İçinde Yol Bulunan Kelimeler



İçinde YOL olan 111 kelime bulunuyor. İçerisinde YOL geçen kelimeler ve kelime anlamları.

Ayrıca, "Yol kelimesinin anlamı nedir? Yol ile başlayan kelimeler. Yol ile biten kelimeler." içeriklerine bakabilirsiniz.

15 Harfli Kelimeler

ANESTEZİYOLOJİK32, ELEKTROBİYOLOJİ31, SOSYOLENGÜİSTİK28, KARMANYOLACILIK24

14 Harfli Kelimeler

RADYOFİZYOLOJİ41, HİDROBİYOLOJİK36, RADYOBİYOLOJİK34, ANESTEZİYOLOJİ31, MİKROBİYOLOJİK31, BAKTERİYOLOJİK29

13 Harfli Kelimeler

HİDROBİYOLOJİ35, RADYOBİYOLOJİ33, MİKROBİYOLOJİ30, BAKTERİYOLOJİ28, VİYOLONSELİST25

12 Harfli Kelimeler

GLASYOLOJİST31, EMBRİYOLOJİK28, KARDİYOLOJİK27, VİYOLONSELCİ26, KRANİYOLOJİK25, MİKROBİYOLOG24, BAKTERİYOLOG22, KARMANYOLACI20

11 Harfli Kelimeler

FİZYOLOJİST34, SOSYOLOJİZM31, EMBRİYOLOJİ27, KARDİYOLOJİ26, SEMİYOLOJİK26, VAHYOLUNMAK26, KRANİYOLOJİ24, HACILARYOLU23, ULTRAVİYOLE21

10 Harfli Kelimeler

ANJİYOLOJİ32, FİZYOLOJİK32, BİYOLOJİCİ28, GLASYOLOJİ28, SOSYOLOJİK26, RADYOLOJİK25, SEMİYOLOJİ25, VAHYOLUNMA25, ETİYOLOJİK23, EMBRİYOLOG21, İSPANYOLCA21, YOLONSEL21, VİYOLONİST21, KARDİYOLOG20, İSPANYOLET18, YOLDURTMAK17, KARMANYOLA14, KASTANYOLA14

9 Harfli Kelimeler

FİZYOLOJİ31, SOSYOLOJİ25, BİYOLOJİK24, RADYOLOJİ24, ETİYOLOJİ22, GLASYOLOG22, GAŞYOLMAK20, PAZARYOLU20, YOLDÜZLER19, YOLSUZLUK18, YOLDAŞLIK18, YOLDURTMA16, YOLDURMAK16, SAMANYOLU15, RADYOLİNK14, YOLLATMAK13, YOLLANMAK13

8 Harfli Kelimeler

FİZYOLOG25, BİYOLOJİ23, DOĞANYOL21, VİYOLACI21, HACIYOLU20, GAŞYOLMA19, SOSYOLOG19, RADYOLOG18, İSPANYOL16, YOLCULUK16, YOLDURMA15, AYAKYOLU14, YOLUNMAK13, YOLLATMA12, YOLLANMA12, YOLLAMAK12, YOLKESEN12

7 Harfli Kelimeler

GÖKYOLU21, DÖRTYOL18, BİYOLOG17, CİNYOLU14, BANYOLU13, YOLUYLA13, YOLUNMA12, YOLLAMA11, KARYOLA10, RİYOLİT10

6 Harfli Kelimeler

FANYOL15, VİYOLA15, YOLDAŞ14, YOLSUZ14, PİRYOL13, SUYOLU12, OTOYOL11, YOLLUK10, YOLMAK10

5 Harfli Kelimeler

YOL14, YOLCU12, YOLLU9, YOLMA9, YOLUK9, YOLAK8

4 Harfli Kelimeler

AYOL7

3 Harfli Kelimeler

YOL6


YOL


[isim]
  • Karada, havada, suda bir yerden bir yere gitmek için aşılan uzaklık, tarik
[argo]
  • Hile, tuzak
[halk ağzında]
  • Düğünde, oğlanevinin kızevine verdiği para, mal veya armağan
[mecaz]
  • Gaye, uğur, maksat

    Bu yolda çok emek harcandı.

[mecaz]
  • Bir amaca ulaşmak için başvurulması gereken çare, yöntem

    Bu işi yapmanın bir yolu vardır.

Ata Sözleri ve Deyimler

  • ... yoluna
  • yola (veya yollara) düşmek
  • yola (veya yoluna) koyulmak
  • yola çıkmak
  • yol açmak
  • yola dizilmek
  • yola düzülmek
  • yola gelmek (veya yatmak)
  • yola getirmek
  • yola gitmek
  • yol almak
  • yol aramak
  • yola revan olmak
  • yola vurmak
  • yol bulmak
  • yol çizmek
  • yolda kalmak
  • yoldan (veya yolundan) kalmak
  • yoldan çevirmek
  • yoldan çıkmak
  • yol etmek
  • yol gitmek
  • yol görünmek
  • yol göstermek
  • yol gözlemek
  • yol iz bilmek
  • yol kesmek
  • yollara dökülmek
  • yolları ayrılmak
  • yolları tutmak
  • yol şaşmak
  • yol tepmek
  • yol tutmak
  • yolu (veya yolunu) şaşırmak
  • yolu açık olmak
  • yolu açmak
  • yolu almak
  • yolu düşmek
  • yoluna bakmak
  • yoluna baş koymak
  • yoluna can (veya canını) vermek
  • yoluna çıkmak
  • yolun açık olsun
  • yoluna girmek
  • yoluna koymak
  • yoluna sapmak
  • yolunda gitmek (veya yürümek)
  • yolunda görünmek
  • yolunu beklemek (veya gözlemek)
  • yolunu bilmek
  • yolunu bulmak
  • yolunu değiştirmek
  • yolunu kaybetmek
  • yolunu kesmek
  • yolunu sapıtmak
  • yolunu tutmak
  • yolunu tutmak
  • yolunu yapmak
  • yol vermek
  • yol vurmak
  • yol yakınken
  • yol yapmak
  • yol yürümek

