HAMDÜSENA Harflerini İçeren 5 Harfli Kelimeler



HAMDÜSENA harflerini içeren 5 harfli 22 kelime bulunuyor. 5 harfli HAMDÜSENA kelime türetme listesi ve kelime anlamları.

HÜNSA12, NÜSHA12, ESHAM11, HAMSE11, HANDE11, SEMAH11, DÜMEN10, SAHNE10, SAHAN10, SÜMEN9, SÜNME9, SADME9, AMADE8, ENDAM8, MANDA8, MADEN8, NADAS8, MANAS7, SAMAN7, SANEM7, SANMA7, SEMAN7


MANAS


[isim] [hayvan bilimi]
  • Kın kanatlılardan, ergin evrede yaprakları, kurtçuk evresinde kökleri kemirerek tarım bitkilerine ve orman ağaçlarına büyük zarar veren bir böcek (Polyhylla fullo)

SAMAN


[isim]
  • Ekinlerin harmanda dövülüp taneleri ayrıldıktan sonra kalan, hayvanlara yedirilen ufalanmış sapları

Ata Sözleri ve Deyimler

  • saman altından su yürütmek
  • saman gibi

Birleşik Kelimeler: saman alevi, saman kâğıdı, samankapan, saman nezlesi, saman rengi, saman sarısı, Samanuğrusu, Samanyolu


SANEM (Kelime Kökeni: Arapça ṣanem)


[isim] [eskimiş]
  • Put (I)
[mecaz]
  • Çok güzel kadın

SANMA


[isim]
  • Sanmak işi, zannetme, zanneyleme

SEMAN (Kelime Kökeni: Fransızca cément)


[isim] [anatomi]
  • Diş köklerini kaplayan sert madde
[fizik]
  • Bir metalle temas durumunda ısıtılan ve yüksek sıcaklıkta ayrışarak taşıdığı elementlerden bir veya birçoğunu o metalin yüzeyine yayan madde

AMADE (Kelime Kökeni: Farsça āmāde)


[sıfat] [eskimiş]
  • Hazır

ENDAM (Kelime Kökeni: Farsça endām)


[isim]
  • Vücut, beden, boy bos

    Yıldız'a sezdirmeden genç kızın endamına bakakaldı. - Aka Gündüz

Birleşik Kelimeler: endam aynası, arzıendam


MANDA


[isim] [hayvan bilimi]
  • Geviş getirenlerden, derisinin rengi siyaha yakın, uzun seyrek kıllı bir hayvan, su sığırı, camız, kömüş (Buffelus)

Ata Sözleri ve Deyimler

  • manda gibi
  • manda gibi yayılmak
  • manda gibi yemek

Birleşik Kelimeler: manda gözü, haymana mandası, Hint mandası

[isim] [hukuk]
  • Birinci Dünya Savaşı'ndan sonra bazı az gelişmiş ülkeleri, kendi kendilerini yönetecek düzeye eriştirip bağımsızlığa kavuşturuncaya kadar Birleşmiş Milletler Cemiyeti adına yönetmek için bazı büyük devletlere verilen vekillik

MADEN (Kelime Kökeni: Arapça maʿden)


[isim] [jeoloji]
  • Yer kabuğunun bazı bölgelerinde çeşitli iç ve dış doğal etkenlerle oluşan, ekonomik yönden değer taşıyan mineral
[sıfat]
  • Bu mineralden yapılmış

    Maden ibrikler büyük bir sanatla yapılırdı. - Falih Rıfkı Atay

[mecaz]
  • Çok değerli şeyleri kapsayan kaynak

    Bu kütüphane bir madendir, değerini bilin.

[argo]
  • Uyuşturucu, esrar, eroin

    İstersen sana biraz maden vereyim de çek! - Osman Cemal Kaygılı

[teklifsiz konuşmada]
  • Kolay ve iyi kazanç sağlayan iş veya parası elinden kolaylıkla alınan kimse
[kimya]
  • Metal

Birleşik Kelimeler: maden bilimi, maden cevheri, maden damarı, Maden Devri, maden filizi, maden gazı, madenkırmız, maden kirası, maden kömürü, maden kuyusu, maden mavisi, maden ocağı, maden sodası, maden suyu, maden yatağı, maden yünü, çıplak maden, ergimiş maden, kırmız madeni

[isim]
  • Elâzığ iline bağlı ilçelerden biri

NADAS (Kelime Kökeni: Rumca)


[isim]
  • Tarlayı sürüp herhangi bir şey ekmeden dinlenmeye bırakma

    Uçsuz bucaksız uzayan kır / Kimi yerde nadas, kimi anız - Ahmet Kutsi Tecer

Ata Sözleri ve Deyimler

  • nadasa bırakmak (veya yatırmak)
  • nadas etmek


SÜMEN (Kelime Kökeni: Fransızca sous-main)


[isim]
  • Üzerinde yazı yazmaya, arasında evrak saklamaya yarayan deri kaplı altlık

    ... yazıhanenin sümeni üzerinde, ona gerekli kâğıtları imzalatırken... - Attila İlhan

Ata Sözleri ve Deyimler

  • sümen altı etmek


SÜNME


[isim]
  • Sünmek işi

SADME (Kelime Kökeni: Arapça ṣadme)


[isim] [eskimiş]
  • Çarpışma, tokuşma, vurma
[ruh bilimi]
  • Sarsıntı

DÜMEN (Kelime Kökeni: İtalyanca timon)


[isim]
  • Hava ve deniz taşıtlarında, taşıta istenilen yönü vermeye ve belirli bir doğrultuda götürmeye yarayan hareketli parça
[mecaz]
  • Yönetim, idare
[argo]
  • Dalavere, hile

    Hani öldürseler yaşayamazdı bensiz? Yalan mıydı? Dümen miydi? - Orhan Kemal

Ata Sözleri ve Deyimler

  • dümen çevirmek
  • dümeni elinde tutmak
  • dümeni kırmak
  • dümenine bakmak
  • dümenini bozmak
  • dümenini elinde tutmak
  • dümen kırmak
  • dümen kullanmak
  • dümen tutmak
  • dümen yapmak

Birleşik Kelimeler: dümen bedeni, dümen boğazı, dümenevi, dümen neferi, dümen suyu, dümen yelpazesi, dümeni eğri, serdümen, baş dümeni


SAHNE (Kelime Kökeni: Arapça ṣaḥne)


[isim]
  • İzleyicilerin kolayca görebilmeleri için genellikle yerden belli bir ölçüde yüksek yapılan, oyun, müzik vb. gösteri yapmaya uygun yer, oyunluk

    Tiyatro yönetimi ve sahne düzeni her bakımdan ilkel, çağın koşullarına uygun olarak bozuktu. - Metin And

[mecaz]
  • Tanık olunan, gözlenen olay

    Merdivenin başındaki paravanın arkasında garip bir sahne gördüm. - Aka Gündüz

[mecaz]
  • Bir konu veya çalışma çevresi, çalışma dalı

    Politika sahnesinde adları duyulan kişiler.

[tiyatro]
  • Bir oyun veya filmin başlıca bölümlerinden her biri

    Gök Korsan konusunu açtığımda, henüz tasarlama hâlindeyken yazdığım bazı sahneleri okumuştu. - Cahit Uçuk

Ata Sözleri ve Deyimler

  • sahne almak
  • sahne olmak
  • sahneye çıkmak
  • sahneye koymak

Birleşik Kelimeler: sahne dengesi, sahne sanatları, döner sahne