HAVALELİ Harflerini İçeren 4 Harfli Kelimeler



HAVALELİ harflerini içeren 4 harfli 30 kelime bulunuyor. 4 harfli HAVALELİ kelime türetme listesi ve kelime anlamları.

HAVİ14, HAVA14, VAHA14, VAHİ14, AVAL10, ALEV10, EVLİ10, EVLA10, LİVA10, LAVA10, LEVA10, VELİ10, VALE10, VALİ10, EHLİ8, EHİL8, HELA8, HİLE8, HAİL8, HALA8, HALE8, HALİ8, İLAH8, ALİL4, AİLE4, ELLİ4, İLLE4, İLLA4, LALA4, LALE4


ALİL (Kelime Kökeni: Arapça ʿalīl)


[sıfat] [eskimiş]
  • Hastalıklı, sakat

    Madrabaz ve kaparozcuların, hasta ve alillerin toplandığı bir merkezdir. - Burhan Felek


AİLE (Kelime Kökeni: Arapça ʿaʾile)


[isim] [toplum bilimi]
  • Evlilik ve kan bağına dayanan, karı, koca, çocuklar, kardeşler arasındaki ilişkilerin oluşturduğu toplum içindeki en küçük birlik

    Birbirlerine nasıl tutkun, yangın bir aile olduklarını sayıp döktü. - Lâtife Tekin

[halk ağzında]
  • Eş, karı

Birleşik Kelimeler: aile adı, aile bahçesi, aile bütçesi, aile doktoru, aile dostu, aile fotoğrafı, aile gazinosu, aile hayatı, aile hekimi, aile hukuku, aile ismi, aile mahkemesi, aile matinesi, aile meclisi, aile ocağı, aile planlaması, aile reisi, aile saadeti, büyük aile, çekirdek aile, koruyucu aile, köklü aile


ELLİ


[isim]
  • Kırk dokuzdan sonra gelen sayının adı
[sıfat]
  • Beş kere on, kırk dokuzdan bir artık

Birleşik Kelimeler: ellibir, elli binlik

[sıfat]
  • Eli olan

    Bu kocaman elli, muhteşem babadan bile korkmuyordu. - Sait Faik Abasıyanık

Birleşik Kelimeler: açık elli, ağırelli, it elli, kadife elli


İLLE


[zarf] [halk ağzında]
  • İlla

Birleşik Kelimeler: ille velakin


İLLA (Kelime Kökeni: Arapça illā)


[zarf]
  • Ne olursa olsun, hangi şartta olursa olsun, her hâlde, ille, illaki

    İlla seni evine kadar geçireceğim diye ayak diriyor. - Haldun Taner


LALA (Kelime Kökeni: Farsça lālā)


[isim] [eskimiş]
  • Çocuğun bakım, eğitim ve öğretimiyle görevli kimse

    Mekteple ev arasında daima bir lalanın refakatinde gidip gelmeye alıştı. - Yakup Kadri Karaosmanoğlu

[tarih]
  • Şehzadelerin özel eğitmenleri
[ünlem]
  • Padişahların vezirlerine seslenirken kullandıkları bir söz

Ata Sözleri ve Deyimler

  • lala paşa eğlendirmek


LALE (Kelime Kökeni: Farsça lāle)


[isim] [bitki bilimi]
  • Zambakgillerden, yaprakları uzun ve sivri, çiçekleri kadeh biçiminde, türlü renkte bir süs bitkisi (Tulipa gesneriana)
[tarih]
  • Ağır hapis mahkûmlarının boynuna geçirilen demir halka

Birleşik Kelimeler: lale ağacı, denizlaleleri, Acem lalesi, dağ lalesi, İstanbul lalesi, Manisa lalesi, Muş lalesi, Osmanlı lalesi


EHLÎ (Kelime Kökeni: Arapça ehlī)


[sıfat]
  • Evcil

EHİL (Kelime Kökeni: Arapça ehl)


[isim]
  • Bir işte yetkili olan, bir işi yapan, erbap

    O, bu işin ehlidir.

[halk ağzında]
  • Karı kocadan her biri, eş

    Bu adam ehliyle iyi geçinmiyor.

[eskimiş]
  • Topluluk, cemaat

Ata Sözleri ve Deyimler

  • ehil olmak

Birleşik Kelimeler: ehlibeyit, ehlidil, ehlihibre, ehlikeyif, ehlikitap, ehlisalip, ehlisünnet, ehlivukuf, ehlizevk, ırz ehli, keyif ehli, kitap ehli, söz ehli, sünnet ehli, tevhit ehli, zevk ehli


HELA (Kelime Kökeni: Arapça ḫalā)


[isim]
  • Tuvalet

HİLE (Kelime Kökeni: Arapça ḥīle)


[isim]
  • Birini aldatmak, yanıltmak için yapılan düzen, dolap, oyun, ayak oyunu, alavere dalavere, desise, entrika

Ata Sözleri ve Deyimler

  • hile hurda bilmemek
  • hile ile iş gören mihnet ile can verir
  • hilesi hurdası yok
  • hile yapmak

Birleşik Kelimeler: hileişeriye


HAİL (Kelime Kökeni: Arapça ḥāʾil)


[isim] [eskimiş]
  • Engel

HALA (Kelime Kökeni: Arapça ḫāle)


[isim]
  • Babanın kız kardeşi, bibi

Birleşik Kelimeler: hala kızı, hala oğlu, halazade

[zarf]
  • Şimdiye kadar, o zamana kadar, hâlen, henüz

    Annesini yanına aldığı günlerdeki mutsuzluğum hâlâ içimi karartıyor. - Erhan Bener

Ata Sözleri ve Deyimler

  • hâlâ o masal


HALE (Kelime Kökeni: Arapça hāle)


[isim]
  • Bazı yıldızların, özellikle ayın çevresinde görülen geniş ve aydınlık teker, ayla, ağıl (II)

    Üstünde gençliğin, masumiyetin, saadetin verdiği bir hale vardı. - Hüseyin Cahit Yalçın


HALİ (Kelime Kökeni: Arapça ḫālī)


[sıfat] [eskimiş]
  • Boş, ıssız, tenha