KAMBİYOCULUK Harflerini İçeren 5 Harfli Kelimeler



KAMBİYOCULUK harflerini içeren 5 harfli 70 kelime bulunuyor. 5 harfli KAMBİYOCULUK kelime türetme listesi ve kelime anlamları.

BOYCA13, BOCUK12, YOLCU12, CUMBA12, BOLCA11, BUYMA11, BOYLU11, BUCAK11, KUMCU11, MUCUK11, MAOCU11, OCUMA11, KOLCU10, KOBAY10, KUYUM10, MUYLU10, OYLUM10, UYUMA10, YUMUK10, YOKUM10, BOKLU9, BULMA9, İCMAL9, İLBAY9, KOMBİ9, KOYMA9, KUCAK9, LİMBO9, MOBİL9, OYMAK9, UYLUK9, UYMAK9, YOLMA9, YOLUK9, YUMAK9, YAMUK9, CUKKA9, ABULİ8, BULAK8, KOLAY8, KİMYA8, KOYAK8, KUMLU8, KUMUK8, KUMUL8, KABLO8, KABUK8, KABUL8, LOKUM8, OKUMA8, ULUMA8, YOLAK8, İKBAL7, KOMİK7, KOKMA7, KUMLA7, KABİL7, KALBİ7, LOKMA7, MAKUL7, OKLUK7, OLMAK7, İKMAL6, KOLİK6, KLİMA6, KULAK6, KUKLA6, KAMİL6, MALİK6, KİKLA5


KİKLA


[isim] [hayvan bilimi]
  • Lapinagillerden, güzel renkli, 50 santimetre uzunluğunda bir balık (Labrus berggylta)

İKMAL (Kelime Kökeni: Arapça ikmāl)


[isim]
  • Eksik bir şeyi tamamlama, daha iyi duruma getirme, bütünleme

    Kolordu ikmaliyle ilgili bir iş için görevli olarak gelmiş. - Attila İlhan

[askerlik]
  • Geri hizmet
[edebiyat]
  • Cümlenin, dizenin anlamını sonra gelen cümle veya dize ile tamamlama

Ata Sözleri ve Deyimler

  • ikmale bırakmak
  • ikmale kalmak
  • ikmal etmek

Birleşik Kelimeler: ikmal imtihanı


KOLİK (Kelime Kökeni: Fransızca colique)


[isim] [tıp]
  • Bağırsak, böbrek gibi içi boş organlarda aralıklı duyulan güçlü sancı

KLİMA (Kelime Kökeni: Fransızca climat)


[isim]
  • Soğuk veya sıcak hava vererek kapalı bir yerin havasını değiştiren elektrikli araç, iklimleme cihazı

KULAK


[isim] [anatomi]
  • Başın her iki yanında bulunan işitme organı

    Kulaklarımın uğultusu içinde, söylediği lakırtıların hiçbirini duymuyordum. - Hüseyin Cahit Yalçın

[anatomi]
  • Bu organın, sesleri toplayıp içeriye almaya yarayan dış bölümü

    Elleriyle kulaklarını tıkayıp yatağının yanında tortop oldu. - Halide Edip Adıvar

[müzik]
  • Telli çalgılarda tel germeye yarayan burgu
[coğrafya]
  • Akarsuların ve özellikle göllerin karaya giren ve durgunlaşan yerleri
[mecaz]
  • Seslerin uygunluğunu seçebilme ve değerlendirebilme yeteneği

Ata Sözleri ve Deyimler

  • kulağı (bir şeyde) olmak
  • kulağı (veya kulakları) çınlasın
  • kulağı ağır işitmek
  • kulağı dikilmek
  • kulağı duvar olmak
  • kulağına çalınmak
  • kulağına çarpmak
  • kulağına fısıldamak
  • kulağına gelmek
  • kulağına girmemek
  • kulağına gitmek
  • kulağına inanmamak
  • kulağına kar suyu kaçırmak
  • kulağına kar suyu kaçmak
  • kulağına koymak (veya sokmak)
  • kulağına küpe olmak (veya etmek)
  • kulağına söylemek
  • kulağını açmak
  • kulağını bükmek
  • kulağını çekmek
  • kulağını çınlatmak
  • kulağını doldurmak
  • kulağının üzerine yatmak
  • kulağının zarı patlamak
  • kulağını sağır etmek
  • kulağı okşamak
  • kulağı olmamak
  • kulağı ters taraftan göstermek
  • kulak (veya kulağını) tırmalamak
  • kulak (veya kulaklarını) tıkamak
  • kulak arkası (veya ardı) etmek
  • kulak asmak
  • kulak kabartmak
  • kulak kesilmek
  • kulak kıvırmak
  • kulakları dolmak
  • kulaklarına kadar kızarmak
  • kulaklarını dikmek
  • kulaklarının pasını gidermek
  • kulakları paslanmak
  • kulakları patlatmak
  • kulakları uğuldamak
  • kulak tutmak
  • kulak vermek
  • kulak vermek

