İçinde Nde Bulunan 7 Harfli Kelimeler



İçerisinde NDE olan 7 harfli 27 kelime bulunuyor. İçinde NDE olan 7 karakterli kelime listesi ve kelime anlamları.

Ayrıca, "nde ile biten 7 harfli kelimeler. İçinde olan kelimeler." içeriklerine bakabilirsiniz.

GÖZÜNDE24, ÖĞLENDE22, NDE19, ÖNÜNDEN17, GEÇENDE16, PEŞİNDE16, RANDEVU16, ÖNDELİK15, HENDESE14, HENDE14, HANENDE13, PERENDE13, SAZENDE13, YAOUNDE13, ANDEZİT12, ŞENDERE12, CENDERE12, BLENDER11, DARENDE11, İNDİNDE11, YERİNDE11, ENDERUN10, ENDEMİK10, RONDELA10, ELİNDEN9, KANDELA9, RENDE9


ELİNDEN


Ata Sözleri ve Deyimler

  • ... elinden çıkmak
  • el (veya elini) uzatmak
  • el (veya elini) yakmak
  • el açmak
  • el almak
  • el atmak
  • el ayak (veya etek) çekmek
  • el ayak çekilmek
  • el bağlamak
  • el basmak
  • el bebek gül bebek
  • el bende!
  • el çekmek
  • el çektirmek
  • el çırpmak
  • elde (veya elinde) olmamak
  • elde avuçta (bir şey) kalmamak
  • elde avuçta (ne varsa)
  • elde etmek
  • el değiştirmek
  • el değmemek
  • elde kalmak
  • eldeki yara, yarasıza duvar deliği
  • elden ağza yaşamak
  • elden ayaktan düşmek (veya kesilmek)
  • elden bırakmamak (veya düşürmemek)
  • elden çıkarmak
  • elden çıkmak
  • elden geçirmek
  • elden gel!
  • elden geldiği kadar
  • elden gelmemek
  • elden gitmek
  • elden kaçırmak
  • elden kaçmak
  • elden ne gelir?
  • elde tutmak
  • el dokunulmamak
  • ele alınır
  • ele alınmaz
  • ele almak
  • ele avuca sığmamak
  • ele bakmak
  • ele geçirmek
  • ele geçmek
  • ele gelmek
  • el elde baş başta
  • el elden kalmaz, dil dilden kalmaz
  • el elden üstündür (ta arşa kadar)
  • el el ile, değirmen yel ile
  • el eli yıkar, iki el yüzü
  • el el üstünde olur, ev ev üstünde olmaz
  • el el üstünde oturmak
  • el ermez, güç yetmez
  • el etek öpmek
  • el etek tutmak
  • el etmek
  • ele vermek
  • eli (veya elleri) armut devşirmek
  • eli alışmak
  • eli altında olmak
  • eli ayağı (olmak)
  • eli ayağı (veya ayağına) dolaşmak
  • eli ayağı buz kesilmek (veya tutmamak)
  • eli ayağı titremek
  • eli ayağı tutmak
  • eli aza varmamak
  • eli boş çıkmak
  • eli boş dönmek (veya çevrilmek veya geri gelmek)
  • eli boş gelmek
  • eli cebine (veya cüzdanına veya kesesine) gitmemek (veya varmamak)
  • eli değmek
  • eli dursa ayağı durmaz
  • eli ekmek tutmak
  • eli eline değmemek
  • eli ermek
  • eli ermez gücü yetmez
  • eli genişlemek
  • eli gitmek
  • eli harama uzanmak
  • eli işe yatmak
  • eli kalem tutmak
  • eli kırılmak
  • eli kırılsın!
  • eli kolu (eli ayağı) bağlı kalmak (veya olmak)
  • eli kolu bağlı durmak
  • eli kurusun!
  • elimi sallasam ellisi, başımı sallasam tellisi
  • elinde ... var
  • elinde avucunda nesi varsa
  • elinde bulunmak (veya olmak)
  • elinde büyümek
  • elinde kalmak
  • elinden (bir şey) düşmemek
  • elinden (bir şeyi) düşürmemek
  • elinden almak
  • elinden bir iş (veya şey) gelmemek
  • elinden bir kaza (veya sakatlık) çıkmak
  • elinden geleni ardına (veya arkasına) koymamak
  • elinden geleni yapmak
  • elinden gelmek
  • elinden hiçbir şey kurtulmamak
  • elinden iş çıkmamak
  • elinden iyi iş gelmek
  • elinden kan çıkmak
  • elinden kurtulmak
  • elinden tutmak
  • elinde olmak
  • elinde olmak
  • elinde patlamak
  • elinde tutmak
  • eline (veya elinize veya ellerinize) sağlık
  • eline almak
  • eline ayağına kapanmak (veya sarılmak veya düşmek)
  • eline ayağına üşenmemek
  • eline bakmak
  • eline doğmak
  • eline düşmek
  • eline erkek eli değmemiş olmak
  • eline eteğine doğru
  • eline eteğine sarılmak
  • eline fırsat geçmek
  • eline geçmek
  • eline kalmak
  • eline su dökemez
  • eline tutuşturmak
  • eline yüzüne bulaştırmak
  • elini arı kovanına sokmak
  • elini ayağını (veya eteğini) kesmek (veya çekmek)
  • elini ayağını öpeyim
  • elini belli etmek (veya göstermek)
  • elini çabuk tutmak
  • elini kana bulamak (veya bulaştırmak)
  • elini kolunu bağlamak
  • elini kolunu sallaya sallaya gelmek
  • elini kolunu sallaya sallaya gezmek
  • elini kulağına atmak
  • elinin altında (olmak)
  • elinin hamuruyla erkek işine karışmak
  • elinin tersiyle çarpmak
  • elinin tersiyle itmek
  • elini oynatmak
  • elini sallasa ellisi (başını sallasa tellisi)
  • elini sıcak sudan soğuk suya sokmamak
  • elini sürmemek
  • elini taşın altına koymak (veya sokmak)
  • elini veren kolunu alamaz
  • elini vicdanına koymak
  • elinle ver, ayağınla ara
  • eli olmak
  • eli para görmek
  • eli silah tutmak
  • eli varmamak (veya gitmemek)
  • eli yatmak
  • eliyle koymuş gibi
  • el kadar
  • el kaldırmak
  • el katmak
  • el koymak
  • ellerde gezmek
  • elleri (veya ellerin) dert görmesin
  • ellerim yanıma gelsin
  • eller yukarı!
  • elle tutulacak tarafı (veya yanı) kalmamak
  • elle tutulur
  • elle tutulur gözle görülür (veya dille anlatılır)
  • elle tutulur tarafı olmamak
  • el ovuşturmak
  • el öpenlerin çok olsun!
  • el öpmek
  • el öpmekle ağız aşınmaz
  • el pençe
  • el pençe divan
  • el pençe divan durmak
  • el sıkışmak
  • el sıkmak
  • el sürmemek
  • el tazelemek
  • el terazi, göz mizan
  • el tutmak
  • el üstünde tutmak
  • el vergisi, gönül sevgisi
  • el vermek
  • el vurmamak
  • el yarası onulur, dil yarası onulmaz
  • el yıkamak


