İçinde De Bulunan 7 Harfli Kelimeler



İçerisinde DE olan 7 harfli 271 kelime bulunuyor. İçinde DE olan 7 karakterli kelime listesi ve kelime anlamları.

Ayrıca, "De ile başlayan 7 harfli kelimeler. de ile biten 7 harfli kelimeler. İçinde olan kelimeler." içeriklerine bakabilirsiniz.

GÖVDE25, GÖZÜNDE24, MÜJDE24, ÖDEVCİL24, ÖZDEYİŞ23, DEĞİŞİŞ22, EJDERHA22, JEODE22, ÖĞLENDE22, DEFOSUZ21, MÜJDE21, ÖZDEKÇİ21, DEFEDİŞ20, DEĞİŞME20, DEFOLUŞ20, DEĞİŞİM20, DEVASIZ20, DEĞEN20, MODELAJ20, DEOCU20, DEĞİŞKE19, DEĞİŞİK19, DEĞİNİŞ19, DEMAGOG19, DEİZM19, GÖNDE19, ÖDEŞMEK19, SADEYAĞ19, SEDEFÇİ19, ŞEHZADE19, VADESİZ19, BEYHUDE18, DEVİRİŞ18, DEŞİFRE18, HADDE18, İŞGÜDER18, MÜEDDEP18, ÖNCEDEN18, ZERDEVA18, ABİDE17, DEĞİRMİ17, DEĞİRME17, DEĞİNME17, DEĞİMLİ17, DEFORME17, DEFOLMA17, DEVRİYE17, DEVAMLI17, DEVALÜE17, DEPOZİT17, EDEPSİZ17, FERSUDE17, GİTGİDE17, GEODE17, İĞDEMİR17, ÖNÜNDEN17, SEDEFSİ17, BEYZADE16, DEFETME16, DEFLEME16, DEKOVİL16, DEĞİNTİ16, DEĞERLİ16, DEVRİSİ16, DEVİTME16, DEVİRME16, DEVİNME16, DEVİNİM16, DEVİMLİ16, DENGECİ16, DERGİCİ16, GEÇENDE16, İDEFİKS16, MAHMUDE16, NİĞDE16, ÖDETMEK16, ÖDENMEK16, ÖDEMELİ16, PEŞİNDE16, PERDE16, RANDEVU16, SECCADE16, SEDEFLİ16, ŞEHADET16, VADETME16, ZAHİRDE16, ZADEGAN16, ZEDESİZ16, BADEMCİ15, DEBDEBE15, DEBAGAT15, DEFATEN15, DEVİRLİ15, DEVİNEK15, DEVERAN15, DEVELİK15, DENİZCİ15, DELİK15, FEDERAL15, GREYDER15, İDEOLOG15, MUAHEDE15, MADDE15, ÖNDELİK15, RODEOCU15, VARDELA15, VELADET15, AHDETME14, BÜRUDET14, BEDELCİ14, BEDENCE14, BEDENCİ14, DEKORCU14, DEHLEME14, DELEPME14, DELİBAŞ14, DENEYİŞ14, DENEYCİ14, DERUHTE14, DEPLASE14, EPİDERM14, EPİDE14, DERME14, HEMDERT14, HENDESE14, HENDE14, KIDEMCE14, DESİZ14, MODELCİ14, DEROZ14, SAHİDEN14, ŞEDDE14, YEDEKÇİ14, ALDEHİT13, BADEMSİ13, DEHALET13, DEBAN13, DEŞİLME13, DENGELİ13, DEMİRCİ13, DEMETÇİ13, DESTECİ13, DESENCİ13, DERTSİZ13, DERAKAP13, DERİŞME13, ELDESİZ13, DEREK13, HANENDE13, İADESİZ13, MUAYEDE13, MUADDEL13, MÜSAADE13, MADENCİ13, PERDE13, PERENDE13, SAZENDE13, SELZEDE13, YAOUNDE13, ZIRDE13, ARDEŞEN12, ANDEZİT12, AYDEMİR12, ADDETME12, BADEMLİ12, DEDİRME12, DELECEK12, DEKODER12, DETAYLI12, DENEYİM12, DENETÇİ12, DENİZLİ12, DELİRİŞ12, DENKTAŞ12, DESİBEL12, DERRACE12, DERİŞİK12, DERİNCE12, DERECİK12, DERDEST12, İRADE12, İNCEDEN12, KİRDE12, KADERCİ12, KAİDE12, RENCİDE12, ŞENDERE12, ZİLKADE12, CELADET12, CENDERE12, BLENDER11, BİRADER11, BADERNA11, BEDELLİ11, BEDENEN11, DEDELİK11, DARENDE11, DEKADAN11, DENEYLİ11, DEMİRSİ11, DEMEMEK11, DEMLEME11, DESİMAL11, DERSİAM11, DEREOTU11, DERBENT11, İYİDERE11, İNDİNDE11, KIDEMLİ11, MUADELE11, MADENSİ11, MADEMKİ11, ULUDERE11, YENİDEN11, YERİNDE11, YEDEKTE11, YEDEKLİ11, AKDETME10, AKADE10, DEKOLTE10, DENİLME10, DENETME10, DENETİM10, DENENME10, DENEMEK10, DEMİRLİ10, DEMİNKİ10, DEMETLİ10, DEMARKE10, DELİRME10, DELİNME10, DENKLEM10, DESTARİ10, DESTANİ10, DESENLİ10, DERSLİK10, DERLEME10, DERİLME10, ESKİDEN10, ERDEMLİ10, ENDERUN10, ENDEMİK10, İSNADEN10, KURDELE10, KADEMLİ10, KARİDES10, NEDENSE10, RONDELA10, DERİT10, SADELİK10, ALELADE9, DELALET9, DEKLARE9, DELİKLİ9, DELİLİK9, DENKLİK9, DERİNTİ9, ELİNDEN9, İRADE9, İDENTİK9, İLERİDE9, KANDELA9, KAİDE9, KEDERLİ9, LADENLİ9, NARDENK9, NEREDEN9, NEDENLİ9, RENDE9, TEDENNİ9, TEKİDEN9


