İÇGÜDÜLÜ ile Oluşan Kelimeler (İÇGÜDÜLÜ Kelime Türetme)



İÇGÜDÜLÜ harflerinden oluşan 15 kelime bulunuyor. İÇGÜDÜLÜ kelime türetme listesi ve kelime anlamları.

Ayrıca, "İçgüdülü kelimesinin anlamı nedir?" içeriklerine bakabilirsiniz.

8 Harfli Kelimeler

İÇGÜDÜLÜ23

6 Harfli Kelimeler

İÇGÜDÜ19

5 Harfli Kelimeler

GÜÇLÜ16, ÜÇGÜL16, GÜDÜL15

4 Harfli Kelimeler

GÜDÜ14, ÜÇLÜ11

3 Harfli Kelimeler

GÜÇ12, GÜL9, LİG7, ÇİL6, DİL5

2 Harfli Kelimeler

ÜÇ7, İÇ5, İL2


İL


[isim]
  • Ülkenin vali yönetimindeki bölümü, vilayet

    İllerin idaresi yetki genişliği esasına dayanır. - Anayasa

[tarih]
  • Eski Türklerde devlet

Birleşik Kelimeler: ilbay


DİL


[isim]
  • Ağız boşluğunda, tatmaya, yutkunmaya, sesleri boğumlamaya yarayan etli, uzun, hareketli organ, tat alma organı

    Ağzımı dolduran kocaman dil, kelimelere yer bırakmıyor ki... - Yusuf Ziya Ortaç

[coğrafya]
  • Kıstak
[denizcilik]
  • Makaraların ve bastikaların içine yerleştirilmiş olan, üzerinden geçirilen halatı istenilen yöne çevirmeye yarayan, çevresi oluklu, küçük döner tekerlek

    İki dilli makara.

[müzik]
  • Bazı üflemeli çalgılarda titreşerek ses çıkaran ince metal yaprak
[halk ağzında]
  • Anahtar

Ata Sözleri ve Deyimler

  • dil (veya diller) dökmek
  • dil ağız vermemek
  • dil bir karış
  • dil çıkarmak
  • dilden düşmez olmak
  • dilden gelen elden gelse her fukara padişah olur
  • dile (veya dillere) düşmek
  • dile gelen ele gelir
  • dile gelmek
  • dile getirmek
  • dile vermek
  • dili (veya dilinin) döndüğü kadar
  • dili açılmak
  • dili ağırlaşmak
  • dili alışmak
  • dili bir karış dışarı çıkmak (veya sarkmak)
  • dili bir karış olmak
  • dili boğazına akmak
  • dili çözülmek
  • dili damağına yapışmak (veya dili damağı kurumak)
  • dili dolaşmak
  • dili dönmemek
  • dili durmak
  • dili durmamak
  • dili ensesinden çekilsin!
  • dili kılıçtan keskin olmak
  • dili kurusun!
  • dilim seni dilim dilim dileyim, başıma geleni senden bileyim
  • dilinden (veya dilden) düşürmemek
  • dilinden anlamak
  • dilinden kurtulamamak
  • dilinde tüy bitmek
  • diline (veya dile) dolamak (veya takmak)
  • diline biber sürerim
  • diline düşmek
  • diline kira istemek
  • diline pelesenk etmek
  • diline sağlam olmak
  • diline sağlık
  • diline virt etmek
  • dilini bağlamak
  • dilini değdirmemek
  • dilini eşek arısı soksun
  • dilini kedi (veya fare) mi yedi?
  • dilini kesmek (veya kesip oturmak)
  • dilinin altında bir şey olmak
  • dilinin altındaki baklayı çıkarmak
  • dilinin cezasını (veya belasını) çekmek (veya bulmak)
  • dilinin ucuna gelmek
  • dilinin ucunda
  • dilinin ucuyla
  • dilini tutamamak
  • dilini tutmak
  • dilini yutmak
  • dilin kemiği yok
  • dili olsa da söylese (veya anlatsa)
  • dili pabuç kadar
  • dili sürçmek
  • dili tutulmak
  • dili uzamak
  • dili varmamak
  • dili yanmak
  • diliyle sokmak
  • diliyle tutulmak (veya yakalanmak)
  • dillerde dolaşmak (veya gezmek)
  • dillere destan olmak
  • dil uzatmak

