İçinde Sm Bulunan 5 Harfli Kelimeler



İçerisinde SM olan 5 harfli 21 kelime bulunuyor. İçinde SM olan 5 karakterli kelime listesi ve kelime anlamları.

Ayrıca, "Sm ile başlayan 5 harfli kelimeler. İçinde olan kelimeler." içeriklerine bakabilirsiniz.

PUSMA12, PISMA12, SME10, YOSMA10, BASMA9, SME9, MESMU9, SUSMA9, YASMA9, KISMA8, KISMİ8, KUSMA8, ASMAK7, ESMEK7, ESMER7, İSMEN7, İSMET7, KASMA7, KESME7, RESMİ7, TASMA7


ASMAK


[-e] [-i]
  • Bir şeyi aşağıya sarkacak bir biçimde bir yere iliştirip sarkıtmak

    Lambayı tam pencerenin karşısına astı. - Sait Faik Abasıyanık

[-i]
  • Bir kimseyi boğazından ip vb. geçirip sallandırarak öldürmek, idam etmek

Ata Sözleri ve Deyimler

  • asıp kesmek
  • astığı astık, kestiği kestik


ESMEK


[nesnesiz]
  • Hava bir yönden bir yöne akmak, rüzgâr olmak

    İki üç günden beri sert bir kış rüzgârı esiyor. - Ahmet Haşim

[-e] [mecaz]
  • Yapılması önce düşünülmüş olmayan veya beklenmeyen bir şeyi yapmaya birdenbire karar vermek

    Bu yolculuk size nereden esti?

Ata Sözleri ve Deyimler

  • esip gürlemek


ESMER (Kelime Kökeni: Arapça esmer)


[isim]
  • Siyaha çalan buğday rengi
[sıfat]
  • Bu renkte olan

    Esmer yüzünün hafifçe kızardığını, gözlerinin garip bir ışıkla yanmaya başladığını görüyoruz. - Esat Mahmut Karakurt

[sıfat]
  • Teni ve saçları karaya çalan, koyu buğday rengi olan (kimse), yağız

    Bir düğün dansında ayaklarının pırıltısını seyrettiği esmer kızla evlendi. - Halikarnas Balıkçısı

Ata Sözleri ve Deyimler

  • esmere al bağla, karşısına geç ağla

Birleşik Kelimeler: esmer amber, esmer buğday, esmer küf, esmer küfler, esmer su yosunları, esmer şeker, esmer un, barut esmeri


İSMEN (Kelime Kökeni: Arapça ismen)


[zarf] [eskimiş]
  • Adını belirterek, adını söyleyerek, adını vererek

    Memuriyetlerinin marufiyeti icabıyla birbirini ismen tanımamaları mümkün değildi. - Hüseyin Rahmi Gürpınar


İSMET (Kelime Kökeni: Arapça ʿiṣmet)


[isim] [eskimiş]
  • Ahlak kurallarına bağlı kalma durumu, sililik

Birleşik Kelimeler: harimiismet


KASMA


[isim]
  • Kasmak işi

KESME


[isim]
  • Kesmek işi

    Bir dönem, içkiyi haftalarca tamamen kesmeyi başardığım için, ondan sonra içtiğim her kadeh, bir adım gerilemek demekti. - Elif Şafak

[sıfat]
  • Küp biçiminde veya köşeli olarak kesilmiş olan

    Dört tarafı kesme billur kapaklı bir eski saat. - Refik Halit Karay

[sıfat]
  • Kesin, değişmez, maktu

    Kesme fiyat.

[dil bilgisi]
  • Kesme işareti
[edebiyat]
  • Nazımda veya nesirde, bir cümleyi sonu anlaşılacak biçimde yarım bırakma sanatı, kat
[bitki bilimi]
  • Kıyılarımızda yaygın olarak bulunan, yuvarlak tepeli, 5 metre kadar boylu, her dem yeşil, yaprakları küçük ve kenarları testere dişli, çiçekleri yeşilimsi beyaz renkli olan bir süs ağacı, akçakesme (Phillyrea latifolia)
[matematik]
  • Çizgisel iki doğru parçası ve bir eğri yayı ile sınırlanan düzlem yüzeyi
[sinema] [televizyon]
  • İki çekimin birbirine doğrudan doğruya bağlanmasından, iki ayrı çekimin birbirini izlemesinden doğan durum
[eskimiş]
  • Lokum

Birleşik Kelimeler: kesme imi, kesme işareti, kesme kaya, kesme şeker, kesme taş, akçakesme, daire kesmesi


RESMÎ (Kelime Kökeni: Arapça resmī)


[sıfat]
  • Devletin olan, devlete ait, devletle ilgili, özel karşıtı

    Bulunduğumuz yer resmî bir dairenin bürosudur. - Yakup Kadri Karaosmanoğlu

[mecaz]
  • Samimi olmayan, teklifli, ciddi

    Kâmuran hemen hemen resmî tavırla hafifçe eğildi. - Reşat Nuri Güntekin

Birleşik Kelimeler: resmî bayram, resmî dil, resmî elbise, resmî giysi, resmî nikâh, yarı resmî


TASMA


[isim]
  • Bazı hayvanların boynuna takılan, bu hayvanları bir yere bağlamaya, çekip götürmeye yarayan kemer biçiminde bağ

    Bir adam yanaştı, tasmasından tuttuğu güzel bir koyunu gösterdi. - Burhan Felek


KISMA


[isim]
  • Kısmak işi

Birleşik Kelimeler: kısma ad


KISMİ (Kelime Kökeni: Arapça ḳismī)


[sıfat]
  • Bir şeyin yalnız bir bölümünü içine alan, tikel

Birleşik Kelimeler: kısmi felç, kısmi seçim


KUSMA


[isim]
  • Kusmak işi, istifra

    Bütün bir gece onun başını kucağımda yatırarak ikide bir kusmasına yardım ediyordum. - Asaf Halet Çelebi

[kimya]
  • Üzerine bir boya uygulandığında alttaki rengin üste çıkması

BASMA


[isim]
  • Basmak işi

    Eşyanın üstüne çıkıp basmaya, üstünde zıplamaya başladık. - Ayla Kutlu

[sıfat]
  • Bu kumaştan yapılan

    Üzerine basma bir elbise ile örme bir ceket giymişti. - Peyami Safa

[jeoloji]
  • Yerin alçalmasıyla bu yeri örten deniz sularının yükselmesi, çekilme karşıtı
[sıfat]
  • Basılmış, matbu
[halk ağzında]
  • Gübre, tezek

Birleşik Kelimeler: basmahane, basma kalıbı, basmakalıp, basmayazı, akbasma, albasma, emme basma tulumba, para basma, taban basma, deniz basması, kırk basması, taş basması


KÜSME


[isim]
  • Küsmek işi

MESMU (Kelime Kökeni: Arapça mesmūʿ)


[sıfat] [eskimiş]
  • İşitilmiş, duyulmuş olan