HOPLAMAK Harflerini İçeren 5 Harfli Kelimeler



HOPLAMAK harflerini içeren 5 harfli 23 kelime bulunuyor. 5 harfli HOPLAMAK kelime türetme listesi ve kelime anlamları.

PAHAL13, KOPMA11, POMAK11, AHMAK10, AHKAM10, HAMAK10, HAMAL10, HAMLA10, KOPAL10, KAPMA10, MAHAL10, POLKA10, AHLAK9, HALKA9, KLAPA9, LAKAP9, PLAKA9, LOKMA7, OLMAK7, ALMAK6, KOALA6, KALMA6, MALAK6


ALMAK


[-i]
  • Bir şeyi elle veya başka bir araçla tutarak bulunduğu yerden ayırmak, kaldırmak

    Sağ elinin çevik bir hareketiyle başındaki tülbendi çekip aldı. - Necati Cumalı

[nesnesiz]
  • Satın almak
[nesnesiz]
  • Ele geçirmek, fethetmek

    Fakat aldıkları yerlerin ahalisini Türkleştiremediklerinden bu büyüklük onların zayıf düşmelerine sebep olmuş. - Ömer Seyfettin

[-i] [-den]
  • Bir şeyi veya kimseyi bulunduğu yerden ayırmak

    Çocuğu okuldan aldı.

[nesnesiz]
  • İçine sığmak

    Bu kavanoz iki kilo bal alır. Bu salon bin kişi alır.

[-e] [nesnesiz]
  • Kabul etmek
[nesnesiz]
  • Kendine ulaştırılmak, iletilmek

    Mektup almak. Haber almak.

[nesnesiz]
  • İçeri sızmak, içine çekmek

    Gemi su alıyor. Fotoğraf makinesi ışık almış, film yanmış.

[nesnesiz]
  • Erkek, kadınla evlenmek

    O sırada aldığı kadının babasının birçok yardımını görmüştü. - Memduh Şevket Esendal

[-i] [nesnesiz]
  • Sürükleyip götürmek

    Öküzü sel aldı, harmanı yel aldı.

[nesnesiz]
  • Kazanmak, elde etmek
[nesnesiz]
  • Zararlı, tehlikeli bir şeye uğramak

    Soğuk almak. Ceza almak.

[-i] [nesnesiz]
  • Bürümek, sarmak, kaplamak

    Burayı kötü bir koku aldı, durulamaz hâle geldi.

[-den]
  • Kısaltmak, eksiltmek

    Ceketin boyundan almak.

[nesnesiz]
  • Yolmak, koparmak

    Kaş almak.

[-e] [-i]
  • İçeri girmesini sağlamak

    Sevdiği delikanlıyı gece evine almış. - Necati Cumalı

[nesnesiz]
  • Tat veya koku duymak

    Sigaradan hiç tat alamaz oldum. Burnu iyi koku alır.

[-e] [-i]
  • Örtmek, koymak

    Paltosunu sırtına aldı.

[-i] [-de]
  • Yol gitmek, mesafe katetmek

    O yolu bir saatte alırsınız.

[-i] [-den]
  • Çalmak

    Cebimden saatimi almışlar.

[nesnesiz]
  • Motor çalışması için gerekli olan elektrik veya yakıttan yararlanır duruma gelmek

    Savcı yardımcısı gaza bastı, motor almadı. Bir daha bastı, yine almadı. - Haldun Taner

[nesnesiz]
  • Göreve, işe başlatmak

    Yeni bir kapıcı aldı.

[-den]
  • Görevden, işten çekmek
[nesnesiz]
  • Başlamak

    Üsküdar'a gider iken aldı da bir yağmur - Halk türküsü

[nesnesiz]
  • İçecek veya sigara içmek

    Tadına bakmak için bir yudum aldım.

[nesnesiz]
  • Yutmak, kullanmak

    İlaç almak.

[nesnesiz] [-den]
  • Kazanç sağlamak

    Bir pantolondan beş yüz lira alıyorlar.