Birleşik Kelimeler: dilaltı, dil altı bezleri, dil balığı, dilbasar, danadili, geyikdili, kaynanadili, kedidili, kıyı dili, kilit dili, kuşdili, küçük dil, öküzdili, sığırdili, yılandili

[isim]
  • İnsanların düşündüklerini ve duyduklarını bildirmek için kelimelerle veya işaretlerle yaptıkları anlaşma, lisan, zeban

    Dilinden Anadolulu olduğu ancak belli oluyordu. - Sait Faik Abasıyanık

[tarih]
  • Düşmanın durumunu öğrenmek için sorguya çekilmek amacıyla ele geçirilen tutsak

Ata Sözleri ve Deyimler

  • dil tutmak

Birleşik Kelimeler: dilotu, dil adası, dil akrabalığı, dil atlası, dil bilgisi, dil bilimi, dil birliği, dil cambazı, dil coğrafyası, dil dalaşı, dil ebesi, dil felsefesi, dil kavgası, dil laboratuvarı, dil oğlanı, dil öğrenimi, dil öğretimi, dil pelesengi, dilsever, dil sürçmesi, dil şakası, dil tutukluğu, dilden dile, dile kolay, dili bağlı, dili bozuk, dili tutuk, dili uzun, dili yatkın, dili zifir, ana dil, Ari dil, bitişken dil, bükünlü dil, diplomatik dil, edebî dil, gizli dil, Güneş Dil Teorisi, günlük dil, iltisaki dil, küçük dil, millî dil, ortak dil, ölçünlü dil, ölü dil, özel dil, resmî dil, sivri dil, standart dil, tatlı dil, tek heceli dil, ulusal dil, yabancı dil, yapay dil, yapısal dil bilimi, yapma dil, ana dili, Azerbaycan dili, beden dili, çevirici dili, çeviri dili, çocuk dili, devlet dili, hâl dili, halk dili, ıslık dili, işaret dili, kayış dili, konuşma dili, kuş dili, vücut dili, yazı dili, yazın dili, akraba diller, Baltık dilleri, Cermen dilleri, İskandinav dilleri, Latin dilleri, Romen dilleri, Ural dilleri

[isim] [eskimiş]
  • Gönül, yürek

Birleşik Kelimeler: deryadil, ehlidil, safdil, suzidil


İÇ


[isim]
  • Herhangi bir durumun, cismin veya alanın sınırları arasında bulunan bir yer, dâhil, dış karşıtı

    Deniz gecenin içinde, gece denizin içindedir. - Çetin Altan

[sıfat]
  • Somut kavramlarda iki veya ikiden çok şeyde merkeze daha yakın olan

    İç kapının perdesi yanlara doğru açıldı. - Peyami Safa

[sıfat]
  • İnsanın manevi varlığıyla ilgili olan

    İç dünyamız.

