KADAYIFÇILIK Harflerini İçeren 5 Harfli Kelimeler



KADAYIFÇILIK harflerini içeren 5 harfli 50 kelime bulunuyor. 5 harfli KADAYIFÇILIK kelime türetme listesi ve kelime anlamları.

FAYDA15, LAFÇI15, FALYA13, KILIF13, ÇAYLI11, KALFA11, ÇIKIK10, KILIÇ10, KAYAÇ10, AÇLIK9, AKÇIL9, ÇIKAK9, ÇAKIL9, ÇALIK9, ÇALKI9, DAYAK9, DALYA9, KIYIK9, KAÇLI9, KAÇIK9, KALIÇ9, KAKIÇ9, LAKÇI9, YIKIK9, YILIK9, YILKI9, AYLIK8, ADALI8, ALÇAK8, ÇAKAL8, ÇALAK8, DILAK8, KIYAK8, KAÇAK8, KALÇA8, KAKAÇ8, KAYIK8, LAÇKA8, LAYIK8, AYLAK7, DALAK7, DAKKA7, KALYA7, KALAY7, KILIK7, KAYAK7, YALAK7, AKLIK6, KALIK6, KALAK5


KALAK


[isim] [halk ağzında]
  • Burun, burun ucu

AKLIK


[isim]
  • Ak olma durumu

    Ocaktan aklığını yitirmiş bir bezle döndü, yeni gelenin masasını sildi. - Rıfat Ilgaz

Birleşik Kelimeler: yüz aklığı


KALIK


[sıfat] [halk ağzında]
  • Kalmış, artmış

AYLAK


[sıfat]
  • İşsiz, boş gezen, avare (kimse)

    Develer daylak / Sevenler aylak / Sen kimin yârisin / Her yanın oynak - Halk türküsü

Ata Sözleri ve Deyimler

  • aylak adam işidir
  • aylak olmak


DALAK


[isim] [anatomi]
  • Midenin arkasında, diyaframın altında, sol böbreğin üstünde, yassı, uzunca, akyuvar üreten ve yıpranmış alyuvarları toplayan, damarlı, gevşek bir dokudan oluşmuş organ
[hayvan bilimi]
  • Omurgalı hayvanlarda lenf bezine benzeyen ve kan damarları çok olan bir organ
[halk ağzında]
  • Tekerlek biçimindeki kaşar peyniri
[halk ağzında]
  • Bal peteği

Ata Sözleri ve Deyimler

  • dalak kestirmek

Birleşik Kelimeler: dalak otu, dağ dalak otu, tüylü dalak otu, arı dalağı


KALYA (Kelime Kökeni: Arapça ḳalya)


[isim]
  • Sadeyağ ile pişirilen bir tür kabak veya patlıcan yemeği

KALAY


[isim] [kimya]
  • Atom numarası 50, atom ağırlığı 118,7, yoğunluğu 7,29 olan, 232 °C'de eriyen, gümüş beyazlığında, kolay işlenebilen, yumuşak bir element (simgesi Sn)
[mecaz]
  • Aldatıcı görünüş
[argo]
  • Sövme, küfür

Ata Sözleri ve Deyimler

  • kalayı basmak

Birleşik Kelimeler: kalaybalık, kalayhane


KILIK


[isim]
  • Bir kimsenin giyinişi, dış görünüşü, üst baş

    Delikanlı kopuklar, kılıklarından, giyinişlerinden belli oluyorlar. - Memduh Şevket Esendal

[halk ağzında]
  • Bir kimsenin resmi, fotoğraf

Ata Sözleri ve Deyimler

  • kılığa bürünmek
  • kılığına girmek
  • kılıktan kılığa girmek

Birleşik Kelimeler: kılık kıyafet


KAYAK


[isim]
  • Kar, su veya çim üzerinde kaymak için ayağa takılan araç, ski
[spor]
  • Bu aracı kullanarak yapılan spor

Birleşik Kelimeler: kayakevi, tekerlekli kayak, asfalt kayağı, çim kayağı, su kayağı


YALAK


[isim]
  • Hayvanların su içtikleri taş veya ağaçtan oyma kap

    Bir de hayvanları sulamak için yalak vardı. - Halikarnas Balıkçısı

[coğrafya]
  • Buz yalağı
[sıfat] [halk ağzında]
  • Boşboğaz, söz taşıyan

Birleşik Kelimeler: buz yalağı


AYLIK


[isim]
  • Birine, görevi karşılığı olarak veya geçimi için her ay ödenen para, maaş

    Ordu ve hükûmet aylıklarımızın bir kısmıyla altın alırdık. - Falih Rıfkı Atay

[sıfat]
  • Bir ay içinde olan

    Aylık ücretin ödenmesi de garip bir biçim almıştı. - Adalet Ağaoğlu

[sıfat]
  • Bir ay süren, mahiye

    Aylık iş.

[sıfat]
  • Ayda bir kez yapılan veya çıkan

    Aylık toplantı. Aylık rapor. Aylık dergi.

[sıfat]
  • Belirli aydan beri var olan

    Üç aylık çocuk.

[zarf]
  • Bir ay için

Ata Sözleri ve Deyimler

  • aylığa geçmek
  • aylık almak
  • aylık bağlamak
  • aylık vermek

Birleşik Kelimeler: onbiraylık, üç aylık, emekli aylığı


ADALI


[sıfat]
  • Ada halkından olan (kimse)

    Adayı ve adalıları o kadar sevmeme rağmen bir türlü yıldızım barışmamıştır. - Burhan Felek


ALÇAK


[sıfat]
  • Yerden uzaklığı az olan, yüksek karşıtı

    Kaşlarını çatarak bakakaldı dairenin alçak balkonuna. - Elif Şafak

[mecaz]
  • Bile bile en kötü, en ahlaksızca davranışlarda bulunan, aşağılık, soysuz, namert, rezil, hain

Ata Sözleri ve Deyimler

  • alçaktan uçmak
  • alçak uçan yüce konar, yüce konan alçak uçar
  • alçak yerde tepecik kendisini dağ sanır
  • alçak yerde yatma sel alır, yüksek yerde yatma yel alır
  • alçak yer yiğidi hor gösterir

Birleşik Kelimeler: alçak basınç, alçak gerilim, alçak gönüllü, alçak kabartma, alçak ses, alçak yaylak, yalımı alçak


ÇAKAL (Kelime Kökeni: Farsça şaġāl)


[isim] [hayvan bilimi]
  • Etoburlardan, sürü hâlinde yaşayan, kurttan küçük bir yaban hayvanı (Canis aureus)

    Korkunç geceler, çakalların ulumaları, köpeklerin haykırışları bu ruhu da karartan gecelerde sinirleri büsbütün gevşetiyor. - Etem İzzet Benice

[argo]
  • Kurnaz, yalancı, düzenci, aşağılık kimse
[sıfat] [halk ağzında]
  • Titiz, huysuz
[sıfat] [halk ağzında]
  • Görgüsüz

Birleşik Kelimeler: çakal armudu, çakalboğan, çakal eriği, çakal yağmuru


ÇALAK (Kelime Kökeni: Farsça çālāk)


[sıfat] [eskimiş]
  • Eline ayağına çabuk, atik, çevik
[zarf]
  • Eline ayağına çabuk, atik, çevik bir biçimde

    Norveçli bir seyyah gibi çalak, köprüye indim ve vapura bindim. - Yahya Kemal Beyatlı