Ata Sözleri ve Deyimler

  • al (veya alın) ...
  • alaşağı etmek
  • al aşağı vur yukarı
  • al benden de o kadar
  • al birini, vur ötekine (veya birine)
  • aldı
  • aldığı abdest ürküttüğü kurbağaya değmemek
  • aldı sazı eline
  • al gülüm ver gülüm
  • alıp başını gitmek
  • alıp götürmek
  • alıp satmaz görünmek
  • alıp sattığı olmamak
  • alıp vereceği olmamak
  • alıp verememek
  • alıp vermek
  • alıp yürümek
  • al kaşağıyı gir ahıra, yarası olan gocunur (veya gocunsun)
  • almadan vermek Allah'a mahsus
  • almadığın hayvanın kuyruğunu tutma
  • al malın iyisini, çekme kaygısını
  • alma mazlumun ahını, çıkar aheste aheste
  • al sana bir ... daha
  • al takke ver külah

Birleşik Kelimeler: pürüzalır, esir almaca, soluk almadan, açığa almak, satın almak, akılalmaz, çakaralmaz


KOALA


[isim]
  • Avustralya'da yaşayan, okaliptus yapraklarıyla beslenen, yaklaşık 80 santimetre boyunda, otçul, kuyruksuz, keseli, tüyleri soluk boz veya sarımsı renkte olan bir tür memeli (Phascolarctos cinereus)

KALMA


[isim]
  • Kalmak işi

    Asıl derdi, tumturaklı sözler, bitimsiz tartışmalarla gözünü boyayıp birazcık yanında kalmamı sağlamak. - Tomris Uyar

[sıfat]
  • Herhangi bir kimseden veya bir dönemden kalmış olan

    Annemden kalma bir evim vardı. Onu rehine koyarak bir ev tuttuk. - Ömer Seyfettin

Birleşik Kelimeler: kalma durumu, babadan kalma, dededen kalma


MALAK


[isim] [halk ağzında]
  • Manda yavrusu

LOKMA (Kelime Kökeni: Arapça luḳme)


[isim]
  • Ağza bir defada alınıp götürülen yiyecek parçası, sokum

    Öbür yemeklerden bile ağzına bir lokma koyamadı. - Ömer Seyfettin

[teknik]
  • Türlü kalınlıktaki cıvataları, boşluğuna geçirip sökmeye veya sıkıştırmaya yarayan metalden alet
[mecaz]
  • Genellikle haksız olarak ele geçirilen mal veya para

    Bu lokma sizin için çok büyüktür, boğazınızdan geçmez; yutamayacaksınız ve boğulacaksınız. - Peyami Safa

Ata Sözleri ve Deyimler

  • lokma (veya lokması) ağzında büyümek
  • lokma çiğnenmeden yutulmaz
  • lokma dökmek
  • lokma etmek
  • lokma karın doyurmaz, şefkat artırır
  • lokmasını dökmek
  • lokmasını saymak

Birleşik Kelimeler: lokma anahtar, lokma başlığı, lokma göz, lokma tatlısı, bir lokma, haram lokma, et lokması, kibar lokması, saray lokması


OLMAK


[nesnesiz]
  • Meydana gelmek, varlık kazanmak, vuku bulmak

    En şiddetli münakaşa, kumpanyanın ismi için oldu. - Sait Faik Abasıyanık

[nesnesiz] [teklifsiz konuşmada]
  • Sarhoş olmak

    Sen adamakıllı olmuşsun.

[-e]
  • Uymak, tam gelmek

    Bu şapka başıma oluyor.

[-den]
  • Yitirmek, elinden kaçırmak

    Tembelliği yüzünden işinden oldu.

[-den]
  • Bir yerde doğmuş, yaşamış olmak

    Köyden, kasabadan olmayan, düveni, dirgeni nasıl bilebilir?

[-e]
  • Bir olayla karşılaşmak, başına kötü bir şey gelmek

    Aman, ona bir şey olmasın! Kimseye bir şey olmadı.

[-e]
  • Yol açmak

    Bu davranışın ona çok zararı oldu.

[yardımcı fiil]
  • Sıfat-fiil eki almış kelimelerle birlikte başlama, bitirme vb. bildiren fiilleri oluşturur

    Artık bize gelmez oldu. Bu işi yapmış olacak.

[yardımcı fiil]
  • Hastalığa yakalanmak, tutulmak

    Tifo olmak. Verem olmak.

