HODPESENT Harflerini İçeren 4 Harfli Kelimeler



HODPESENT harflerini içeren 4 harfli 21 kelime bulunuyor. 4 harfli HODPESENT kelime türetme listesi ve kelime anlamları.

DEPO11, EDEP10, POST10, PESO10, SNOP10, SPOT10, STOP10, PENS9, PEST9, STEP9, DOST8, TEPE8, DONE7, SOTE6, SONE6, ESEN5, ENSE5, STEN5, SENE5, SENT5, ETEN4


ETEN


[isim] [halk ağzında]
  • Etene

ESEN


[sıfat]
  • Ruhsal ve bedensel olarak sağlıklı, sıhhatli, salim

Ata Sözleri ve Deyimler

  • esen kalmak

Birleşik Kelimeler: sağ esen


ENSE


[isim] [anatomi]
  • Boynun arkası

    Kendine geldiğinde ensesinde müthiş bir ağrı vardı. - Ayşe Kulin

Ata Sözleri ve Deyimler

  • ense kulak yerinde olmak
  • ensesinde boza pişirmek
  • ensesine binmek
  • ensesine yapışmak
  • ense yapmak
  • enseyi karartmak

Birleşik Kelimeler: ense çukuru, ense kökü, ensesi kalın, elense


STEN (Kelime Kökeni: İngilizce Sten)


[isim] [askerlik]
  • Çapı 9 milimetre olan, İngiliz yapısı, hafif, kullanışı kolay bir tür makineli tüfek
[isim] [fizik]
  • Bir tonluk bir kütleye bir saniyede 1 metre hız artışı veren kuvvet ölçü birimi

SENE (Kelime Kökeni: Arapça sene)


[isim]
  • Yıl

    Önde zeytin ağaçları, arkasında yâr / Sene 1946 / Mevsim sonbahar - Bedri Rahmi Eyuboğlu

Birleşik Kelimeler: seneidevriye, seneikebise, sittinsene, yeni sene


SENT (Kelime Kökeni: İngilizce cent)


[isim]
  • Doların yüzde biri değerinde para birimi

SOTE (Kelime Kökeni: Fransızca sauté)


[isim]
  • Küçük küçük doğranmış et, ciğer, böbrek vb. şeyler yağda hafifçe kavrulduktan sonra su, domates, biber vb. katılarak yapılan yemek

Birleşik Kelimeler: ciğer sotesi, et sotesi


SONE (Kelime Kökeni: Fransızca sonnet)


[isim] [edebiyat]
  • İki dörtlü ve iki üçlüden oluşan, on dört dizeli bir Batı şiir türü

DONE (Kelime Kökeni: Fransızca donnée)


[isim]
  • Veri

DOST (Kelime Kökeni: Farsça dūst)


[isim]
  • Sevilen, güvenilen, yakın arkadaş, gönüldaş, iyi anlaşılan kimse, düşman karşıtı

    Ben giderim adım kalır / Dostlar beni hatırlasın - Âşık Veysel

[sıfat]
  • İyi geçinen, aralarında iyi ilişki bulunan

    Yüzleri tatlı, dilleri tatlı, dost insanlardı bunlar. - Tarık Buğra

Ata Sözleri ve Deyimler

  • dost acı söyler
  • dosta düşmana karşı
  • dost ağlatır, düşman güldürür
  • dost başa, düşman ayağa bakar
  • dost bin ise azdır, düşman bir ise çoktur
  • dost dostun ayıbını yüzüne söyler
  • dost dostun eyerlenmiş atıdır
  • dost edinmek (veya kazanmak)
  • dost ile ye, iç alışveriş etme
  • dost kara günde belli olur
  • dostlar alışverişte görsün (diye)
  • dostlar başına
  • dostlar başından ırak
  • dostlar şehit, biz gazi
  • dost olmak
  • dost sözü acıdır
  • dost tutmak
  • dostun attığı taş baş yarmaz

Birleşik Kelimeler: dost canlısı, dost düşman, dost kazığı, eş dost, kadim dost, yakın dost, zendost, aile dostu, baba dostu, can dostu, iyi gün dostu, kara gün dostu


TEPE


[isim]
  • Bir şeyin en üstteki bölümü

    Pencere önünde dimdik durmuş, kocaman ağaçların tepesine bakıyordunuz. - Sait Faik Abasıyanık

[teklifsiz konuşmada]
  • Birinin yanı başı, baş ucu

    Tepemde durup canımı sıktı.

[anatomi]
  • Başın üst, kafatasının iki kulak arasında kalan bölümü

    Güneş sanki yalnız sizin tepenize ışık ve sıcaklık aksettirmeye çalışıyor. - Refik Halit Karay

[coğrafya]
  • Yüksekliği genellikle birkaç yüz metreyi geçmeyen, çok kez tek başına, yamaçları yatık yer biçimi

    Derenin sağ tarafında yükselen tepenin yamaçları daha hafif eğimli, daha genişti. - Necati Cumalı

[matematik]
  • Çokgende veya çok yüzlüde köşelerden her biri
[matematik]
  • İkizkenar bir üçgende eşit kenarların kesişme noktası
[matematik]
  • Bakışım ekseni bulunan bir eğrinin veya yüzeyin bu eksenle kesişme noktalarından her biri

Ata Sözleri ve Deyimler

  • tepeden bakmak
  • tepesi atmak
  • tepesinde bitmek
  • tepesinde değirmen çevirmek
  • tepesinde havan dövmek
  • tepesinden kaynar sular dökülmek
  • tepesine binmek (veya çıkmak)
  • tepesine dikilmek
  • tepesinin tası atmak
  • tepesi üstü

Birleşik Kelimeler: tepe açısı, tepe aşağı, tepebaşı, Tepebaşı, tepe camı, tepegöz, tepegözler, tepe lambası, tepetakla, tepe tomurcuğu, tepeüstü, tepe üstü, tepeden ayağa, tepeden inme, tepeden tırnağa, ada tepe, dere tepe, tanık tepe, dalga tepesi, hacet tepesi


PENS (Kelime Kökeni: Fransızca pince)


[isim]
  • Giysilerde bazı yerlerden içeriye doğru daraltılarak dikilmiş bölüm

Birleşik Kelimeler: balans pensi, konnektör pensi, mühür pensi


PEST


[sıfat]
  • Pes (II)

STEP (Kelime Kökeni: Fransızca steppe)


[isim] [coğrafya]
  • Bozkır

    Steplerde akşam güzel ve korkunçtur. - Halide Edip Adıvar

Birleşik Kelimeler: step iklimi

[isim] [spor]
  • Hatalı yürüme

EDEP (Kelime Kökeni: Arapça edeb)


[isim]
  • Toplum töresine uygun davranma

    Olur şey mi bu, haydi edebinle çık git, çekil karşımdan! - Abdülhak Şinasi Hisar

Ata Sözleri ve Deyimler

  • edebi edepsizden öğren
  • edebini takınmak
  • edep etmek
  • edeptir söylemesi
  • edep yahu

Birleşik Kelimeler: edep yeri, edebikelam