HARDALİYE Harflerini İçeren 3 Harfli Kelimeler



HARDALİYE harflerini içeren 3 harfli 37 kelime bulunuyor. 3 harfli HARDALİYE kelime türetme listesi ve kelime anlamları.

DAH9, DEH9, HEY9, HAD9, HAY9, AHA7, AHİ7, HER7, HAL7, HAR7, LEH7, YAD7, AYA5, ADA5, ADİ5, DAL5, DAR5, DİL5, EDİ5, EDA5, İDE5, İYE5, LEY5, REY5, RAY5, YER5, YEL5, YAR5, YAL5, ARA3, ARİ3, ALA3, ALİ3, ELA3, İLE3, İLA3, LİR3


ARA


[isim]
  • İki şeyi birbirinden ayıran uzaklık, aralık, boşluk, mesafe
[sinema] [tiyatro]
  • Bir oyunda, bir filmde izleme sırasında dinlenmek üzere verilen kısa süre, antrakt
[spor]
  • Toplu jimnastik dizilmelerinde, sıradakilerin birbirlerinden yanlamasına olan uzaklıkları
[spor]
  • Spor karşılaşmalarında oyuncuların dinlenmek ve taktik almak için kullandıkları süre

Ata Sözleri ve Deyimler

  • arada çıkarmak
  • arada kalmak
  • arada kaynamak
  • aradan çekilmek
  • aradan çıkarmak
  • aradan çıkmak
  • aradan kaldırmak
  • aradan sıyrılmak
  • araları limoni olmak
  • aralarına kara kedi girmek
  • aralarında dağlar kadar fark olmak
  • aralarındaki buzları eritmek
  • aralarından kara kedi geçmek
  • aralarından su sızmamak
  • araları şekerrenk (veya serin) olmak
  • arası (veya araları) açılmak (veya açık olmak veya bozulmak)
  • arası geçmeden
  • arası hoş (veya iyi) olmamak
  • arası hoş (veya iyi) olmamak
  • arasına (veya aralarına) karışmak
  • arasını (veya aralarını) açmak (veya bozmak)
  • arasını (veya aralarını) bulmak
  • arası olmamak
  • arası soğumak
  • ara vermeden
  • ara vermek
  • araya (veya aralarına) soğukluk girmek
  • araya almak
  • araya girmek
  • araya gitmek
  • araya kaynayıp gitmek
  • araya koymak
  • araya vermek
  • arayı açmak
  • arayı soğutmak
  • arayı yapmak

Birleşik Kelimeler: ara bağlantı, ara başlık, ara bono, arabozan, ara bozucu, ara bulma, ara bulucu, ara cümle, ara deniz, ara eleman, ara kapı, ara kararı, ara kazanç, ara kesit, ara konakçı, ara mal, ara nağme, ara pası, ara seçim, ara sıcak, ara sınav, ara sıra, ara sokak, ara söz, ara tümce, ara yerde, ara yön, arayüz, arada bir, açık ara, bir ara, o ara, uzak ara, beşibirarada, bu arada, apış arası, çatı arası, devletler arası, devre arası, gezegenler arası, gözeler arası, hafta arası, hücreler arası, kentler arası, kıtalar arası, kişiler arası, kulüpler arası, mahalle arası, memleketler arası, milletlerarası, okullar arası, öğle arası, satır arası, şehirler arası, tavan arası, toplumlar arası, uluslararası, ülkeler arası, üniversiteler arası, metinler arasılık


ARİ (Kelime Kökeni: Arapça ʿārī)


[sıfat] [eskimiş]
  • Çıplak
[isim]
  • İran'dan geçerek Kuzey Hindistan'a yerleşen halk veya bu halktan olan kimse

Birleşik Kelimeler: Ari dil


ÂLÂ (Kelime Kökeni: Arapça aʿlā)


[sıfat]
  • İyi, pekiyi, daniska

    Beni Konya Lezzet Lokantası'na götürdü, âlâ bir öğle yemeği çekti. - Halide Edip Adıvar

Birleşik Kelimeler: arşıâlâ, ne âlâ, pekâlâ, dik âlâsı

[sıfat]
  • Karışık renkli, çok renkli, alaca

    Ala kilim eskimiş.