Ata Sözleri ve Deyimler

  • ... olsun ... olsun
  • ola ki
  • olan (veya olup) biten
  • olan oldu
  • oldu bilmek (veya saymak)
  • olduğu kadar
  • oldu olacak
  • oldu olacak, kırıldı nacak
  • oldu olanlar
  • olmayacak duaya âmin demek
  • olup olacağı
  • olur a!

Birleşik Kelimeler: oldubitti, oldum bittim, oldum olası, olur olmaz, üretici olmayan alan, olsa olsa


AHLAK (Kelime Kökeni: Arapça aḫlāḳ)


[isim]
  • Bir toplum içinde kişilerin uymak zorunda oldukları davranış biçimleri ve kuralları, aktöre, sağtöre

    Ahlak düzelmeden hiçbir şey düzelmez. - Çetin Altan

Birleşik Kelimeler: ahlak bilimi, ahlak dışı, ahlak yasası, ahlak zabıtası, ilmiahlak


HALKA (Kelime Kökeni: Arapça ḥalḳa)


[isim]
  • Çeşitli metallerden veya tahtadan yapılmış çember

    Belinde uzun gümüş halkalarla asılı gümüş anahtarları vardı. - Falih Rıfkı Atay

[sıfat]
  • Çember biçiminde olan
[spor]
  • Yerden yüksekliği ayarlanabilen aralıklara asılı iki halatın uçlarına takılan 18 santimetre çapında, 28 milimetre kalınlığında tahta veya deri kaplı iki demir halkadan oluşan asılma araçlarından her biri

Ata Sözleri ve Deyimler

  • halka olmak

Birleşik Kelimeler: halka dizilişli, halka oyunları, halka yay, nişan halkası, yıl halkası


KLAPA (Kelime Kökeni: Almanca Klappe)


[isim]
  • Yakanın göğse doğru inen devrik bölümü

LAKAP (Kelime Kökeni: Arapça laḳab)


[isim]
  • Bir kimseye, bir aileye kendi adından ayrı olarak sonradan takılan, o kimsenin veya o ailenin bir özelliğinden kaynaklanan ad

    Öyleyse bana da bir lakap bul, dedi, sallanmaktan başı dönen tuzluğu nihayet masaya bırakabildiğinde. - Elif Şafak

Ata Sözleri ve Deyimler

  • lakap takmak


PLAKA (Kelime Kökeni: İtalyanca placca)


[isim]
  • Kamyon, otomobil vb. kara taşıtlarına takılan numara levhası

Birleşik Kelimeler: geçici plaka, kırmızı plaka, mozaik plaka


AHMAK (Kelime Kökeni: Arapça aḥmaḳ)


[sıfat]
  • Aklını gereği gibi kullanamayan, bön, budala, aptal

    En doğru, en yüksek fikir, bir cahil veya ahmağın elinde gülünç, değersiz bir hâle gelebilir. - Mehmet Kaplan

Ata Sözleri ve Deyimler

  • ahmağa yüz, abdala söz vermeye gelmez
  • ahmak gelin yengeyi halayığı sanır
  • ahmak misafir ev sahibini ağırlar
  • ahmak yerine koymak

Birleşik Kelimeler: ahmakıslatan


AHKÂM (Kelime Kökeni: Arapça aḥkām)


[isim]
  • Hükümler

Ata Sözleri ve Deyimler

  • ahkâm çıkarmak
  • ahkâm kesmek
  • ahkâm yürütmek


HAMAK (Kelime Kökeni: Fransızca hamac)


[isim]
  • İki ağaç veya direk arasına asılarak kurulan, içine yatılarak sallanılabilen, ağ, bez vb.nden yapılmış yatak, ağ yatak

    Bahçeye hamak bağladım, uzandım. - Halide Edip Adıvar


HAMAL (Kelime Kökeni: Arapça ḥammāl)


[isim]
  • Taşıyıcı

    Arkasındaki hamalların sırtında meşin torbalar içinde züyuf akçe. - Necip Fazıl Kısakürek

Ata Sözleri ve Deyimler

  • hamala semeri yük olmaz

Birleşik Kelimeler: hamalbaşı, hamal camal, hamal semeri, hamal sırığı, sırık hamalı