İçinde Ulak Bulunan Kelimeler



İçinde ULAK olan 17 kelime bulunuyor. İçerisinde ULAK geçen kelimeler ve kelime anlamları.

Ayrıca, "Ulak kelimesinin anlamı nedir? Ulak ile biten kelimeler." içeriklerine bakabilirsiniz.

10 Harfli Kelimeler

KAMIŞKULAK16

9 Harfli Kelimeler

KULAKTOZU15, SULAKYURT14, EKŞİKULAK13, KABAKULAK12, KARAKULAK10

8 Harfli Kelimeler

KULAKSIZ14, KULAKÇIK13, SULAKLIK11, KULAKLIK10, KULAKTAN9

7 Harfli Kelimeler

KULAKÇI12, KULAKLI9

5 Harfli Kelimeler

BULAK8, SULAK7, KULAK6

4 Harfli Kelimeler

ULAK5


ULAK


[isim]
  • Haberci

    Az sonra ulaklar oba beylerine haber ulaştırmak için atlanmışlardı. - Nezihe Araz

Ata Sözleri ve Deyimler

  • ulak çıkarmak

Birleşik Kelimeler: özel ulak, el ulağı


KULAK


[isim] [anatomi]
  • Başın her iki yanında bulunan işitme organı

    Kulaklarımın uğultusu içinde, söylediği lakırtıların hiçbirini duymuyordum. - Hüseyin Cahit Yalçın

[anatomi]
  • Bu organın, sesleri toplayıp içeriye almaya yarayan dış bölümü

    Elleriyle kulaklarını tıkayıp yatağının yanında tortop oldu. - Halide Edip Adıvar

[müzik]
  • Telli çalgılarda tel germeye yarayan burgu
[coğrafya]
  • Akarsuların ve özellikle göllerin karaya giren ve durgunlaşan yerleri
[mecaz]
  • Seslerin uygunluğunu seçebilme ve değerlendirebilme yeteneği

Ata Sözleri ve Deyimler

  • kulağı (bir şeyde) olmak
  • kulağı (veya kulakları) çınlasın
  • kulağı ağır işitmek
  • kulağı dikilmek
  • kulağı duvar olmak
  • kulağına çalınmak
  • kulağına çarpmak
  • kulağına fısıldamak
  • kulağına gelmek
  • kulağına girmemek
  • kulağına gitmek
  • kulağına inanmamak
  • kulağına kar suyu kaçırmak
  • kulağına kar suyu kaçmak
  • kulağına koymak (veya sokmak)
  • kulağına küpe olmak (veya etmek)
  • kulağına söylemek
  • kulağını açmak
  • kulağını bükmek
  • kulağını çekmek
  • kulağını çınlatmak
  • kulağını doldurmak
  • kulağının üzerine yatmak
  • kulağının zarı patlamak
  • kulağını sağır etmek
  • kulağı okşamak
  • kulağı olmamak
  • kulağı ters taraftan göstermek
  • kulak (veya kulağını) tırmalamak
  • kulak (veya kulaklarını) tıkamak
  • kulak arkası (veya ardı) etmek
  • kulak asmak
  • kulak kabartmak
  • kulak kesilmek
  • kulak kıvırmak
  • kulakları dolmak
  • kulaklarına kadar kızarmak
  • kulaklarını dikmek
  • kulaklarının pasını gidermek
  • kulakları paslanmak
  • kulakları patlatmak
  • kulakları uğuldamak
  • kulak tutmak
  • kulak vermek
  • kulak vermek

Birleşik Kelimeler: kulak altı bezi, kulak çivisi, kulakdavulu, kulak demiri, kulak dolgunluğu, kulak erimi, kulak kepçesi, kulak kulağa, kulak memesi, kulak misafiri, kulak sadakası, kulak tıkacı, kulak tırmalayıcı, kulaktozu, kulak zarı, kulağı delik, kulağı kesik, kulağı kirişte, kulağı tetikte, kulağı tıkalı, dış kulak, ekşikulak, iç kulak, kabakulak, kamışkulak, karakulak, kepçe kulak, orta kulak, yelken kulak, aslankulağı, ayıkulağı, baca kulağı, cankulağı, denizkulağı, deniz kulağı, eşekkulağı, farekulağı, filkulağı, kuzukulağı, müzik kulağı, saban kulağı, sıçankulağı, tavşankulağı, eli kulağında, ağzı kulaklarında

[isim] [eskimiş]
  • Varlıklı Rus köylüsü

SULAK


[sıfat]
  • Suyu olan, suyu bol (yer)

    Sulak bir sazlığın başında, önümüze bir kaplumbağa çıkmıştı. - Osman Cemal Kaygılı

[isim]
  • Kuşlar için su konulan küçük kap

Birleşik Kelimeler: sulak alan


BULAK


[isim] [halk ağzında]
  • Kaynak, pınar

KULAKTAN


[zarf]
  • Yalnızca duyarak, dinleyerek

    Fırat Sultan bu okçu şehzadeye kulaktan âşık olmuş. - Refik Halit Karay

Birleşik Kelimeler: kulaktan dolma, kulaktan kulağa


KULAKLI


[sıfat]
  • Kulağı herhangi bir biçimde olan

    Küçük kulaklı.

[isim]
  • Sapının ucunda kulak biçiminde iki geniş çatalı bulunan bir tür yatağan
[isim]
  • İki tarafında tutulacak yeri olan yayvan tava, tencere, kazan vb

Birleşik Kelimeler: kulaklı somun, kalem kulaklı, uzun kulaklı, yelken kulaklı


KARAKULAK


[isim] [hayvan bilimi]
  • Kedigillerden, çakala benzer vahşi bir hayvan (Caracal melanotis)
[isim] [tarih]
  • Osmanlı Devleti'nde emir çavuşu, haberci

KULAKLIK


[isim]
  • Kulakları soğuk, rüzgâr vb. dış etkilerden korumak için kulak kepçesini örtecek biçimde yapılmış kılıf
[teknik]
  • Radyo, telefon, telsiz vb.nde kulak ile verici arasında ses bağlantısı kurmaya yarayan araç

SULAKLIK


[isim]
  • Sulak olma durumu

KABAKULAK


[isim] [tıp]
  • Tükürük bezlerinin, özellikle kulak altı bezlerinin iltihaplanmasıyla beliren bulaşıcı, salgın ve ateşli bir hastalık, kabaşiş, yazma (I)

    Her ikisi de şimdiye değin kabakulak geçirmemiş olduklarından, uzak durmaları gerekiyordu kardeşimden. - Elif Şafak

Ata Sözleri ve Deyimler

  • kabakulak olmak

Birleşik Kelimeler: kabakulak otu


KULAKÇI


[isim]
  • Kulak, burun, boğaz hekimi

EKŞİKULAK


[isim] [bitki bilimi]
  • Kuzukulağı

KULAKÇIK


[isim] [anatomi]
  • Kalbin üst bölümünde bulunan, sağdaki ana toplardamarlardan ve soldaki akciğer toplardamarlarından kanı alıp karıncıklara veren iki boşluğun adı

SULAKYURT


[isim]
  • Kırıkkale iline bağlı ilçelerden biri

KULAKSIZ


[sıfat]
  • Kulak kepçesi olmayan