[isim]
  • Alabalık
[halk ağzında]
  • Açık kestane renginde olan, ela (göz)
[isim] [halk ağzında]
  • Kekliğin boynundaki siyah halka

Ata Sözleri ve Deyimler

  • ala keçi her vakit püsküllü oğlak doğurmaz

Birleşik Kelimeler: alabacak, alabalık, alabaş, alaçam, ala gün, alakarga, ala sulu, alatav, dağ alası, deniz alası, göl alası


ALİ (Kelime Kökeni: Arapça ʿālī)


[sıfat]
  • Yüce, yüksek

    Bu bizim en büyük, en şanlı, en ali bir günümüz, en mukaddes millî bayramımız. - Ömer Seyfettin

Birleşik Kelimeler: Babıali, zatıalileri, zatıaliniz

[isim]
  • `Kurnazca ve haince düzen` anlamında Ali Cengiz oyunu, `çok zorba` anlamında Ali kıran baş kesen, `bir kimse birinden aldığını ötekine, ötekinden aldığını bir başkasına vererek işini yürütmek` anlamında Ali'nin külahını Veli'ye, Veli'nin külahını Ali'ye giydirmek deyimlerinde geçen bir söz

ELA


[isim]
  • Gözde sarıya çalan kestane rengi
[sıfat]
  • Bu renkte olan

    Ela gözlerini sevdiğim dilber / Seni görmeyeli göresim geldi - Karacaoğlan


İLE


[bağlaç]
  • Kelimenin sonuna geldiğinde birliktelik, beraberlik, araç, neden veya durum anlatan cümleler yapmaya yarayan bir söz

    Çabuk bir süvari ile bana haber gönderiniz. - Ömer Seyfettin

Ata Sözleri ve Deyimler

  • ... ile beraber


İLA (Kelime Kökeni: Arapça ilā)


[edat] [eskimiş]
  • Belirtilen sayıların da dâhil edildiği aralığı anlatan söz

    Bugün Ege'de rüzgâr üç ila beş kuvvetinde esecekmiş.


LİR (Kelime Kökeni: Fransızca lyre)


[isim] [müzik]
  • Kaynağı mitolojik çağlara dayanan kirişli bir çalgı

AYA


[isim]
  • Elin parmak dipleriyle bilek arasındaki iç bölümü, avuç içi
[bitki bilimi]
  • Yaprakların düz ve parlak bölümü

Birleşik Kelimeler: el ayası, köpekayası, yaprak ayası


ADA


[isim] [coğrafya]
  • Deniz veya göl suları ile çevrilmiş küçük kara parçası, cezire

    İnziva yerim bazen limanda bir şileptir, bazen bir ada. - Refik Halit Karay

Ata Sözleri ve Deyimler

  • ada gibi

Birleşik Kelimeler: ada balığı, ada çayı, ada soğanı, ada tavşanı, ada tepe, adayavrusu, gök ada, takımada, yarımada, dil adası, kavşak adası, mercan adası, yapı adası


ADİ (Kelime Kökeni: Arapça ʿādī)


[sıfat]
  • Değersiz, kötü, sıradan, hiçbir özelliği olmayan

    Sonra redingot devri geldi ve redingot içinden yarı uşak, yarı kapı kulu, riyakâr, adi bir nesil türedi. - Yakup Kadri Karaosmanoğlu

[mecaz]
  • Aşağılık, alçak

    Bunlar çok adi ve fena insanlardı. - Reşat Nuri Güntekin

[mecaz]
  • Bayağı

    Büyük bir nefretle bu adi yalanı reddederim. - Asaf Halet Çelebi

Birleşik Kelimeler: adi adım, adi defter, adi ıskarmoz, adi kesir, adi palanga, adi suçlu


DAL


[isim]
  • Ağacın gövdesinden ayrılan kollardan her biri

    Cılız dallar, yeşili fersiz, tırnak kadar yapraklar! - Tarık Buğra

[biyoloji]
  • Canlıların bölümlenmesinde, sınıfların bir araya gelmesiyle oluşan birlik, şube

