HOROZGÖZÜ harflerinden oluşan 18 kelime bulunuyor. HOROZGÖZÜ kelime türetme listesi ve kelime anlamları.
Ayrıca, "Horozgözü kelimesinin anlamı nedir?" içeriklerine bakabilirsiniz.
9 Harfli Kelimeler
HOROZGÖZÜ33
5 Harfli Kelimeler
ÖZGÜR20, HOROZ14
4 Harfli Kelimeler
ÖZGÜ19, GÖRÜ16, ÖRGÜ16, ÖZÜR15, GÜRZ13
3 Harfli Kelimeler
GÖZ16, GÜZ12, ÖRÜ11, GÜR9, HÜR9, HOR8, ORG8, ZOR7
2 Harfli Kelimeler
ÖZ11, OH7
ZOR
(Kelime Kökeni: Farsça zūr)
[sıfat]
[isim]
[isim]
[isim]
[zarf]
[ünlem]
-
`Yapamazsın` anlamında kullanılan bir söz
Ata Sözleri ve Deyimler
- zora binmek
- zora gelememek
- zora koşmak
- zor gelmek
- zor kullanmak
- zor oyunu bozar
- zoruna gitmek
- zorunda bırakmak
- zorunda kalmak (veya olmak)
- zorun ne?
- zoru olmak
Birleşik Kelimeler: zor alım, zor bela, zoru zoruna, zar zor, idrar zoru, sidik zoru
OH
[ünlem]
Ata Sözleri ve Deyimler
- oh çekmek
- oh demek
- oh olsun!
HOR
(Kelime Kökeni: Farsça ḫvār)
[sıfat]
-
Değersiz, önemi olmayan, aşağı
Ata Sözleri ve Deyimler
- hora geçmek
- hor bakmak
- hor davranmak
- hor görmek
- hor kullanmak
- hor tutmak
ORG
(Kelime Kökeni: Fransızca orgue)
[isim] [müzik]
-
Klavyeli büyük ve küçük borulardan yapılmış, körüklerden elde edilen havanın bu borulardan geçmesiyle değişik ses tonları verebilen, genellikle kilise çalgısı, erganun
GÜR
[sıfat]
Birleşik Kelimeler: gürsoluk
HÜR
(Kelime Kökeni: Arapça ḥurr)
[sıfat]
[zarf]
Birleşik Kelimeler: hür teşebbüs, hüryemez
ÖRÜ
[isim]
[halk ağzında]
[halk ağzında]
-
Tarlalarda sele karşı taştan yapılmış set
[isim] [halk ağzında]
Birleşik Kelimeler: besi örü
ÖZ
[isim] [felsefe]
[zamir]
[mecaz]
[bitki bilimi]
Ata Sözleri ve Deyimler
Birleşik Kelimeler: öz bağışıklık, öz belirtim, özbeöz, öz beslenme, öz denetim, öz devim, öz devinim, özdeyiş, öz dışı, öz dikeni, öz direnç, öz eleştiri, özezer, öz geçmiş, öz güven, öz ısı, öz ışın, öz indükleme, özişler, öz itme, öz kaynak, öz kedi balığıgiller, öz kesit, öz odun, öz öğrenim, öz saygı, özsever, öz su, öz tahta, özveren, özveri, öz yapı, öz yaşam, öz yönetim, kaçık öz, bal özü, budak özü, diş özü, mantar özü, mısır özü, odun özü
[sıfat]
Birleşik Kelimeler: öz kardeş
[isim] [halk ağzında]
GÜZ
[isim]
[gök bilimi]
-
22 Eylül ile 21 Aralık arasındaki mevsim
Birleşik Kelimeler: güz çiğdemi, güz dönemi, güz noktası, ilkgüz
GÜRZ
(Kelime Kökeni: Farsça gurz)
[isim] [eskimiş]
-
Silah olarak kullanılan ağır topuz
HOROZ
(Kelime Kökeni: Farsça ḫorūs)
[isim] [hayvan bilimi]
-
Tavukgillerden, tavuğun erkeği olan kümes hayvanı
Denizli horozu.
[mecaz]
Ata Sözleri ve Deyimler
- horozdan kaçmak
- horoz evlenir, tavuk tellenir
- horoz gibi
- horozlar ötmek
- horoz ölür, gözü çöplükte kalır
- horozu çok olan köyde sabah geç olur
Birleşik Kelimeler: horoz ağırlık, horoz akıllı, horozayağı, horoz bakışı, horoz dövüşü, horoz fasulyesi, horozgözü, horozibiği, horoz ibiği, horoz kafalı, horozkarası, horoz mantarı, horoz sıklet, horoz şekeri, horoz vakti, tepeli horoz, çalı horozu, çöplük horozu, ispenç horozu, kaya horozu, teneşir horozu
ÖZÜR
(Kelime Kökeni: Arapça ʿuẕr)
[isim]
Ata Sözleri ve Deyimler
- özrü kabahatinden büyük
- özür dilemek
GÖRÜ
[isim]
[felsefe]
-
Dolaysız kavrama, birden kavrama
Birleşik Kelimeler: hoşgörü, içgörü, öngörü, sağgörü
ÖRGÜ
[isim]
[sıfat]
-
Örülerek yapılan, örme
Örgü bir giysi.
