İçinde Üm Bulunan 5 Harfli Kelimeler



İçerisinde ÜM olan 5 harfli 55 kelime bulunuyor. İçinde ÜM olan 5 karakterli kelime listesi ve kelime anlamları.

Ayrıca, "Üm ile başlayan 5 harfli kelimeler. üm ile biten 5 harfli kelimeler. İçinde olan kelimeler." içeriklerine bakabilirsiniz.

GÖZÜM21, GÖÇÜM21, GÜĞÜM21, ÇÖZÜM20, DÜĞÜM19, GÖRÜM18, ÇÖKÜM17, GÜMÜŞ17, ÖLÇÜM17, ÜĞRÜM17, BÖLÜM16, DÖNÜM16, DÖKÜM16, GÜDÜM16, GÜM15, SÖNÜM15, SÖKÜM15, BEGÜM14, GÜMÜL14, HÜKÜM14, TÜMÖR14, KÜŞÜM13, SÜYÜM13, ÜŞÜME13, CÜRÜM13, BÜRÜM12, BÜKÜM12, DÜRÜM12, ŞÜMUL12, YÜKÜM12, ZULÜM12, KUDÜM11, SÜMÜK11, SÜRÜM11, TÜMCE11, ZÜMRE11, CÜMLE11, ALBÜM10, BİTÜM10, DÜMEN10, MÜMAS10, TÜMÜR10, TÜRÜM10, ÜRÜME10, KÜMES9, MÜMİN9, SÜMER9, SÜMEN9, SÜMEK9, ÜMMET9, LÜMEN8, TÜMEN8, TÜMEL8, ÜMERA8, ÜMRAN8


LÜMEN (Kelime Kökeni: Fransızca lumen)


[isim] [fizik]
  • Işık şiddeti 1 mum olan, eşit dağıtımlı bir nokta kaynağının 1 steradyan içine yayımladığı ışık akısı

Birleşik Kelimeler: lümensaat


TÜMEN


[isim] [askerlik]
  • Tugayla kolordu arasında yer alan birlik, fırka

    Cehennem içinde boğuşan tümenin kurtuluşu demek olan bu haber onun tunçtan yüzünü değiştirmiyor. - Halide Edip Adıvar

[eskimiş] [askerlik]
  • On bin erden oluşan asker kuvveti
[eskimiş]
  • Büyük küme, yığın
[sıfat] [eskimiş]
  • On bin

Birleşik Kelimeler: tümen tümen


TÜMEL


[sıfat] [felsefe] [mantık]
  • Belli bir sınıfa bağlı bireylerin hepsini içine alan, külli

Birleşik Kelimeler: tümel kavram, tümel önerme


ÜMERA (Kelime Kökeni: Arapça umerā)


[isim] [eskimiş]
  • Beyler, amirler

ÜMRAN (Kelime Kökeni: Arapça ʿumrān)


[isim] [eskimiş]
  • Bayındırlık

    Mezarlığın ümranı ölülerden ziyade yaşayanların teselli ve itminanı için değil midir? - İbrahim Alâeddin Gövsa


KÜMES (Kelime Kökeni: Rumca)


[isim]
  • Tavuk, hindi vb. evcil hayvanların barınmasına yarayan kapalı yer

    Ne kümeste tavuk bırakırmış ne ahırda hayvan ne de ağılda koyun. - Hüseyin Rahmi Gürpınar

[mecaz]
  • Ufak ev

    Bu murdar kümeste nasıl oturuyorsun bilmem? - Ahmet Midhat

Birleşik Kelimeler: kümes hayvanları, tavuk kümesi


MÜMİN (Kelime Kökeni: Arapça muʾmin)


[sıfat]
  • İnanan, inançlı, imanlı, mutekit
[isim]
  • Müslüman

    Koca Mustafapaşa ücra ve fakir İstanbul / Ta Fetih'ten beri mümin, mütevekkil, yoksul - Yahya Kemal Beyatlı


SÜMER


[isim]
  • Mezopotamya'da yaşamış bir ulus ve bu ulustan olan kimse

SÜMEN (Kelime Kökeni: Fransızca sous-main)


[isim]
  • Üzerinde yazı yazmaya, arasında evrak saklamaya yarayan deri kaplı altlık

    ... yazıhanenin sümeni üzerinde, ona gerekli kâğıtları imzalatırken... - Attila İlhan

Ata Sözleri ve Deyimler

  • sümen altı etmek


SÜMEK


[isim] [halk ağzında]
  • Eğirilmek için temizlenmiş, taranmış yumak biçiminde yün

ÜMMET (Kelime Kökeni: Arapça ummet)


[isim] [din bilgisi]
  • Hz. Muhammed'e inanarak, onun yaptıklarını ve söylediklerini uygulayarak çevresinde toplanan Müslümanların tümü

ALBÜM (Kelime Kökeni: Fransızca album)


[isim]
  • Fotoğraf, pul vb.ni dizip saklamaya yarayan bir defter türü
[müzik]
  • Uzunçalar

    Yeni albümünün parçalarını arka arkaya seslendirmeye başladığında, dünya soluğunu tutmuştu. - Murathan Mungan


BİTÜM (Kelime Kökeni: Fransızca bitume)


[isim] [jeoloji]
  • Keskin bir koku, alev ve koyu duman çıkararak yanan, karbon ve hidrojen bakımından çok zengin doğal yakıt maddelerinin genel adı, yer sakızı

DÜMEN (Kelime Kökeni: İtalyanca timon)


[isim]
  • Hava ve deniz taşıtlarında, taşıta istenilen yönü vermeye ve belirli bir doğrultuda götürmeye yarayan hareketli parça
[mecaz]
  • Yönetim, idare
[argo]
  • Dalavere, hile

    Hani öldürseler yaşayamazdı bensiz? Yalan mıydı? Dümen miydi? - Orhan Kemal

Ata Sözleri ve Deyimler

  • dümen çevirmek
  • dümeni elinde tutmak
  • dümeni kırmak
  • dümenine bakmak
  • dümenini bozmak
  • dümenini elinde tutmak
  • dümen kırmak
  • dümen kullanmak
  • dümen tutmak
  • dümen yapmak

Birleşik Kelimeler: dümen bedeni, dümen boğazı, dümenevi, dümen neferi, dümen suyu, dümen yelpazesi, dümeni eğri, serdümen, baş dümeni


MÜMAS (Kelime Kökeni: Arapça mumāss)


[sıfat] [eskimiş]
  • Dokunan, temas eden
[isim] [matematik]
  • Teğet