[mecaz]
  • Muhteva

Ata Sözleri ve Deyimler

  • iç (veya içini) dökmek
  • iç açmak
  • iç bağlamak
  • iç çekmek
  • iç etmek
  • iç geçirmek
  • iç gıcıklamak
  • içi açılmak
  • içi alaylı, dışı kalaylı
  • içi almamak
  • içi bayılmak
  • içi beni yakar, dışı eli (veya seni) yakar
  • içi boşalmak
  • içi bulanmak
  • içi burkulmak
  • içi cız etmek
  • içi çekmek
  • içi daralmak
  • içi dayanmamak
  • içi dışı bir (olmak)
  • içi dışına çıkmak
  • içi erimek
  • içi ezilmek
  • içi ezim ezim ezilmek
  • içi geçmek
  • içi gitmek
  • içi götürmemek
  • içi hop etmek
  • içi ısınmak
  • içi içine geçmek
  • içi içine sığmamak
  • içi içini yemek
  • içi kabul etmemek
  • içi kağşamak
  • içi kalkmak (veya kabarmak)
  • içi kan ağlamak
  • içi kapanmak
  • içi kararmak
  • içi kazınmak (veya kıyılmak)
  • içinde duymak
  • içinde kaybolmak
  • içinden bir şeyler kopmak
  • içinden çıkmak
  • içinden geçirmek
  • içinden geçmek
  • içinden gelmek
  • içinden gülmek
  • içinden kan gitmek
  • içinden konuşmak
  • içinden okumak
  • içinden olmak
  • içinden yanmak
  • içinde yüzmek
  • içine almak
  • içine ateş atmak
  • içine ateş düşmek
  • içine atmak
  • içine baygınlıklar çökmek
  • içine çekilmek (veya kapanmak)
  • içine çekmek
  • içine daralma gelmek
  • içine dert olmak
  • içine doğmak
  • içine dokunmak
  • içine etmek (veya sıçmak)
  • içine fenalık gelmek (veya basmak)
  • içine hüzün çökmek
  • içine işlemek
  • içine kurt düşmek
  • içine kuşku çökmek
  • içine oturmak
  • içine sinmek
  • içine sokacağı gelmek
  • içine su serpilmek
  • içine tükürmek
  • içini açmak
  • içini bayıltmak (veya kıymak)
  • içini boşaltmak
  • içini burkmak
  • içini çekmek
  • içini çürütmek
  • içini dondurmak
  • içini ezmek
  • içini ısıtmak
  • içini karartmak
  • içini kemirmek
  • içini kurt yemek (veya kemirmek)
  • içinin ateşi küllenmek
  • içinin yağı erimek
  • içini okumak
  • içini parçalamak (veya parça parça etmek)
  • içini sarmak
  • içini sıkmak
  • içini sızlatmak
  • içini yakmak
  • içini yemek
  • içi paralanmak (veya parçalanmak)
  • içi rahat etmek
  • içi sıkılmak
  • içi sızlamak
  • içi sürmek
  • içi titremek
  • içi vık vık (veya fık fık veya pır pır) etmek
  • içi yağ bağlamak
  • içi yanmak
  • iç tutmak

Birleşik Kelimeler: iç acısı, iç ağ, iç ağa, iç asalak, iç bakla, iç barış, iç başkalaşım, iç bellek, iç borç, iç borçlanma, iç bölge, iç bulantısı, iç burukluğu, içbükey, iç cep, iç cümle, iç çamaşırı, iç çokgen, iç denetçi, iç denetim, içdenetir, iç denge, iç deniz, iç deri, iç donu, iç dünya, iç ek, iç etek, iç evlilik, iç gezegen, iç göbek, iç göç, içgöreç, içgörü, iç görüm, içgösterir, içgüdü, iç güveyi, iç güveyisi, iç harp, iç hastalıkları, iç hat, iç ısı, iç ısıtıcı, iç içe, iç işleri, iç itim, iç itmek, iç kafiye, iç kapak, iç kavuz, iç kulak, iç kuyu, iç lastik, iç merkez, iç mimar, iç mimari, iç odun, iç oğlanı, iç pazar, iç pilav, iç plazma, iç politika, iç saha, iç salgı, iç savaş, iç ses, iç spiker, iç su, iç sürme, içtepi, iç ters açı, iç turizm, iç tümce, iç türeme, iç tüzük, iç uyak, içyağı, iç yarıçap, içyüz, iç yüz, iç zar, içe bakış, içe dönük, içe kapanık, içe yöneliklik, içi boş, içi çıfıt çarşısı, içi dar, içi fesat, içi geniş, içi tez, için için, içler acısı, sağ iç, sol iç, avuç içi, badem içi, bakla içi, ceviz içi, çevrim içi, ders içi, fındık içi, fıstık içi, hafta içi, hizmet içi eğitim, kavuniçi, meslek içi eğitim, meyve içi, rahim içi araç, yurt içi