[anatomi]
-
Bazı sinir veya damarların birbirine geçip dolaşmasından ortaya çıkan oluşum
[tiyatro]
-
Duvar veya ayak örme işi, tarzı
Birleşik Kelimeler: hezaren örgü, pirinç örgü, tel örgü, saç örgüsü
GÖZ
[isim] [anatomi]
Ata Sözleri ve Deyimler
- ... gözüyle bakmak
- göz (veya gözünün) kuyruğuyla bakmak
- göz (veya gözünün) ucuyla bakmak
- göz açamamak
- göz açıp kapayıncaya kadar
- göz açtırmamak
- göz alabildiğine
- göz ardı etmek
- göz atmak
- gözaydına gelmek
- gözaydına gitmek
- gözaydın etmek
- göz boyamak
- göz değmek
- gözden (veya gözünden) düşmek
- gözden (veya gözünden) kaçırmak
- gözden (veya gözünden) kaçmak
- gözden (veya gözünden) sürmeyi çalmak (veya çekmek)
- gözden çıkarmak
- gözden geçirmek
- gözden gönülden çıkarmak
- gözden ırak olan gönülden de ırak olur
- gözden ırak tutmak
- gözden ırak tutulmak
- gözden kaybetmek
- gözden kaybolmak
- gözden nihan olmak
- gözden uzaklaşmak
- gözden uzak tutmak
- göz dikmek
- göz doldurmak
- göz doyurmak
- göze almak
- göze batmak
- göze çarpmak
- göze diken olmak
- göze gelmek
- göze girmek
- göze görünmek
- göze görünmemek
- göz etmek
- göze yasak olmaz
- göz gezdirmek
- göz gördüğünü ister
- göz göre göre
- göz görmeyince gönül katlanır
- göz görür, gönül katlanır
- göz gözü görmemek
- göz kamaştırmak (veya almak)
- göz kaş süzmek
- göz kesilmek
- göz kırpmadan
- göz kırpmak
- göz kırpmamak
- göz koymak
- göz kulak olmak
- gözle görülür, elle tutulur hâle gelmek
- gözleri bayılmak
- gözleri berraklaşmak
- gözleri buğulanmak (veya bulutlanmak)
- gözleri çakmak çakmak (olmak)
- gözleri çivilenmek
- gözleri çukura gitmek (veya kaçmak)
- gözleri dolmak (veya dolu dolu olmak)
- gözleri dönmek
- gözleri fıldır fıldır etmek
- gözleri fıldır fıldır olmak
- gözleri ışıklı (olmak)
- gözleri kan çanağına dönmek (veya kanlanmak)
- gözleri kapanmak
- gözlerinden okumak
- gözlerinde şimşek çakmak
- gözlerine inanamamak
- gözlerine mil çekmek
- gözlerini bayıltmak
- gözlerini belertmek
- gözlerini bitirmek
- gözlerini devirmek
- gözlerini fal taşı gibi açmak
- gözlerini kaçırmak
- gözlerinin içi gülmek
- gözlerinin içine kadar kızarmak
- gözleri parlamak (veya parıldamak)
- gözleri sulanmak
- gözleri süzülmek
- gözleri şıldır şıldır dönmek
- gözleri takılıp kalmak
- gözleri velfecri okumak
- gözleri yaşarmak
- gözleri yuvalarından (veya evinden) fırlamak (veya uğramak)
- gözle yemek
- göz süzmek
- göz ucuyla görmek
- göz ucuyla süzmek
- gözü (veya gözleri) (bir şeyde veya bir şeyin üzerinde) olmak
- gözü (veya gözleri) açılmak
- gözü (veya gözleri) dönmek
- gözü (veya gözleri) kamaşmak
- gözü (veya gözleri) kararmak
- gözü (veya gözleri) kaymak (veya kaçmak)
- gözü (veya gözleri) okşamak
- gözü (veya gözleri) takılmak
- gözü (veya gözleri) üstünde kalmak
- gözü akmak
- gözü alışmak
- gözü almamak
- gözü arkada kalmak
- gözü bulanmak
- gözü büyükte olmak
- gözü çıkasıca
- gözü dalmak
- gözü değmek
- gözü doymak
- gözü dönesi
- gözü dumanlanmak
- gözü dünyayı görmemek
- gözü gibi sakınmak (veya saklamak veya esirgemek)
- gözü gibi sevmek
- gözü gitmek
- gözü gönlü açılmak
- gözü görmemek
- gözü görmez olmak
- gözü göz değil
- gözü hiçbir şey görmemek
- gözü ısırmak
- gözü ilişmek
- gözü kalmak
- gözü kesmek
- gözü kesmemek
- gözü kızmak
- gözü korkmak
- gözü kör olsun
- gözüm!
