GÖÇMEN ile Oluşan Kelimeler (GÖÇMEN Kelime Türetme)



GÖÇMEN harflerinden oluşan 23 kelime bulunuyor. GÖÇMEN kelime türetme listesi ve kelime anlamları.

Ayrıca, "Göçmen kelimesinin anlamı nedir? Göçmen ile başlayan kelimeler. İçinde göçmen olan kelimeler." içeriklerine bakabilirsiniz.

6 Harfli Kelimeler

GÖÇMEN20

5 Harfli Kelimeler

GÖMEÇ19, GÖÇME19

4 Harfli Kelimeler

GÖNÇ17, GENÇ11, ÖNEM11

3 Harfli Kelimeler

GÖÇ16, GÖN13, ÖGE13, GEÇ10, GEM8, GEN7, MEÇ7, MEN4, NEM4

2 Harfli Kelimeler

ÖÇ11, ÖN8, GE6, ÇE5, EM3, ME3, EN2, NE2


EN


[isim]
  • Bir yüzeyde boy sayılan iki kenar arasındaki uzaklık, genişlik, boy, uzunluk karşıtı

    Kumaşın eni. Yolun eni. Kâğıdın eni.

[isim] [halk ağzında]
  • Hayvanlara veya eşyaya vurulan damga, işaret
[zarf]
  • Başına geldiği sıfatların üstün derecede olduğunu gösteren kelime

    En iyi adamını yollamış buraya. - Ahmet Ümit

Ata Sözleri ve Deyimler

  • en kötü günümüz böyle olsun

Birleşik Kelimeler: en aşağı, en azından, enberi, enöte


NE


[kimya]
  • Neon elementinin simgesi
[zamir]
  • Hangi şey
[sıfat]
  • Hangi

    Güzel heykel, ne yandan bakarsan, ne yana çevirirsen gene güzeldir. - Bedri Rahmi Eyuboğlu

[sıfat]
  • Nasıl

    Bu ne kıyafet?

[zarf]
  • Neden

    Efendi, sen de ne üstüme abanıyorsun? - Burhan Felek

[zarf]
  • Şaşma veya abartı bildiren bir söz

    Ne sıcak, ne sıcak! Ne güzel çiçekler! Ne kaba adam!

[ünlem]
  • Soru biçiminde şaşma bildiren ünlem

    Ne, yıkıldı ha!

Ata Sözleri ve Deyimler

  • ne âlem
  • ne âlemde?
  • ne alıp veremiyor?
  • ne arar (veya onda ... ne gezer)
  • ne arıyor
  • ne biçim?
  • ne buyrulur?
  • ne çare
  • ne çıkar
  • ne çiçektir, biliriz
  • ne dedim de
  • ne demek?
  • ne demek olsun
  • ne demeye
  • ne denir (veya dersin)
  • ne denli
  • ne de olsa
  • ne dese beğenirsin?
  • nedir ki
  • ne diye?
  • ne ekersen onu biçersin
  • ne fayda
  • ne gam
  • ne gezer
  • ne gibi?
  • ne gözle bakmak
  • ne güne duruyor?
  • ne günlere kaldık!
  • ne haber?
  • ne hacet
  • ne haddine!
  • ne hâlde?
  • ne hâli varsa görsün
  • ne hikmetse (veya hikmettir)
  • ne idiği belirsiz
  • ne imiş?
  • ne ise
  • ne istediğini bilmek
  • ne iyi!
  • ne kadar
  • ne kadar olsa
  • ne kadar varsa
  • ne lazım
  • neler
  • neler de neler, maydanozlu köfteler
  • neler neler
  • ne mal olduğunu bilmek (veya anlamak)
  • ne mene
  • ne menem
  • ne mümkün
  • ne münasebet!
  • ne o?
  • ne olacak!
  • ne olduğunu bilememek
  • ne oldum delisi olmak
  • ne olur (veya olursun veya olursunuz)
  • ne olursa olsun
  • ne oluyor?
  • ne pahasına olursa olsun
  • ne söylüyorsun?
  • ne var ki
  • ne yaparsın (veya yapmalı) ki
  • ne yapıp yapıp
  • ne yaptığını bilmemek
  • ne yazar
  • ne yazık ki
  • neye uğradığını bilememek (veya anlamamak veya şaşırmak)
  • neyin nesi (kimin fesi)
  • neyleyim
  • neymiş
  • ne yüzle

Birleşik Kelimeler: ne âlâ, neme gerek, neme lazım


EM


[isim] [halk ağzında]
  • İlaç, merhem

Ata Sözleri ve Deyimler

  • eme seme yaramamak
  • eme yaramak


ME


[isim]
  • Koyun, kuzu vb. hayvanların çıkardığı ses

    Kara koyun kuzular kuzulamaz / Me deme - Fazıl Hüsnü Dağlarca


MEN (Kelime Kökeni: Arapça menʿ)


[isim]
  • Yasaklama

Birleşik Kelimeler: menedilmek, menetmek, menolunmak


NEM (Kelime Kökeni: Farsça nem)


[isim]
  • Havada bulunan su buharı

Birleşik Kelimeler: nemçeker, nemdenetir, nemölçer, neme yönelim, bağıl nem, mutlak nem, salt nem, ağaç nemi


