda gövdenin kaburga kenarlarından kasıklara kadar olan ön bölgesi

    Şuursuz bir acele ile mahmuzlarını atının karnına vurdu. - Ömer Seyfettin

[mecaz]
  • İç, gönül, akıl, kafa

    Ben senin karnındakini ne bileyim?

[mecaz]
  • Ahlaki açıdan kabul edilemeyen şeyleri kabullenme
[fizik]
  • Gelen ve yansımış dalgaların girişimiyle oluşan duraklı dalgalarda en büyük genlikte titreşen noktalar

Ata Sözleri ve Deyimler

  • karın doyurmak
  • karnı büyümek
  • karnından konuşmak (veya söylemek)
  • karnını doldurmak
  • karnı tok it gölgede yatar
  • karnı tok, sırtı pek
  • karnı zil çalmak

Birleşik Kelimeler: karın ağrısı, karın boşluğu, karıntası, karın tokluğuna, karın zarı, karından ayaklılar, karından bacaklılar, karnı aç, karnı burnunda, karnı geniş, karnıkara, karnı kara, karnı tok, karnıyarık, karnından konuşan, orta karın, yumuşak karın, aç karnına, tok karnına


KANIK


[sıfat] [halk ağzında]
  • Kanaatkâr

KIRAN


[sıfat]
  • Kırma işini yapan (kimse)

    Taş kıran işçiler.

[isim]
  • Bir topluluğun ve özellikle hayvanların büyük bir bölümünü yok eden hastalık veya başka neden, ölet, afet

    Kıranları ve zelzeleleri, feyezanları ve harpleri görmüşlerdir. - Sait Faik Abasıyanık

Ata Sözleri ve Deyimler

  • kıran girmek

Birleşik Kelimeler: kıran kırana, bacakkıran, buzkıran, dalgakıran, dalkıran, danakıran otu, evcikkıran, fındıkkıran, filizkıran, kayışkıran, Kervankıran, kılkıran, malkıran, pirekıran, sabankıran, saçkıran, taşkıran, yelkıran, yıldırımkıran

[isim] [halk ağzında]
  • Kıyı, kenar, çevre, uç
[coğrafya]
  • Birbirine paralel olarak uzanan iki akarsu arasında kalmış dağ sırtı

AVARE (Kelime Kökeni: Farsça āvāre)


[sıfat]
  • İşsiz, işsiz güçsüz, başıboş, aylak

    Daha ne kadar sürdürebilecekti bu avare yaşamını? - Ayşe Kulin

Ata Sözleri ve Deyimler

  • avare dolaşmak
  • avare etmek
  • avare olmak