KAÇINMAK Harflerini İçeren 5 Harfli Kelimeler



KAÇINMAK harflerini içeren 5 harfli 25 kelime bulunuyor. 5 harfli KAÇINMAK kelime türetme listesi ve kelime anlamları.

ÇIKMA10, ÇAKIM10, KAMÇI10, AÇMAK9, ÇIKAK9, ÇIKAN9, ÇAKIN9, ÇAKMA9, KAÇMA9, KAÇIK9, KAKIÇ9, MAÇKA9, ÇANAK8, KAÇAK8, KAKAÇ8, KAKIM7, ANMAK6, AKMAK6, AKMAN6, KANIK6, KANMA6, KAMAN6, KAKMA6, MAKAK6, KANKA5


KANKA


[isim] [teklifsiz konuşmada]
  • Kardeş kadar yakın olan kimse

ANMAK


[-i]
  • Birini veya bir şeyi akla getirerek sözünü etmek veya onu düşünmek, zikretmek, hatırlamak

    Onun bu fedakârlığını her yerde, her zaman minnetle anacağım. - Peyami Safa

[-i] [-le]
  • Bir armağanla birinin gönlünü almak

AKMAK


[-den]
  • Sıvı maddeler veya çok ince taneli katı maddeler bir yerden başka bir yere doğru gitmek

    Eskiden Sakarya, bu köprünün altından akarmış. - Sait Faik Abasıyanık

[nesnesiz]
  • Bir kap veya bir yer, içindeki veya üstündeki sıvıyı sızdırmak

    Dam akıyor.

[-e]
  • Art arda ve toplu olarak gitmek

    Öfkeli insanlar, el ele, omuz omuza Taksim'e doğru akıyorlardı. - Yusuf Ziya Ortaç

[nesnesiz]
  • Kumaş yıpranıp iplikleri erimeye başlamak

    Çarşafın kumaşı da yer yer akmış, buruşmuştu. - Refik Halit Karay

[nesnesiz]
  • Boya birbirine karışmak
[-le]
  • Sürüp gitmek

    Nedim divanında bir kaside vardır, müjgân üstüne, hicran üstüne, umman üstüne kafiyeleri ve redifleriyle akar. - Yahya Kemal Beyatlı

[nesnesiz] [mecaz]
  • Zaman çabuk geçmek
[nesnesiz] [mecaz]
  • Karışmak, katılmak
[nesnesiz] [argo]
  • Çabucak savuşmak, ortadan kaybolmak

Ata Sözleri ve Deyimler

  • akacak kan damarda durmaz
  • akan sular durmak
  • akara kokara bakma, çuvala girene bak
  • akarı kokarı olmamak
  • akarına bırakmak
  • akıp gitmek
  • akmasa da damlar

Birleşik Kelimeler: akan yıldız, akarsu, akaryakıt


AKMAN


[sıfat]
  • Bozulmamış, saf, temiz

KANIK


[sıfat] [halk ağzında]
  • Kanaatkâr

KANMA


[isim]
  • Kanmak işi

KAMAN


[isim]
  • Kırşehir iline bağlı ilçelerden biri

KAKMA


[isim]
  • Kakmak işi

Birleşik Kelimeler: kakma aşı, sedef kakma


MAKAK (Kelime Kökeni: Fransızca macaque)


[isim] [hayvan bilimi]
  • Güneydoğu Asya'da yaşayan kuyruklu bir maymun (Macacus)

KAKIM (Kelime Kökeni: Arapça ḳāḳum)


[isim] [hayvan bilimi]
  • Sansargillerden, yazın esmer kırmızı, kışın beyaz renkli kürkü değerli, etçil hayvan, as (I), ermin (Mustela erminea)

ÇANAK


[isim]
  • Toprak, metal vb. bir maddeden yapılmış yayvan, çukurca kap

    Oradaki sigara çanağından bir Gelincik alıp yaktıktan sonra anlattı. - Burhan Felek

[bitki bilimi]
  • Çiçeğin en dışında bulunan yeşil yaprakların tümü
[coğrafya]
  • Çevresine göre alçakta bulunan, derinliği genişliğinden az olan arazi
[sıfat] [mecaz]
  • Göstermelik, yalan yanlış, önceden belirlenmiş sonucu almaya yönelik

    O sayfaları hazırlayanlar karşımızdaki cephenin dolduruşuyla bir çanak anket düzenlediler. - Refik Erduran

Ata Sözleri ve Deyimler

  • çanağa ne doğrarsan kaşığında o çıkar
  • çanak tutmak (veya açmak)
  • çanak yalamak

Birleşik Kelimeler: çanak ağızlı, çanak anten, çanak çömlek, çanak üzengi, çanak yalayıcı, çanak yaprak, Çanakkale, ayrı çanak yapraklılar, bitişik çanak yapraklılar, bülbül çanağı, çadır çanağı, çirişçi çanağı, dilenci çanağı, ışık çanağı, şarap çanağı


KAÇAK


[isim]
  • Bir kapalı kaptan, bir borudan sızan gaz veya sıvı
[sıfat]
  • Bağlı bulunduğu yerden veya yasadan kaçan, uzaklaşan

    Vapurda bir de kaçak Rus ailesi var. - Aka Gündüz

[sıfat]
  • Yasaca yapılması yasak olan veya yapılması için gerekli izin alınmayan

    Kaçak kat.

[sıfat]
  • Yasaca belirtilmiş gerekli gümrük ve vergileri ödenmeden bir yere sokulan veya bir yerden çıkarılan

    Öyle olduğu hâlde kaçak sigaramla hâli unutmaya çalışıyordum. - Sait Faik Abasıyanık

[zarf]
  • Yasalara, kurallara uymayarak, gizlice

    Bütün harp müddetince babası ile İsviçre'de kaçak yaşadı. - Aka Gündüz

Ata Sözleri ve Deyimler

  • kaçak güreşmek

Birleşik Kelimeler: asker kaçağı, elektrik kaçağı, mektep kaçağı, okul kaçağı, pranga kaçağı, vergi kaçağı


KAKAÇ


[isim] [halk ağzında]
  • Tuzlanıp kurutulmuş yiyecek

AÇMAK


[-i]
  • Bir şeyi kapalı durumdan açık duruma getirmek

    Kapıyı açıp içeri giriyorum. - Adalet Ağaoğlu

[nesnesiz]
  • Yapmak, düzenlemek

    Sınav açmak.

[nesnesiz]
  • Ayırmak, tahsis etmek

    Senin için üst katta bir oda açtık.

[nesnesiz]
  • Bulutların dağılmasıyla gökyüzü aydınlanmak

    Hava açtı.

[nesnesiz] [mecaz]
  • Geçit sağlamak

    İki oda arasına kapı açtık.

[mecaz]
  • Sıkılganlığını, utangaçlığını gidermek

    Öğretmen sürekli konuşuyor, öğrenciyi açmak istiyordu.

[eskimiş]
  • Savaşla almak, fethetmek

Ata Sözleri ve Deyimler

  • aç gözünü, açarlar gözünü
  • açma sırrını dostuna, o da söyler dostuna
  • açtı ağzını, yumdu gözünü

Birleşik Kelimeler: yivaçar


ÇIKAK


[isim]
  • Çıkılacak yer, çıkıt, mahreç
[dil bilgisi]
  • Boğumlanma noktası