ALELADE (Kelime Kökeni: Arapça ʿalā'l-ʿāde)


[sıfat]
  • Her zaman görülen, olağan

    Bu namaz, alelade bir ibadet değildi. - Ruşen Eşref Ünaydın


DELALET (Kelime Kökeni: Arapça delālet)


[isim] [eskimiş]
  • Kılavuzluk

    Hemşehrilerinden birinin delaletiyle senet sahiplerinin her birini ayrı ayrı öğrendi. - Ercüment Ekrem Talu

[mecaz]
  • İz, işaret

Ata Sözleri ve Deyimler

  • delalet etmek


DEKLARE (Kelime Kökeni: Fransızca déclaré)


[sıfat]
  • `Bildirilmek; gümrüklerde vergi konusu olacak eşya vb.ni resmî makama bildirmek` anlamlarındaki deklare etmek birleşik fiilinde geçen bir söz

DELİKLİ


[sıfat]
  • Deliği veya delikleri olan

    Sokaklarda delikli Mihaliç peynirinden nane suyuna kadar ne görse alıyordu. - Reşat Nuri Güntekin

[isim]
  • Bir tür olta iğnesi
[isim] [halk ağzında]
  • Kevgir
[isim] [anatomi]
  • Deliklerle kaplı esnek doku şeridi