Ata Sözleri ve Deyimler

  • dal budak salmak
  • dal gibi
  • dal gibi kalmak
  • dalları basmak
  • dal sürmek

Birleşik Kelimeler: dalkıran, dalkurutan, ana dal, yan dal, ana bilim dalı, harmandalı, zeytin dalı

[isim] [halk ağzında]
  • Arka, sırt

Ata Sözleri ve Deyimler

  • dalına basmak
  • dalına binmek
  • dal vermek

Birleşik Kelimeler: ana dal, doruk dal

[sıfat]
  • Çıplak, yalın

    Dalkılıç. Daltaban.

Birleşik Kelimeler: dalfes, dalfidan, dalgündüz, dalkılıç, dalöğle, daltaban, daluyku, dalyarak


DAR


[sıfat]
  • İçine alacağı şeye oranla ölçüleri yetersiz olan, geniş ve bol karşıtı

    Bütün gece eski kentin dar sokaklarında dolaştım. - Adalet Ağaoğlu

[mecaz]
  • Yetersiz

    Bazıları mefkûrenin enginliğini ve azametini tamamıyla kavrayamayacak derecede dardırlar. - Yakup Kadri Karaosmanoğlu

[zarf]
  • Güçlükle, ucu ucuna, ancak

    En sonra, pek çok sıkılan çocukların zoru ile akşam altı postasına dar yetiştiler. - Memduh Şevket Esendal

Ata Sözleri ve Deyimler

  • dara boğmak
  • dara düşmek
  • dara gelmek
  • dara getirmek
  • darda bulunmak
  • darda kalmak
  • dar gelmek
  • dar kaçmak

Birleşik Kelimeler: dar açı, dar aralık, darboğaz, dar boğaz, dar darına, dar gelirli, dar görüşlü, dar hat, dar kafalı, dar paça, dar ünlü, dar vakit, dar zaman, dara dar, darı darına, gönlü dar, havsalası dar, içi dar, ufku dar, yüreği dar

[isim] [eskimiş]
  • İdam mahkûmlarını asmak için dikilen direk

Birleşik Kelimeler: darağacı

[isim] [eskimiş]
  • Yurt
[isim] [eskimiş]
  • Ev

Birleşik Kelimeler: darıdünya, darülaceze, darülbedayi, darüleytam, darülfünun, darüşşifa


DİL


[isim]
  • Ağız boşluğunda, tatmaya, yutkunmaya, sesleri boğumlamaya yarayan etli, uzun, hareketli organ, tat alma organı

    Ağzımı dolduran kocaman dil, kelimelere yer bırakmıyor ki... - Yusuf Ziya Ortaç

[coğrafya]
  • Kıstak
[denizcilik]
  • Makaraların ve bastikaların içine yerleştirilmiş olan, üzerinden geçirilen halatı istenilen yöne çevirmeye yarayan, çevresi oluklu, küçük döner tekerlek

    İki dilli makara.

[müzik]
  • Bazı üflemeli çalgılarda titreşerek ses çıkaran ince metal yaprak
[halk ağzında]
  • Anahtar