ÇİL


[isim] [hayvan bilimi]
  • Orman tavuğugillerden, eti için avlanan, ormanlarda yaşayan bir kuş, dağ tavuğu (Tetrastes bonasia)

Ata Sözleri ve Deyimler

  • çil yavrusu gibi dağılmak

[isim]
  • Çoğunlukla yüzde oluşan kahverengi küçük benekler
[sıfat]
  • Tüyünde küçük benekler bulunan (hayvan)

    Çil horoz.

[sıfat]
  • Yeni ve parlak (para veya altın)

    Anneme elli çil altın bıraktılar. - Aka Gündüz

Birleşik Kelimeler: çil çil


LİG (Kelime Kökeni: Fransızca ligue)


[isim] [spor]
  • Takımların belli kurallar çerçevesinde karşılıklı olarak iç ve dış sahalarda karşılaştıkları yarışma grubu

Ata Sözleri ve Deyimler

  • ligden düşmek
  • lige çıkmak


ÜÇ


[isim]
  • İkiden sonra gelen sayının adı
[sıfat]
  • İkiden bir artık

Ata Sözleri ve Deyimler

  • üç aşağı beş yukarı
  • üç aşağı beş yukarı dolaşmak
  • üç günlük ömür
  • üç maymunu oynamak
  • üç nalla bir ata kaldı

Birleşik Kelimeler: üç adım, üçayak, üç aylar, üç aylık, üç başlı, üç beş, üç beyaz, üç bir, üç birlik kuralı, üç boyutlu, üç buçuk, üçbudak, üç buutlu, üççatal, üççeyrek, üç durum yasası, üç düzlemli, üç etek, üçgen, üçgül, üç hâl kanunu, üç iki, üçkâğıt, üçkat, üç nokta, üç otuzunda, üç parmaklı, üçtaş, üçteker, üçtelli, üçten dokuza, beş üç


GÜL (Kelime Kökeni: Farsça gul)


[isim] [bitki bilimi]
  • Gülgillerin örnek bitkisi (Rosa)

Ata Sözleri ve Deyimler

  • gül gibi
  • gül gibi bakmak
  • gül gibi geçinmek (veya yaşamak)
  • gülleri yarılmak
  • gülü seven dikenine katlanır
  • gül üstüne gül koklamamak
  • gülü tarife ne hacet, ne çiçektir biliriz

Birleşik Kelimeler: gülabdan, gülbahar, gülbank, gülbeşeker, gül böceği, gül böreği, güldeste, gülhatmi, gülibrişim, gülistan, gülkurusu, gül kurusu, gül rengi, gül suyu, gülşen, gül yağı, karagül, yabani gül, ayı gülü, Çin gülü, denizgülü, gün gülü, Isparta gülü, ipek gülü, Japon gülü, kır gülü, menekşe gülü, orman gülü, rüzgârgülü, yaban gülü, yayla gülü


ÜÇLÜ


[sıfat]
  • Üç parçadan oluşan, kendinde herhangi bir şeyden üç tane bulunan, müselles, troyka

    Bu üçlü grup merdivenin en üst basamağında öylece duruyor. - Tarık Buğra

[mecaz]
  • Üç kişiden oluşmuş
[isim]
  • İskambil, domino vb. oyunlarda üzerinde üç işareti veya noktası bulunan kâğıt veya pul
[isim] [müzik]
  • Üç ses veya çalgı için düzenlenmiş müzik parçası, trio
[isim] [müzik]
  • Bu parçayı çalan üç kişilik müzik topluluğu, trio

Birleşik Kelimeler: üçlü bahis, üçlü ganyan


GÜÇ


[isim]
  • Fizik, düşünce ve ahlak yönünden bir etki yapabilme veya bir etkiye direnebilme yeteneği, kuvvet, efor

    Zihin gücü. Yaşama gücü.

