GÖZETLEYİŞ Harflerini İçeren 3 Harfli Kelimeler



GÖZETLEYİŞ harflerini içeren 3 harfli 23 kelime bulunuyor. 3 harfli GÖZETLEYİŞ kelime türetme listesi ve kelime anlamları.

GÖZ16, GÖT13, GÖL13, ÖGE13, ÖZE12, TÖZ12, GEZ10, GİZ10, ÖTE9, ŞEY8, EGE7, LİG7, LEŞ6, ŞET6, TİZ6, TEZ6, ZİL6, İYE5, LEY5, YEL5, ETİ3, İLE3, TEL3


ETİ


[isim] [tarih]
  • Hitit

İLE


[bağlaç]
  • Kelimenin sonuna geldiğinde birliktelik, beraberlik, araç, neden veya durum anlatan cümleler yapmaya yarayan bir söz

    Çabuk bir süvari ile bana haber gönderiniz. - Ömer Seyfettin

Ata Sözleri ve Deyimler

  • ... ile beraber


TEL


[isim]
  • Türlü metallerden yapılmış, kopmaya karşı bir direnç gösteren ince uzun nesne

    Gelin teli. Telgraf teli.

[sıfat]
  • Bu nesneden yapılmış veya bu nesne biçiminde olan

    Tel kafes. Tel çivi.

[biyoloji]
  • Bazı organizmaların demet durumundaki oluşumunu meydana getiren ipçiklerin her biri, lif

Ata Sözleri ve Deyimler

  • tel çekmek
  • teli kırmak
  • teller takmak
  • tel takınmak

Birleşik Kelimeler: tel cambazı, tel çivi, tel dikiş, tel dokuma, tel dolap, tel fırça, tel halat, tel kadayıf, tel kafes, telkâri, tel kurdu, tel küf, tel küflüce, tel örgü, tel şehriye, tel tel, tel zımba, dikenli tel, bam teli, elektrik teli, gelin teli, kafes teli, telgraf teli, ses telleri

[isim]
  • Telgraf

Ata Sözleri ve Deyimler

  • tel çekmek

Birleşik Kelimeler: telyazı


İYE


[isim]
  • Kendisinin olan bir şeyi, yasaya uygun olarak dilediği gibi kullanabilen kimse, sahip

Ata Sözleri ve Deyimler

  • iyesi olmak


LEY (Kelime Kökeni: Rumence)


[isim]
  • Moldova ve Romanya'nın para birimi

YEL


[isim]
  • Rüzgâr
[halk ağzında]
  • Romatizma ağrısı
[halk ağzında]
  • Kalın bağırsaktaki gaz

Ata Sözleri ve Deyimler

  • yele vermek
  • yel gibi
  • yel gibi gelen sel gibi gider
  • yel üfürdü, sel (veya su) götürdü
  • yel vermek

Birleşik Kelimeler: yel değirmeni, yelkesen, yelkıran, yelkovan, yelölçer, yel yepelek, yel yeperek, yelyutan, akça yel, ak yel, boz yel, kaba yel, kara yel, kızıl yel, akşam yeli, deniz yeli, gün yeli, kara yeli, sabah yeli, sam yeli, seher yeli, tan yeli, yıldız yeli


LEŞ (Kelime Kökeni: Farsça lāşe)


[isim]
  • Kokmuş hayvan ölüsü
[sıfat]
  • Çok kötü kokan

Ata Sözleri ve Deyimler

  • leş gibi
  • leş gibi sarhoş
  • leş gibi serilmek
  • leşini çıkarmak
  • leşini sermek

Birleşik Kelimeler: leş kargası, gemi leşi


ŞET (Kelime Kökeni: Arapça şedd)


[isim] [eskimiş]
  • Sıkarak bağlama, sıkma
[müzik]
  • Klasik Türk müziğinde bir makamı kendi perdelerinden daha tiz veya pes perdelerde çalma işi

TİZ (Kelime Kökeni: Farsça tīz)


[sıfat]
  • İnce, keskin (ses)

    Tüfeklerin daha tiz yaylım teraneleri bu en yüksek ölüm raksına hâkim olmuş. - Halide Edip Adıvar

Birleşik Kelimeler: tiz ses


TEZ (Kelime Kökeni: Farsça tīz)


[sıfat]
  • Çabuk olan, süratli
[zarf]
  • Süratli bir biçimde

    Dost ben gidersem de yaşın yaşın ağlama / Bu muhabbet bize tez ayrılık getirir - Pir Sultan Abdal

Birleşik Kelimeler: tez beri, tez canlı, tez vakit, tezelden, canı tez, içi tez

[isim] [mantık]
  • Sav

Birleşik Kelimeler: bitirme tezi


ZİL (Kelime Kökeni: Farsça zil)


[isim]
  • İşaret vermek, uyarmak, çağırmak için kullanılan ve bir çan ile bu çana vuran bir tokmaktan oluşan, elle veya başka düzenlerle işletilebilen araç
[müzik]
  • Birbirine çarparak ses çıkartmak için parmaklara veya tefin kasnağındaki deliklere takılan yuvarlak, metal nesne

    Gözler kamaştıran şala, meftun eden güle / Her kalbi dolduran zile, her sineden ole! - Yahya Kemal Beyatlı

Ata Sözleri ve Deyimler

  • zil takıp oynamak

Birleşik Kelimeler: zilzurna, elektrikli zil, elektrik zili, teneffüs zili

[sıfat] [argo]
  • Parasız

Ata Sözleri ve Deyimler

  • zil kalmak


EGE


[isim]
  • Veli

LİG (Kelime Kökeni: Fransızca ligue)


[isim] [spor]
  • Takımların belli kurallar çerçevesinde karşılıklı olarak iç ve dış sahalarda karşılaştıkları yarışma grubu

Ata Sözleri ve Deyimler

  • ligden düşmek
  • lige çıkmak


ŞEY (Kelime Kökeni: Arapça şeyʾ)


[zamir]
  • Madde, eşya, söz, olay, iş, durum vb.nin yerine kullanılan, belirsiz anlamda bir söz

    İnsan bir şeyin değerini ondan yoksun kalınca anlıyor. - Halikarnas Balıkçısı


ÖTE


[isim]
  • Konuşanın temel olarak aldığı bir şeyden daha uzak olan yer veya şey, mavera, beri karşıtı

    Köşklerin biraz ötesinde köy kulübelerine benzer derme çatma evler görülürdü. - Ruşen Eşref Ünaydın

[sıfat]
  • Bulunulan yere göre karşı yanda olan

    Evimizin bir yanı bahçe, öte yanı sokaktı. - Memduh Şevket Esendal

[sıfat]
  • Daha fazla, çok

    Güzel olduğu pek iddia edilmezdi ama güzellikten de öte güçlü bir çekiciliği vardı. - Haldun Taner

Ata Sözleri ve Deyimler

  • ötesi var mı?
  • ötesi yok

Birleşik Kelimeler: öteberi, öte gün, öte yandan, ötede beride, öteden beri, öteden beriden, ötesi berisi, ötesinde berisinde, öteye beriye, öteyi beriyi, enöte, günöte, yeröte, doğaötesi, fizikötesi, kızılötesi, morötesi, ruhötesi, ulusötesi