Ata Sözleri ve Deyimler

  • delikli boncuk (veya taş) yerde kalmaz

Birleşik Kelimeler: delikli demir


DELİLİK


[isim]
  • Deli olma durumu, cinnet

    Bir delilik, bir çılgınlık, bir hoppalıktır gidiyor. - Peyami Safa

Ata Sözleri ve Deyimler

  • deliliğe vurmak
  • deliliği tutmak


DENKLİK


[isim]
  • Denk olma durumu, eşitlik, müsavat, akreditasyon

DERİNTİ


[isim] [halk ağzında]
  • Toplantı

ELİNDEN


Ata Sözleri ve Deyimler

  • ... elinden çıkmak
  • el (veya elini) uzatmak
  • el (veya elini) yakmak
  • el açmak
  • el almak
  • el atmak
  • el ayak (veya etek) çekmek
  • el ayak çekilmek
  • el bağlamak
  • el basmak
  • el bebek gül bebek
  • el bende!
  • el çekmek
  • el çektirmek
  • el çırpmak
  • elde (veya elinde) olmamak
  • elde avuçta (bir şey) kalmamak
  • elde avuçta (ne varsa)
  • elde etmek
  • el değiştirmek
  • el değmemek
  • elde kalmak
  • eldeki yara, yarasıza duvar deliği
  • elden ağza yaşamak
  • elden ayaktan düşmek (veya kesilmek)
  • elden bırakmamak (veya düşürmemek)
  • elden çıkarmak
  • elden çıkmak
  • elden geçirmek
  • elden gel!
  • elden geldiği kadar
  • elden gelmemek
  • elden gitmek
  • elden kaçırmak
  • elden kaçmak
  • elden ne gelir?
  • elde tutmak
  • el dokunulmamak
  • ele alınır
  • ele alınmaz
  • ele almak
  • ele avuca sığmamak
  • ele bakmak
  • ele geçirmek
  • ele geçmek
  • ele gelmek
  • el elde baş başta
  • el elden kalmaz, dil dilden kalmaz
  • el elden üstündür (ta arşa kadar)
  • el el ile, değirmen yel ile
  • el eli yıkar, iki el yüzü
  • el el üstünde olur, ev ev üstünde olmaz
  • el el üstünde oturmak
  • el ermez, güç yetmez
  • el etek öpmek
  • el etek tutmak
  • el etmek
  • ele vermek
  • eli (veya elleri) armut devşirmek
  • eli alışmak
  • eli altında olmak
  • eli ayağı (olmak)
  • eli ayağı (veya ayağına) dolaşmak
  • eli ayağı buz kesilmek (veya tutmamak)
  • eli ayağı titremek
  • eli ayağı tutmak
  • eli aza varmamak
  • eli boş çıkmak
  • eli boş dönmek (veya çevrilmek veya geri gelmek)
  • eli boş gelmek
  • eli cebine (veya cüzdanına veya kesesine) gitmemek (veya varmamak)
  • eli değmek
  • eli dursa ayağı durmaz
  • eli ekmek tutmak
  • eli eline değmemek
  • eli ermek
  • eli ermez gücü yetmez
  • eli genişlemek
  • eli gitmek
  • eli harama uzanmak
  • eli işe yatmak
  • eli kalem tutmak
  • eli kırılmak
  • eli kırılsın!
  • eli kolu (eli ayağı) bağlı kalmak (veya olmak)
  • eli kolu bağlı durmak
  • eli kurusun!
  • elimi sallasam ellisi, başımı sallasam tellisi
  • elinde ... var
  • elinde avucunda nesi varsa
  • elinde bulunmak (veya olmak)
  • elinde büyümek
  • elinde kalmak
  • elinden (bir şey) düşmemek
  • elinden (bir şeyi) düşürmemek
  • elinden almak
  • elinden bir iş (veya şey) gelmemek
  • elinden bir kaza (veya sakatlık) çıkmak
  • elinden geleni ardına (veya arkasına) koymamak
  • elinden geleni yapmak
  • elinden gelmek