ÇE



GE


[kimya]
  • Germanyum elementinin simgesi

GEN


[sıfat] [eskimiş]
  • Geniş
[sıfat]
  • Üçgen, dörtgen vb. geometri terimlerinde `kenarlı` anlamıyla kullanılan bir söz

Birleşik Kelimeler: altıgen, beşgen, çeşitkenar üçgen, çokgen, dış çokgen, dik üçgen, dikdörtgen, dikgen, dokuzgen, dörtgen, eşkenar dörtgen, eşkenar üçgen, iç çokgen, ikizkenar üçgen, köşegen, küresel üçgen, ongen, sekizgen, üçgen, yedigen

[sıfat] [halk ağzında]
  • Bir süre sürülmeyerek boş bırakılmış (tarla)

    Yurdumuzun neresinde işlenmemiş bir parça toprak, gen bir tarla görsem seni anarım. - Necati Cumalı

[isim] [biyoloji]
  • İçinde bulunduğu hücre veya organizmaya özel bir etkisi olan, kuşaktan kuşağa ve hücreden hücreye geçen kalıtımsal öge

MEÇ (Kelime Kökeni: Fransızca mèche)


[isim]
  • Süngü gibi yalnız batırılarak yaralamaya yarayan, kısa, düz ve ensiz kılıç
[isim]
  • Saçın küçük tutamlar biçiminde değişik renklerde boyanmış durumu

GEM


[isim]
  • Atı yönlendirmek için ağzına takılan demir araç

    Kadın dizginleri çekmek istedi fakat hırçın hayvan sert bir boyun hareketi ile gemini kurtardı. - Haldun Taner

Ata Sözleri ve Deyimler

  • gem almak
  • gem almamak
  • gem almayan atın ölümü yakındır
  • gemi azıya almak
  • gemini kısmak
  • gem vurmak


ÖN


[isim]
  • Bir şeyin esas tutulan yüzü, arka karşıtı

    Arabam bir gece kulübünün önünde duruyor. - Ahmet Ümit

[sıfat]
  • Benzerler arasında bakılan veya gidilen yönde olan

    Ben, Anafartalar'da Mustafa Kemal'in bulunduğu en ön siperlerde de kurşun attım. - Aka Gündüz

Ata Sözleri ve Deyimler

  • önde gelmek
  • öne almak
  • öne çıkmak
  • öne düşmek
  • öne sermek
  • öne sürmek
  • önü alınmak
  • önünde ardında gidilmez
  • önüne arkasına bakmadan
  • önüne bakmak
  • önüne bir kemik atmak
  • önüne çıkmak
  • önüne dikilmek
  • önüne düşmek
  • önüne geçmek
  • önüne gelen
  • önüne geleni kapar, ardına geleni teper
  • önüne katmak
  • önünü almak
  • önünü ardını düşünmemek
  • önünü kesmek

Birleşik Kelimeler: ön ad, ön buharlaşma, ön büro, ön alım, ön avurt, önayak, ön ayak, ön belirti, ön bilgi, ön çalışma, ön damak, ön denetim, ön deyi, ön deyiş, ön doğru, ön ek, ön eleme, ön göğüs, öngörmek, öngörü, öngörülmek, ön gösterim, ön gün, ön hekim, ön içki, ön izleme, ön kabul, ön kayıt, ön kesinti, ön kol, ön koşul, ön lisans, ön oda, ön oluş, ön ödeme, ön proje, ön rapor, ön seçici, ön seçim, ön ses, ön sevişme, önsezi, ön soruşturma, ön söz, ön sözleşme, ön şart, ön tasar, ön tasım, ön teker, ön uyum, ön vurgu, ön yargı, ön yaylak, ön yüzbaşı, önden çekişli, önü sıra, önünde sonunda, göz önü, başı önünde, göz önünde


GEÇ


[sıfat]
  • Belirli zamandan sonra olan

    Gecenin geç ve yıldızsız bir saatiydi. - Nazım Hikmet

[zarf]
  • Kararlaştırılan, beklenen veya alışılan zamandan sonra, erken karşıtı

    Dönülmez akşamın ufkundayız, vakit çok geç / Bu son fasıldır ey ömrüm, nasıl geçersen geç - Yahya Kemal Beyatlı

Ata Sözleri ve Deyimler

  • geç kalmak
  • geç olsun da güç olmasın

Birleşik Kelimeler: geçdoğan, er geç


GENÇ


[sıfat]
  • Yaşı ilerlememiş olan, ihtiyar karşıtı

    Eliyle işaret etti genç adama. - Ayşe Kulin

[mecaz]
  • Yeni gelişmekte olan, kısa bir geçmişi olan

    Atatürk'ün tabutu arkasından ağlayan on beş milyon Türk'ün yaşadığı, genç Türkiye mutluydu. - Burhan Felek

Birleşik Kelimeler: genç irisi

[isim]
  • Bingöl iline bağlı ilçelerden biri

ÖNEM


[isim]
  • Bir şeyin nitelik veya nicelik bakımından değeri olma durumu, ehemmiyet

    Karacaoğlan'ı okudukça deyişin önemini daha iyi anlarız. - Nurullah Ataç

Ata Sözleri ve Deyimler

  • önem vermek