- gözüm çıksın (veya kör olsun)
- gözüm görmesin
- gözün ... görsün
- gözün aydın!
- gözünde
- gözünde (veya gözlerinde) şimşek (veya şimşekler) çakmak
- gözünde büyümek
- gözünde büyütmek
- gözünden (veya gözlerinden) uyku akmak
- gözünden (veya gözlerinden) yaş (veya yaşlar) boşanmak
- gözünden kıskanmak
- gözünde olmamak
- gözünde tütmek
- gözüne (veya gözlerine) bakmak
- gözüne batmak
- gözüne çarpmak
- gözüne diken olmak
- gözüne dizine dursun
- gözüne girmek
- gözüne hiçbir şey görünmemek
- gözüne ilişmek
- gözüne karasu inmek
- gözüne kestirmek
- gözüne sokmak
- gözüne uyku girmemek
- gözünü ... hırsı bürümek
- gözünü (veya gözlerini) açmak
- gözünü (veya gözlerini) dikmek
- gözünü (veya gözlerini) duman bürümek
- gözünü (veya gözlerini) kan bürümek
- gözünü (veya gözlerini) kapamak
- gözünü (veya gözlerini) kırpmadan
- gözünü (veya gözlerini) oymak
- gözünü açmak
- gözünü açmak
- gözünü açmak
- gözünü ağartmak
- gözünü alamamak
- gözünü almak
- gözünü ayırmamak
- gözünü bağlamak
- gözünü çıkarmak
- gözünü daldan budaktan (veya çöpten) esirgememek (veya sakınmamak)
- gözünü doyurmak
- gözünü dört açmak
- gözünü gözüne dikmek
- gözünü hırs bürümek
- gözünü karartmak
- gözünü kin bürümek
- gözünü korkutmak
- gözünün (veya gözlerinin) içine bakmak
- gözünün bebeği gibi sevmek
- gözünün çapağını silmeden
- gözünün içine baka baka
- gözünün önüne gelmek
- gözünün önünü görmemek
- gözünün üstünde kaşın var dememek
- gözünün yaşına bakmamak
- gözünü sevda (veya aşk) bürümek
- gözünü sevdiğim
- gözünü seveyim
- gözünü toprak doyursun
- gözünü üstünden ayırmamak
- gözünü yıldırmak
- gözünü yummak
- gözünü yummak
- gözü olmak
- gözü olmamak
- gözü sönmek
- gözü su içmemek
- gözü tanede olan kuşun ayağı tuzaktan kurtulmaz
- gözü toprağa bakmak
- gözü tutmak
- gözü uyku tutmamak
- gözü yememek
- gözü yılmak
- gözüyle (veya gözleriyle) tartmak
- gözüyle görmek
- göz var, izan var
- göz yıldırmak
- göz yummak
- göz yummamak
Birleşik Kelimeler: göz açıklığı, göz akı, göz alıcı, gözaltı, göz altı, göz aşısı, göz aşinalığı, göz bağcı, göz bağı, göz bankası, göz banyosu, göz bebeği, göz bilimi, göz boncuğu, gözdağı, gözdemiri, göz dikeği, göz dişi, göz doktoru, göz emeği, göz erimi, göz etçiği, gözevi, göz göz, göz göze, göz hakkı, göz hapsi, göz kadehi, göz kamaştırıcı, göz kapağı, göz kararı, göz kesesi, göz memesi, göz merceği, göz nuru, göz önü, göz pencere, göz pınarı, göz sevdası, göz taşı, gözyaşı, göz yoklaması, göz yuvarı, göz yuvası, göz zarı yangısı, göze göz, gözü aç, gözü açık, gözü bağlı, gözü dışarıda, gözü doymaz, gözü gönlü tok, gözü kapalı, gözü kara, gözü keskin, gözü pek, gözü sulu, gözü tok, gözü yolda, gözü yüksekte, açgöz, açıkgöz, aynagöz, camgöz, cam göz, cingöz, çekik göz, dört göz, eski göz ağrısı, gümüş göz, ilk göz ağrısı, karagöz, Karagöz, kem göz, kene göz, kötü göz, lokma göz, paragöz, patlak göz, petek göz, sarıgöz, sulu göz, süzgün göz, tepegöz, uyur göz, yalıngöz, yüz göz, balıkgözü, devegözü, horozgözü, kartalgözü, kedigözü, kemer gözü, koltuk gözü, koyungözü, kuşgözü, malın gözü, mandagözü, öküzgözü, palamar gözü, sığırgözü, torpido gözü, turnagözü, tütsü gözü, gündüz gözüyle, çıplak gözle, bu gözle, halkalı gözler, tepegözler