Kem ile Başlayan Kelimeler



KEM ile başlayan 58 kelime bulunuyor. Başında KEM olan kelimeler ve kelime anlamları.

Ayrıca, "Kem kelimesinin anlamı nedir? Kem ile biten kelimeler. İçinde kem olan kelimeler." içeriklerine bakabilirsiniz.

14 Harfli Kelimeler

KEMİKLEŞTİRMEK19

13 Harfli Kelimeler

KEMİKLEŞTİRME18

12 Harfli Kelimeler

KEMALİAFİYET21

11 Harfli Kelimeler

KEMİRGENLER16, KEMİKSİZLİK16, KEMİKLEŞMEK16, KEMİRİCİLİK15, KEMİRİCİLER15, KEMENTLEMEK13

10 Harfli Kelimeler

KEMANCILIK16, KEMOTERAPİ16, KEMİKLEŞME15, KEMENTLEME12, KEMERLEMEK12, KEMİRİLMEK12, KEMRELEMEK12

9 Harfli Kelimeler

KEMALPAŞA17, KEMENÇECİ16, KEMERLEME11, KEMİRİLME11, KEMRELEME11

8 Harfli Kelimeler

KEMALİZM13, KEMERSİZ13, KEMİKSİZ13, KEMİRGEN13, KEMANKEŞ12, KEMİKÇİK12, KEMİRCİK12, KEMİRİCİ12, KEMALİYE11, KEMİRDEK11, KEMALİST10, KEMİRMEK10, KEMERLİK9, KEMRELİK9

7 Harfli Kelimeler

KEMANCI12, KEMENÇE11, KEMİRİŞ11, KEMİYET10, KEMİKSİ9, KEMİRME9, KEMAKAN8, KEMERLİ8, KEMİKLİ8

6 Harfli Kelimeler

KEMANE7, KEMANİ7, KEMERE7, KEMLİK7, KEMENT7

5 Harfli Kelimeler

KEMAH10, KEMHA10, KEMAL6, KEMAN6, KEMER6, KEMİK6, KEMRE6

4 Harfli Kelimeler

KEME5

3 Harfli Kelimeler

KEM4


KEM (Kelime Kökeni: Farsça kem)


[sıfat] [eskimiş]
  • Kötü, fena (göz, söz vb.)

Ata Sözleri ve Deyimler

  • kem söz, kalp (veya kem) akçe sahibinindir

Birleşik Kelimeler: kem göz


KEME


[isim] [halk ağzında]
  • Büyük sıçan

Birleşik Kelimeler: karakeme


KEMAL (Kelime Kökeni: Arapça kemāl)


[isim]
  • Bilgi ve erdem bakımından olgunluk, yetkinlik, erginlik, eksiksizlik

Ata Sözleri ve Deyimler

  • kemal bulmak
  • kemale ermek (veya gelmek)

Birleşik Kelimeler: kemaliafiyet


KEMAN (Kelime Kökeni: Farsça kemān)


[isim] [müzik]
  • Dört teli olan, çenenin altına dayayarak çalınan yaylı saz

    Açık sarı saçlı, zayıf bir kadın keman çalıyordu. - Ömer Seyfettin

[eskimiş]
  • Yay

Ata Sözleri ve Deyimler

  • keman gibi

Birleşik Kelimeler: keman yayı


KEMER (Kelime Kökeni: Farsça kemer)


[isim]
  • Bele dolayarak toka ile tutturulan, kumaş, deri veya metalden yapılan bel bağı

    Nihat elinde tuttuğu kemeri denize fırlatıp attı. - Peyami Safa

[sıfat]
  • Tümsekli

    Kemer burun.

[anatomi]
  • Kemiklerden oluşan yay biçimindeki yapı

    Kaş kemeri. Damak kemeri. Ayak kemeri.