Ata Sözleri ve Deyimler

  • dil (veya diller) dökmek
  • dil ağız vermemek
  • dil bir karış
  • dil çıkarmak
  • dilden düşmez olmak
  • dilden gelen elden gelse her fukara padişah olur
  • dile (veya dillere) düşmek
  • dile gelen ele gelir
  • dile gelmek
  • dile getirmek
  • dile vermek
  • dili (veya dilinin) döndüğü kadar
  • dili açılmak
  • dili ağırlaşmak
  • dili alışmak
  • dili bir karış dışarı çıkmak (veya sarkmak)
  • dili bir karış olmak
  • dili boğazına akmak
  • dili çözülmek
  • dili damağına yapışmak (veya dili damağı kurumak)
  • dili dolaşmak
  • dili dönmemek
  • dili durmak
  • dili durmamak
  • dili ensesinden çekilsin!
  • dili kılıçtan keskin olmak
  • dili kurusun!
  • dilim seni dilim dilim dileyim, başıma geleni senden bileyim
  • dilinden (veya dilden) düşürmemek
  • dilinden anlamak
  • dilinden kurtulamamak
  • dilinde tüy bitmek
  • diline (veya dile) dolamak (veya takmak)
  • diline biber sürerim
  • diline düşmek
  • diline kira istemek
  • diline pelesenk etmek
  • diline sağlam olmak
  • diline sağlık
  • diline virt etmek
  • dilini bağlamak
  • dilini değdirmemek
  • dilini eşek arısı soksun
  • dilini kedi (veya fare) mi yedi?
  • dilini kesmek (veya kesip oturmak)
  • dilinin altında bir şey olmak
  • dilinin altındaki baklayı çıkarmak
  • dilinin cezasını (veya belasını) çekmek (veya bulmak)
  • dilinin ucuna gelmek
  • dilinin ucunda
  • dilinin ucuyla
  • dilini tutamamak
  • dilini tutmak
  • dilini yutmak
  • dilin kemiği yok
  • dili olsa da söylese (veya anlatsa)
  • dili pabuç kadar
  • dili sürçmek
  • dili tutulmak
  • dili uzamak
  • dili varmamak
  • dili yanmak
  • diliyle sokmak
  • diliyle tutulmak (veya yakalanmak)
  • dillerde dolaşmak (veya gezmek)
  • dillere destan olmak
  • dil uzatmak

Birleşik Kelimeler: dilaltı, dil altı bezleri, dil balığı, dilbasar, danadili, geyikdili, kaynanadili, kedidili, kıyı dili, kilit dili, kuşdili, küçük dil, öküzdili, sığırdili, yılandili

[isim]
  • İnsanların düşündüklerini ve duyduklarını bildirmek için kelimelerle veya işaretlerle yaptıkları anlaşma, lisan, zeban

    Dilinden Anadolulu olduğu ancak belli oluyordu. - Sait Faik Abasıyanık

[tarih]
  • Düşmanın durumunu öğrenmek için sorguya çekilmek amacıyla ele geçirilen tutsak

Ata Sözleri ve Deyimler

  • dil tutmak

Birleşik Kelimeler: dilotu, dil adası, dil akrabalığı, dil atlası, dil bilgisi, dil bilimi, dil birliği, dil cambazı, dil coğrafyası, dil dalaşı, dil ebesi, dil felsefesi, dil kavgası, dil laboratuvarı, dil oğlanı, dil öğrenimi, dil öğretimi, dil pelesengi, dilsever, dil sürçmesi, dil şakası, dil tutukluğu, dilden dile, dile kolay, dili bağlı, dili bozuk, dili tutuk, dili uzun, dili yatkın, dili zifir, ana dil, Ari dil, bitişken dil, bükünlü dil, diplomatik dil, edebî dil, gizli dil, Güneş Dil Teorisi, günlük dil, iltisaki dil, küçük dil, millî dil, ortak dil, ölçünlü dil, ölü dil, özel dil, resmî dil, sivri dil, standart dil, tatlı dil, tek heceli dil, ulusal dil, yabancı dil, yapay dil, yapısal dil bilimi, yapma dil, ana dili, Azerbaycan dili, beden dili, çevirici dili, çeviri dili, çocuk dili, devlet dili, hâl dili, halk dili, ıslık dili, işaret dili, kayış dili, konuşma dili, kuş dili, vücut dili, yazı dili, yazın dili, akraba diller, Baltık dilleri, Cermen dilleri, İskandinav dilleri, Latin dilleri, Romen dilleri, Ural dilleri

[isim] [eskimiş]
  • Gönül, yürek

Birleşik Kelimeler: deryadil, ehlidil, safdil, suzidil


EDİ


[isim] [halk ağzında]
  • İş yapma
[isim] [halk ağzında]
  • Birbiriyle iyi anlaşan iki yaşlının baş başa kalışını anlatan Edi ile Büdü, Şakire Dudu deyiminde geçen bir söz