Birleşik Kelimeler: yol ağzı, yol ayrımı, yol azığı, yol bel, yolbil, yolbul, yol boyu, yoldüzler, yol erkân, yol evladı, yolgeçen hanı, yol halısı, yol haritası, yol harçlığı, yol işareti, yol kardeşi, yolkesen, yol kilimi, yol parası, yol uğrağı, yolüstü, yol yol, yol yordam, yol yorgunu, açık yol, açısal yol, altı yol, ana yol, bir yol, bölünmüş yol, çakıl yol, çıkar yol, dikenli yol, diplomatik yol, doğru yol, dört yol, duble yol, ekspres yol, kaçamak yol, kısayol, köprü yol, kötü yol, orta yol, otoyol, stabilize yol, tahsisli yol, tali yol, tam yol, tek yönlü yol, tercihli yol, uzak yol kaptanı, uzun yol sürücüsü, uzun yol şoförü, yan yol, gözü yolda, o yolda, kısa yoldan, ayakyolu, bisiklet yolu, boru yolu, cinyolu, çevre yolu, çıkış yolu, çözüm yolu, demir yolu, deniz yolu, döl yolu, geçim yolu, Gökyolu, Hacılaryolu, Hacıyolu, hak yolu, Harezmi yolu, hava yolu, idrar yolu, kara yolu, keçi yolu, koşu yolu, Samanyolu, seğirdim yolu, ses yolu, sıçan yolu, sidik yolu, suyolu, su yolu, yargı yolu, yaya yolu, keyfi yolunda, tıngırı yolunda


AYOL


[ünlem] [teklifsiz konuşmada]
  • Genellikle kadınların kullandığı bir seslenme sözü

    Ayol, bu kaçıncı duruş? - Reşat Nuri Güntekin


YOLAK


[isim] [halk ağzında]
  • Patika

    Evlerinin önü yoldur yolaktır / Başımızda dönen derttir dolaptır - Halk türküsü


YOLLU


[sıfat]
  • Yolu herhangi bir nitelikte olan

    Bozuk yollu bir mahalle.

[mecaz]
  • Kuralına uygun

    Bu hiç de yollu bir iş değildi.

[mecaz]
  • Herhangi bir nitelikte, biçimde

    İlk teklifimde direnir yollu konuşmaya başladım. - Falih Rıfkı Atay

[isim] [argo]
  • Kolayca elde edilen kadın
[argo]
  • Parası olan

Birleşik Kelimeler: alay yollu, hafif yollu, nasihat yollu, şaka yollu


YOLMA


[isim]
  • Yolmak işi

    Arpalar erdi de gelin, girdik yolmaya - Halk türküsü

[halk ağzında]
  • Sapı orakla biçilmeyecek kadar kısa kalmış ekin

YOLUK


[sıfat]
  • Yolunmuş olan

    Nuran, yoluk kaşlarını parmaklarıyla düzeltiyordu. - Mahmut Yesari


KARYOLA (Kelime Kökeni: İtalyanca carriola)


[isim]
  • Üzerine yatak konulup yatılan tahta veya metal ev eşyası

    Babam karyolasında arkası üstü, upuzun yatıyordu. - Yusuf Ziya Ortaç


RİYOLİT (Kelime Kökeni: Fransızca rhyolite)


[isim] [jeoloji]
  • Granitle aynı kimyasal yapıda, içinde mikrolitler olan kayaç, liparit

YOLLUK


[isim]
  • Yolculuk sırasında yenmek üzere hazırlanan yiyecek, yol azığı

YOLMAK


[-i]
  • Bitki, tüy vb.ni çekerek yerinden çıkarmak, çekip koparmak

    Yoluyor mu, ne yapıyor bilmem, pişik suratlı olmuş. - Memduh Şevket Esendal

[mecaz]
  • Dolandırarak, hile ile birinin parasını almak

    Adamcağızı iyice yoldular.


YOLLAMA


[isim]
  • Yollamak işi

OTOYOL


[isim]
  • Hızlı bir trafik akımı sağlamak amacıyla yapılan, çok şeritli, çift yönlü, geniş yol, otoban

YOLLATMA


[isim]
  • Yollatmak işi

YOLLANMA


[isim]
  • Yollanmak işi

YOLLAMAK


[-e] [-i]
  • Göndermek

    Hekim hademeleri aşağıya yolladı. - Memduh Şevket Esendal