Birleşik Kelimeler: kulak altı bezi, kulak çivisi, kulakdavulu, kulak demiri, kulak dolgunluğu, kulak erimi, kulak kepçesi, kulak kulağa, kulak memesi, kulak misafiri, kulak sadakası, kulak tıkacı, kulak tırmalayıcı, kulaktozu, kulak zarı, kulağı delik, kulağı kesik, kulağı kirişte, kulağı tetikte, kulağı tıkalı, dış kulak, ekşikulak, iç kulak, kabakulak, kamışkulak, karakulak, kepçe kulak, orta kulak, yelken kulak, aslankulağı, ayıkulağı, baca kulağı, cankulağı, denizkulağı, deniz kulağı, eşekkulağı, farekulağı, filkulağı, kuzukulağı, müzik kulağı, saban kulağı, sıçankulağı, tavşankulağı, eli kulağında, ağzı kulaklarında

[isim] [eskimiş]
  • Varlıklı Rus köylüsü

KUKLA (Kelime Kökeni: Rumca)


[isim]
  • Hareketli yerleri iplikle sanatçının parmaklarına bağlanarak veya eldiven gibi bir kesiti kullanarak bir perdenin üzerinden oynatılan, bez, karton vb. hafif nesnelerden yapılmış insan ve hayvan figürleri

    Salıncağın üzerindeki kızlar, iki zarif kukla gibi fıldır fıldır dönüyorlardı. - Osman Cemal Kaygılı

[mecaz]
  • Başkasının etkisinde olan, onun isteklerine göre davranan (kimse)

    Onu da kılıbık bir koca gibi kukla yapar oynatırım. - Etem İzzet Benice

Ata Sözleri ve Deyimler

  • kukla gibi
  • kukla gibi oynatmak

Birleşik Kelimeler: kukla hükûmet, kukla oyunu, kukla tiyatrosu


KÂMİL (Kelime Kökeni: Arapça kāmil)


[sıfat] [eskimiş]
  • Yetkin, erişkin, eksiksiz, ağırbaşlı, mükemmel, olgun

MALİK (Kelime Kökeni: Arapça mālik)


[isim]
  • Sahip, iye

    Yersiz yurtsuz bir aile görünce sekiz kat apartmanlara malik iratçıyı hatırlayınız. - Hüseyin Rahmi Gürpınar

Ata Sözleri ve Deyimler

  • malik olmak


İKBAL (Kelime Kökeni: Arapça iḳbāl)


[isim]
  • Baht açıklığı veya yüksek bir makama, duruma erişmiş olma durumu

    Aşk ile ikbal ile bahtiyar oldum diye / Hangi gafil sevinir, hangi şair yükselir? - Enis Behiç Koryürek

[tarih]
  • Odalık
[eskimiş]
  • İstek, arzu

    Çaya ikbal yok mu?

Ata Sözleri ve Deyimler

  • ikbali sönmek

Birleşik Kelimeler: ikbal düşkünü, izzetüikbal


KOMİK (Kelime Kökeni: Fransızca comique)


[sıfat]
  • Gülme duygusu uyandıran, güldürücü, gülünç

    Komik yapılı bir tiyatro mareşaline benziyor. - Aka Gündüz

[isim]
  • Güldürü oyuncusu

    Perde kapanınca komiğin başarısı uzun uzun alkışlandı. - Necati Cumalı

Ata Sözleri ve Deyimler

  • komiğine gitmek
  • komik bulmak

Birleşik Kelimeler: operakomik, trajikomik


KOKMA


[isim]
  • Kokmak işi

    Yıkanmamayı ve böylece pis pis kokmayı bile göze alırlarmış. - Salâh Birsel


KUMLA


[isim]
  • Kumluk yer, geniş kumsal

KABİL (Kelime Kökeni: Arapça ḳābil)


[sıfat]
  • Olabilir

    Ben onu bir göreyim, dedi, kabil mi? - Peyami Safa

Ata Sözleri ve Deyimler

  • kabil değil

[sıfat] [eskimiş]
  • Türlü, gibi, benzer
[isim]
  • Tür, cins

Birleşik Kelimeler: bu kabîl


KALBÎ (Kelime Kökeni: Arapça ḳalbī)


[sıfat] [eskimiş]
  • İçten, yürekten, gönülden (gelen)

LOKMA (Kelime Kökeni: Arapça luḳme)


[isim]
  • Ağza bir defada alınıp götürülen yiyecek parçası, sokum

    Öbür yemeklerden bile ağzına bir lokma koyamadı. - Ömer Seyfettin

[teknik]
  • Türlü kalınlıktaki cıvataları, boşluğuna geçirip sökmeye veya sıkıştırmaya yarayan metalden alet
[mecaz]
  • Genellikle haksız olarak ele geçirilen mal veya para

    Bu lokma sizin için çok büyüktür, boğazınızdan geçmez; yutamayacaksınız ve boğulacaksınız. - Peyami Safa

Ata Sözleri ve Deyimler

  • lokma (veya lokması) ağzında büyümek
  • lokma çiğnenmeden yutulmaz
  • lokma dökmek
  • lokma etmek
  • lokma karın doyurmaz, şefkat artırır
  • lokmasını dökmek
  • lokmasını saymak

Birleşik Kelimeler: lokma anahtar, lokma başlığı, lokma göz, lokma tatlısı, bir lokma, haram lokma, et lokması, kibar lokması, saray lokması