İçinde Rü Bulunan 8 Harfli Kelimeler



İçerisinde RÜ olan 8 harfli 69 kelime bulunuyor. İçinde olan 8 karakterli kelime listesi ve kelime anlamları.

Ayrıca, "Rü ile başlayan 8 harfli kelimeler. rü ile biten 8 harfli kelimeler. İçinde olan kelimeler." içeriklerine bakabilirsiniz.

GÖÇÜ30, ŞSÜZ29, BÖĞLCE28, KÖPKÖY28, ÖNGÖ28, GÖTÜ27, DÖNDÜŞ25, KÖPCÜK25, VVET25, ÖLDÜ25, ZSÜZ25, SÖMÜ25, ÜFÜKÇÜ25, ŞMEK24, NMEZ24, MLÜK23, ÖCÜLÜK23, TAŞKÖP23, GÜMKÇÜ22, KSÜZ22, ŞVETÇİ22, ÇÜKSÜZ21, NMEK21, LMEK21, TÜCÜ21, MCÜK20, BOZYÜK20, ÇÜKÇÜL20, ÖTÜKLÜ20, MSÜZ20, SÜRDÜŞ20, GÜMKLÜ19, PÜSKÜK19, SÜPNTÜ19, TEŞERF19, TEFERÇ19, ZÜMTSÜ19, MCEK18, MÇEK18, SVALIK18, ZGARLI18, SÜRDÜM18, ÇÜKLÜK17, ÖKLEME17, KÜŞLÜK17, NGEN17, TEVERM17, TAHARŞ17, ÇÜTMEK16, TBESİZ16, TEFERT16, RLÜK16, KLÜK16, NMEK15, LMEK15, TEBERZ15, TMEK15, NMEK15, TMEK14, NMEK14, LMEK14, TAKARP14, STKTÜR13, TETAZE13, TECERT13, TEBERK12, TEMERT11, TAKARR10, TEKERR10


TAKARRÜR (Kelime Kökeni: Arapça taḳarrur)


[isim] [eskimiş]
  • Bir yerde karar kılma, yerleşme

Ata Sözleri ve Deyimler

  • takarrür etmek


TEKERRÜR (Kelime Kökeni: Arapça tekerrur)


[isim]
  • Tekrarlanma

    Tarihin bir tekerrürden ibaret olduğunu, şimdi bir kere daha öğreniyoruz. - Esat Mahmut Karakurt

Ata Sözleri ve Deyimler

  • tekerrür etmek


TEMERRÜT (Kelime Kökeni: Arapça temerrud)


[isim] [eskimiş]
  • Dikkafalılık, kafa tutma, direnme
[hukuk] [ekonomi]
  • Ek faiz ödememe durumu
[hukuk] [ekonomi]
  • Herhangi bir sebebe dayanmaksızın borcu ödememekte direnme, direnim

Ata Sözleri ve Deyimler

  • temerrüde düşmek
  • temerrüt etmek

Birleşik Kelimeler: temerrüt faizi


TEBERRÜK (Kelime Kökeni: Arapça teberruk)


[isim] [eskimiş]
  • Uğur sayma

STRÜKTÜR (Kelime Kökeni: Fransızca structure)


[isim] [toplum bilimi]
  • Yapı

TERÜTAZE (Kelime Kökeni: Farsça ter + tāze)


[sıfat] [eskimiş]
  • Çok taze, körpe

    Frenk illerinde ... tenorların akbabaya dönmüş, kartlaşmışlarına bile terütaze kızlar gönül verirlermiş. - Refik Halit Karay

[zarf]
  • Dinç bir biçimde

    İkinci yarıda herkesin dili bir karış dışarı çıktığı, maraza aradığı, çamurlaştığı zaman, seninki, oyuna yeni girmiş gibi terütaze koşar durur. - Haldun Taner


TECERRÜT (Kelime Kökeni: Arapça tecerrud)


[isim] [eskimiş]
  • Her şeyden uzaklaşma, sıyrılma, soyutlanma

    İlk gençlik yılları da aynı hâlet ve tecerrüt içinde geçti. - Yakup Kadri Karaosmanoğlu

Ata Sözleri ve Deyimler

  • tecerrüt etmek


SÜRÜTMEK


[-e] [-i]
  • Sürüme işini yaptırmak

SÜRÜNMEK


[nesnesiz]
  • Karnı üzerinde sürünerek gitmek

    İçimize tekrar emniyet geldikten sonra, karnımız üstünde sürünerek Nil'e, sonra öteki sahile geçtik. - Refik Halit Karay

[-i]
  • Kendi üzerine koku, krem vb. sürmek

    Bir şişe kolonyayı süründüm.

[-e]
  • Bir şeye değerek geçmek, geçerken değmek

    Duvara sürünmek. Boyaya sürünmek.

[mecaz]
  • Yoksul ve perişan yaşamak

    Semiz bir köpeğe bile yetmeyecek bir parayla bu kadar süründüm. - Necip Fazıl Kısakürek

[mecaz]
  • Başıboş, sahipsiz kalmak

    Kedi sokaklarda sürünürken bile, eğer sizden korkmadıysa yine mağrur, kibirli ve rahatına düşkündür. - Cahit Külebi


SÜRÜLMEK


[-e]
  • Sürme işine konu olmak veya sürme işi yapılmak

    İki delikanlı dalga geçip otururlarken kapı yeniden sürüldü. - Memduh Şevket Esendal

[mecaz]
  • Bir yere sürülmek, gönderilmek

    Bir süre sonra müdürle iki öğretmenin ayrı ayrı yerlere sürüldüklerini öğrendim. - Erhan Bener


TAKARRÜP (Kelime Kökeni: Arapça taḳarrub)


[isim] [eskimiş]
  • Yakınlaşma, yaklaşma, yanaşma

Ata Sözleri ve Deyimler

  • takarrüp etmek


BÜRÜNMEK


[-e]
  • Bürüme işine konu olmak

    Annem, babaannem, halalarım çarşaflarına bürünmüşlerdi. - Orhan Kemal

[mecaz]
  • Herhangi bir görünüşe, kimliğe girmek

DÜRÜLMEK


[nesnesiz]
  • Dürme işine konu olmak veya dürme işi yapılmak

    Faytonun köşesinde dürülmüş, bağlanmış bir bohça gibidir. - Aka Gündüz


TEBERRÜZ (Kelime Kökeni: Arapça teberruz)


[isim] [eskimiş]
  • Meydana çıkma, görünme

Ata Sözleri ve Deyimler

  • teberrüz ettirmek


YÜRÜTMEK


[-i]
  • Yürüme işini yaptırmak, yürümesini sağlamak
[hukuk]
  • Bir yargıyı yerine getirmek, uygulamak
[nesnesiz]
  • Kabul edilmesi veya tartışılması için bildirmek, açıklamak, öne sürmek

    Mütalaa yürütmek. Muhakeme yürütmek.

[mecaz] [teklifsiz konuşmada]
  • İşinden veya bulunduğu yerden çıkarmak

    Seni, teğmene bel bağlayıp girdiğin bisküvi fabrikasından nasıl yürüttülerdi. - Haldun Taner

[argo]
  • Habersiz olarak almak, çalmak

    Bizim kalemi yürütmüşler.