  • elinden hiçbir şey kurtulmamak
  • elinden iş çıkmamak
  • elinden iyi iş gelmek
  • elinden kan çıkmak
  • elinden kurtulmak
  • elinden tutmak
  • elinde olmak
  • elinde olmak
  • elinde patlamak
  • elinde tutmak
  • eline (veya elinize veya ellerinize) sağlık
  • eline almak
  • eline ayağına kapanmak (veya sarılmak veya düşmek)
  • eline ayağına üşenmemek
  • eline bakmak
  • eline doğmak
  • eline düşmek
  • eline erkek eli değmemiş olmak
  • eline eteğine doğru
  • eline eteğine sarılmak
  • eline fırsat geçmek
  • eline geçmek
  • eline kalmak
  • eline su dökemez
  • eline tutuşturmak
  • eline yüzüne bulaştırmak
  • elini arı kovanına sokmak
  • elini ayağını (veya eteğini) kesmek (veya çekmek)
  • elini ayağını öpeyim
  • elini belli etmek (veya göstermek)
  • elini çabuk tutmak
  • elini kana bulamak (veya bulaştırmak)
  • elini kolunu bağlamak
  • elini kolunu sallaya sallaya gelmek
  • elini kolunu sallaya sallaya gezmek
  • elini kulağına atmak
  • elinin altında (olmak)
  • elinin hamuruyla erkek işine karışmak
  • elinin tersiyle çarpmak
  • elinin tersiyle itmek
  • elini oynatmak
  • elini sallasa ellisi (başını sallasa tellisi)
  • elini sıcak sudan soğuk suya sokmamak
  • elini sürmemek
  • elini taşın altına koymak (veya sokmak)
  • elini veren kolunu alamaz
  • elini vicdanına koymak
  • elinle ver, ayağınla ara
  • eli olmak
  • eli para görmek
  • eli silah tutmak
  • eli varmamak (veya gitmemek)
  • eli yatmak
  • eliyle koymuş gibi
  • el kadar
  • el kaldırmak
  • el katmak
  • el koymak
  • ellerde gezmek
  • elleri (veya ellerin) dert görmesin
  • ellerim yanıma gelsin
  • eller yukarı!
  • elle tutulacak tarafı (veya yanı) kalmamak
  • elle tutulur
  • elle tutulur gözle görülür (veya dille anlatılır)
  • elle tutulur tarafı olmamak
  • el ovuşturmak
  • el öpenlerin çok olsun!
  • el öpmek
  • el öpmekle ağız aşınmaz
  • el pençe
  • el pençe divan
  • el pençe divan durmak
  • el sıkışmak
  • el sıkmak
  • el sürmemek
  • el tazelemek
  • el terazi, göz mizan
  • el tutmak
  • el üstünde tutmak
  • el vergisi, gönül sevgisi
  • el vermek
  • el vurmamak
  • el yarası onulur, dil yarası onulmaz
  • el yıkamak


İRADELİ


[sıfat] [ruh bilimi] [felsefe]
  • İstençli

    Gözleri siyah kirpikleri içinde canlı ve iradeli koyu kurşuni ışıklarla yanıyordu. - Halide Edip Adıvar


İDENTİK (Kelime Kökeni: Fransızca identique)


[sıfat] [matematik]
  • Özdeş

İLERİDE


[zarf]
  • Gelecekte, gelecek zamanda

    Beni ileride okuyacak insanlar için yazdığıma inanmışımdır. - Salâh Birsel


KANDELA (Kelime Kökeni: İtalyanca candela)


[isim] [fizik]
  • Mum

KAİDELİ


[sıfat]
  • Kurallı

KEDERLİ


[sıfat]
  • Acılı, üzüntülü, mükedder

    Sarayın sükûnu bir kederli muammayı saklar gibi ağırdı. - İbrahim Alâeddin Gövsa


LADENLİ


[sıfat]
  • Laden sürülmüş olan

    ... yanağı ladenli falcı kadın. - Hüseyin Rahmi Gürpınar