HASANKEYF Harflerini İçeren 5 Harfli Kelimeler



HASANKEYF harflerini içeren 5 harfli 27 kelime bulunuyor. 5 harfli HASANKEYF kelime türetme listesi ve kelime anlamları.

HAYFA17, SAFHA16, SAHAF16, NEFHA15, SAYFA14, FANYA13, ESNAF12, FASKA12, KAFES12, SAKAF12, SAYHA12, HANAY11, HANYA11, KAHYA11, HAKAS10, SAHNE10, SAHAN10, AHENK9, HANAK9, HANEK9, HAKAN9, NAHAK9, YASAK8, KENYA7, KAYAN7, YANAK7, AKSAN6


AKSAN (Kelime Kökeni: Fransızca accent)


[isim]
  • Bir ülkenin insanlarına veya bir çevreye özgü söyleyiş özelliği

    Sesi tok, aksanı düzgündü. - Necip Fazıl Kısakürek

[dil bilgisi]
  • Vurgu

Birleşik Kelimeler: aksanı bozuk


KAYAN


[sıfat]
  • Kayarak yer değiştiren
[isim] [halk ağzında]
  • Yassı, düz, kat kat oluşmuş taş
[isim] [halk ağzında]
  • Dağdan inen sel

YANAK


[isim]
  • Yüzün göz, kulak ve burun arasındaki bölümü

    Dedim dilber yanakların kızarmış / Dedi çiçek taktım gül yarasıdır - Âşık Ömer

Ata Sözleri ve Deyimler

  • yanağına kan gelmek
  • yanağından kan damlamak

Birleşik Kelimeler: yanak yanağa


YASAK


[isim]
  • Bir işin yapılmasına karşı olan yasal veya yasa dışı engel, memnuiyet

    İçki yasağı. Av yasağı.

[sıfat]
  • Yapılmaması istenmiş olan, yok, memnu, haram

    Bizim çocukluğumuzun şiirlerinde neşe yasak denecek kadar ayıptı. - Falih Rıfkı Atay

Ata Sözleri ve Deyimler

  • yasağı (veya yasakları) çiğnemek
  • yasak etmek
  • yasak olmak
  • yasak savmak

Birleşik Kelimeler: yasak aşk, yasak bölge, yasak ilişki, yasak kitap, yasak meyve, av yasağı, basın yasağı, seçim yasağı


AHENK (Kelime Kökeni: Farsça āheng)


[isim]
  • Uyum

    Sesi alaylı bir ahenkle kadının kulaklarına çarptı. - Mithat Cemal Kuntay

[mecaz]
  • Uzlaşma

    Biz bu işin içine girmeyelim. Ahengi bozarız. - Haldun Taner

[eskimiş]
  • Ezgi

    Tamtamların yeni ahengiyle raks başladı. - Nazım Hikmet

Ata Sözleri ve Deyimler

  • ahengi bozulmak
  • ahenk almak
  • ahenk kurmak
  • ahenk sağlamak
  • ahenk vermek
  • ahenk yapmak

Birleşik Kelimeler: ahenk kaidesi, ahenk tahtası


HANAK


[isim]
  • Ardahan iline bağlı ilçelerden biri

HANEK (Kelime Kökeni: Arapça ḥanek)


[isim] [halk ağzında]
  • Söz, konuşma

HAKAN


[isim] [tarih]
  • Türk, Moğol ve Tatar hanları için `hükümdarlar hükümdarı` anlamında kullanılan bir unvan

NAHAK (Kelime Kökeni: Farsça nā + Arapça ḥaḳḳ)


[sıfat] [eskimiş]
  • Haksız, gereksiz

    Talihin sana bilasebep verdiği nahak bir mükâfatın kıymetini takdir edemiyorum. - Ömer Seyfettin

Birleşik Kelimeler: nahak yere


HAKAS


[isim]
  • Rusya'daki Hakas Cumhuriyeti'nde yaşayan Türk halkı ve bu halktan olan kimse

SAHNE (Kelime Kökeni: Arapça ṣaḥne)


[isim]
  • İzleyicilerin kolayca görebilmeleri için genellikle yerden belli bir ölçüde yüksek yapılan, oyun, müzik vb. gösteri yapmaya uygun yer, oyunluk

    Tiyatro yönetimi ve sahne düzeni her bakımdan ilkel, çağın koşullarına uygun olarak bozuktu. - Metin And

[mecaz]
  • Tanık olunan, gözlenen olay

    Merdivenin başındaki paravanın arkasında garip bir sahne gördüm. - Aka Gündüz

[mecaz]
  • Bir konu veya çalışma çevresi, çalışma dalı

    Politika sahnesinde adları duyulan kişiler.

[tiyatro]
  • Bir oyun veya filmin başlıca bölümlerinden her biri

    Gök Korsan konusunu açtığımda, henüz tasarlama hâlindeyken yazdığım bazı sahneleri okumuştu. - Cahit Uçuk

Ata Sözleri ve Deyimler

  • sahne almak
  • sahne olmak
  • sahneye çıkmak
  • sahneye koymak

Birleşik Kelimeler: sahne dengesi, sahne sanatları, döner sahne


SAHAN (Kelime Kökeni: Arapça ṣaḥn)


[isim]
  • Derinliği az olan kap

    Büyük bir bakır sahan içinde tarhana çorbası vardı. - Necati Cumalı


HANAY


[isim] [halk ağzında]
  • İki ve daha çok katlı ev

HANYA (Kelime Kökeni: (Girit Adası'nda bir şehir))


[isim]
  • `Bir işin gerçek yönünü anlayarak aklı başına gelmek, akıllanmak` anlamındaki Hanya'yı Konya'yı anlamak (veya bilmek, görmek) deyiminde geçen bir söz

    Âdeta sanatı icabı az çok bön, Hanya'yı Konya'yı bilmez, kaldırılmaya elverişli karakterde bir rol almış. - Haldun Taner

    Tekrar ediyorum, sende eşeleyici bir zekâ var. Er veya geç Hanya'yı Konya'yı anlayacaksın. - Orhan Kemal


KÂHYA (Kelime Kökeni: Farsça ked + ḫudā)


[isim]
  • Konak, çiftlik vb. yerlerde türlü işleri yapmakla görevli kimse

    Çiftliğe yeni bir kâhya tuttuk, Ziraat Mektebi mezunuymuş. - Attila İlhan

[mecaz]
  • Gerekmediği hâlde başkasının işine karışan kimse

    Ben, dedim, herkesin kâhyası değilim. - Memduh Şevket Esendal

[eskimiş]
  • Esnaf kuruluşlarında lonca başkanı

    Terlikçiler kâhyası.

[tarih]
  • Kethüda

Birleşik Kelimeler: kel kâhya, çiftlik kâhyası, harem kâhyası, kapı kâhyası, kul kâhyası