[jeoloji]
  • Katmanlı kayaçlarda bir kıvrımın kabarık tepe yeri, tekne karşıtı
[mimarlık]
  • İki sütun veya ayağı birbirine üstten yarım çember, basık eğri, yonca yaprağı vb. biçimlerde bağlayan ve üzerine gelen duvar ağırlıklarını, iki yanındaki ayaklara bindiren tonoz bağlantı

    Büyük bir camiydi bu. Minareleri, kubbeleri, kemerleri ve parmaklıklı pencereleri filan hepsi tamamdı. - Oğuz Atay

[eskimiş]
  • Özellikle yolculukta kullanılan, üzerinde altın, para yerleştirmeye yarar gözleri olan meşin kuşak

Ata Sözleri ve Deyimler

  • kemer (veya kemerini) sıkmak
  • kemeri dolu olmak

Birleşik Kelimeler: kemer bağlama, kemer gözü, kemer patlıcanı, bel kemeri, emniyet kemeri, su kemeri

[isim]
  • Antalya iline bağlı ilçelerden biri

KEMİK


[isim] [anatomi]
  • İnsanın ve omurgalı hayvanların çatısını oluşturan türlü biçimdeki sert organların genel adı

    Kemikten bir tahta gibi gıcırdayarak Nihat yerinden kalktı. - Peyami Safa

[sıfat]
  • Bu sert organdan yapılmış

    Kemik tarak.

Ata Sözleri ve Deyimler

  • kemiğine (veya kemiklerine) kadar
  • kemiğini kurutmak
  • kemik atmak
  • kemik gibi
  • kemiklerini kırmak
  • kemikleri sayılmak
  • kemikleri sızlamak

Birleşik Kelimeler: kemik bilimi, kemik doku, kemik erimesi, kemik rengi, kemik veremi, kemik yalayıcı, kemik zarı, kuru kemik, tırnaksı kemik, aşık kemiği, atlas kemiği, baldır kemiği, belkemiği, bel kemiği, çekiç kemiği, dirsek kemiği, diz kapağı kemiği, elmacık kemiği, göğüs kemiği, gözyaşı kemiği, incik kemiği, kalbur kemiği, kalça kemiği, kamış kemiği, karaca kemiği, kaval kemiği, kol kemiği, köprücük kemiği, kuyruk kemiği, kuyruk sokumu kemiği, kürek kemiği, lades kemiği, mercimek kemiği, oynak kemiği, ön kol kemiği, örs kemiği, pazı kemiği, saban kemiği, sağrı kemiği, tarak kemiği, tırnak kemiği, topuk kemiği, uyluk kemiği, üzengi kemiği, yılankemiği


KEMRE


[isim] [halk ağzında]
  • Gübre, tezek

Ata Sözleri ve Deyimler

  • kemre bağlamak


KEMANE (Kelime Kökeni: Farsça kemāne)


[isim] [müzik]
  • Keman ve kemençe yayı
[müzik]
  • Bir tür halk çalgısı
[denizcilik]
  • Ağaç gemilerde talimarın üst ucundaki kıvrım

Birleşik Kelimeler: kemane balığı, kemane çekme, kabak kemane


KEMANİ (Kelime Kökeni: Farsça kemān + Arapça -ī)


[isim] [eskimiş]
  • Alaturka müzikte keman çalan kimse

KEMERE (Kelime Kökeni: Rumca)


[isim] [denizcilik]
  • Gemi güvertesinin enine konmuş kirişlerinden her biri

KEMLİK


[isim]
  • Kötülük

Ata Sözleri ve Deyimler

  • kemlik etmek


KEMENT (Kelime Kökeni: Farsça kemend)


[isim]
  • Hayvanları yakalamak için kullanılan, ucu ilmikli, kaygan uzun ip
[eskimiş]
  • İdam için kullanılan yağlı kayış

Ata Sözleri ve Deyimler

  • kement atmak


KEMAKÂN (Kelime Kökeni: Arapça kemā + kāne)


[zarf] [eskimiş]
  • Önceden olduğu gibi, eskisi gibi

    İstanbul ve diğer vilayetlerimiz kemakân idare edilsin. - Yahya Kemal Beyatlı


KEMERLİ


[sıfat]
  • Üzerinde kemeri olan veya kemer takılmış olan

    Kumardan aldığı ilk parayla siyah satenden arkası kemerli iki adet iç yelek yaptırdı. - Lâtife Tekin

[mecaz]
  • Kavisli olan

    Kemerli burun.


KEMİKLİ


[sıfat]
  • Kemiği olan

    Zaten uzun boylu, iri kemikli olan Meryem, her geçen gün biraz daha kilo alıp irileşirken Musa yanlış programda yıkanmış el örgüsü kazak gibi çekivermişti. - Elif Şafak

[mecaz]
  • Çok zayıf, sıska

    Kuru, kemikli yüzü solgun, duruşu ciddi, kara gözleri kindardı. - Kerim Korcan

Birleşik Kelimeler: kemikli balıklar