[mecaz]
  • Yeterliliğini ve güvenilirliğini kanıtlamış kimse
[coğrafya]
  • Bir akarsuyun aşındırma ve taşıma yeteneği
[fizik]
  • Birim zamanda yapılan iş

Ata Sözleri ve Deyimler

  • gücü gücü yetene
  • gücü kesilmek
  • gücü yetmek

Birleşik Kelimeler: güç birliği, güç kaynağı, aktif güç, artı güç, askerî güç, elektromanyetik güç, gizil güç, iş güç, kesintisiz güç kaynağı, vurucu güç, zırhlı güç, dış güçler, üretim güçleri, bağlantı gücü, beygir gücü, beyin gücü, düş gücü, fizik gücü, hayal gücü, iş gücü, makine gücü, yaptırım gücü, yargı gücü, yasama gücü, yaşama gücü, yürütme gücü, gücü gücüne, var gücüyle

[sıfat]
  • Ağır ve yorucu emekle yapılan, çetin, müşkül, kolay karşıtı

    Bir sanat eserini tenkit ne güç iştir! - Ahmet Muhip Dranas

[zarf]
  • Zorlukla

    Kendini yatağa güç atmış ve sızıp kalmıştı. - Yakup Kadri Karaosmanoğlu

Ata Sözleri ve Deyimler

  • güce sarmak
  • gücüne gitmek
  • gücüne koşmak
  • güç gelmek
  • güç mevkide kalmak

Birleşik Kelimeler: gücü gücüne, güçbeğenir, güç bela, dayanma gücü


GÜDÜ


[isim]
  • Bilinçli veya bilinçsiz olarak davranışı doğuran, sürekliliğini sağlayan ve ona yön veren herhangi bir güç, saik
[felsefe]
  • Kaynağı akıl olan sebep, saik

    Sevgi bir dürtü, ödev bir güdüdür.

[toplum bilimi]
  • Bireyleri bilinçli ve amaçlı işlerde bulunmaya yönelten dürtü veya dürtüler bileşkesi, saik

Birleşik Kelimeler: içgüdü


GÜDÜL


[isim]
  • Ankara iline bağlı ilçelerden biri

GÜÇLÜ


[sıfat]
  • Gücü olan, kudretli, kuvvetli, yavuz

    Kalın gövdeli, güçlü bir ihtiyardı. - Ayla Kutlu

[mecaz]
  • Etkisi, önemi büyük olan, sözü geçer, forslu

    Sanırım uzun zaman kimliğini korumak, güçlü kalabilmek için direndi. - Reha Mağden

[mecaz]
  • Nitelikleri ile etki yaratan, etkili

    Bu denli güçlü bir aşkı bundan sonra da önleyemeyeceğimi biliyordum. - Ahmet Ümit

Birleşik Kelimeler: güçlü kuvvetli


ÜÇGÜL


[isim] [bitki bilimi]
  • Bir tür yonca

İÇGÜDÜ


[isim] [ruh bilimi]
  • Bir canlı türünün bütün bireylerinde akıl ve düşünceden bağımsız olarak doğuştan gelen bilinçsiz her türlü hareket ve davranış, insiyak, sevkitabii

    Bir çeşit içgüdüyle fincanı alıyor tepsiden ve hemen dudaklarına götürüyor. - Erhan Bener

[hayvan bilimi]
  • Organizmayı o türe özgü olan bir amaca ulaşmaya sürükleyen davranış eğilimi

İÇGÜDÜLÜ


[sıfat]
  • İçgüdüsüsel