KANDELA (Kelime Kökeni: İtalyanca candela)


[isim] [fizik]
  • Mum

RENDELİ


[sıfat]
  • Rendesi olan, rendelenmiş

    Rendeli tahta.


ENDERUN (Kelime Kökeni: Farsça enderūn)


[isim] [tarih]
  • Saraylarda harem ve hazine dairelerinin bulunduğu yer

ENDEMİK (Kelime Kökeni: Fransızca endémique)


[sıfat] [bitki bilimi]
  • Sadece bir bölgede yetişen veya yaşayan (bitki, hayvan)
[tıp]
  • Belli bir bölgede salgın olmaksızın sık görülen (hastalık)

RONDELA (Kelime Kökeni: İtalyanca rondella)


[isim] [teknik]
  • Sıkıştırılacak parça ile somun arasına konan ve bu somunun parça üzerine uyguladığı kuvveti iletmeye ve dağıtmaya yarayan küçük delikli pul

BLENDER (Kelime Kökeni: İngilizce blender)


[isim]
  • 343 karıştırıcı

DARENDE


[isim]
  • Malatya iline bağlı ilçelerden biri

İNDİNDE


[zarf] [eskimiş]
  • Bir kimseye göre

    Onun indinde varlığın, dirliğin, bir kara mangır kadar dahi hükmü olmadığını bilirlerdi. - Samiha Ayverdi


YERİNDE


[sıfat]
  • İyi, yeterli

    Binbaşı uzun boylu, ince yapılı, uzun kır bıyıklı, yaşlı ise de gücü yerinde, her işe eli yatan bir adam. - Memduh Şevket Esendal

[zarf]
  • Zamanı, yeri uygun düşerek, gerektiği biçimde

    Yerinde konuşmak.

[zarf]
  • Durumunda

    Sıkılacak ne var, doktor onun babası yerinde. - Memduh Şevket Esendal

Ata Sözleri ve Deyimler

  • yerinde bulmak

Birleşik Kelimeler: keyfi yerinde, yerli yerinde


ANDEZİT (Kelime Kökeni: (Andes Sıradağları'nın adından))


[isim] [mineraloji]
  • Ankara taşı

ŞENDERE


[isim]
  • Kaplamacılıkta kullanılan ince tahta
[hayvan bilimi]
  • Tekir cinsinden bir balık

CENDERE (Kelime Kökeni: Farsça cendere)


[isim] [teknik]
  • Pres
[mecaz]
  • Manevi baskı

    Aralarından biri itilip kakılınca hepsinin birden boynunda aynı cendere acısı. - Necip Fazıl Kısakürek

Ata Sözleri ve Deyimler

  • cendereye sokmak

Birleşik Kelimeler: su cenderesi


HANENDE (Kelime Kökeni: Farsça ḫvānende)


[isim] [eskimiş] [müzik]
  • Şarkıcı

    O hanende denilen yılışık boşboğaza ne diyeyim? - Sermet Muhtar Alus


PERENDE (Kelime Kökeni: Farsça perende)


[isim]
  • Havada çark gibi dönerek atılan takla

Ata Sözleri ve Deyimler

  • perende atamamak (veya atılmamak)
  • perende atmak