GÖNDERMEK Harflerini İçeren 6 Harfli Kelimeler



GÖNDERMEK harflerini içeren 6 harfli 21 kelime bulunuyor. 6 harfli GÖNDERMEK kelime türetme listesi ve kelime anlamları.

GÖNDER18, GÖRDEK18, GÖRKEM17, GÖRMEK17, GÖKMEN17, ÖNERGE16, DÖNMEK15, ÖDENME15, ÖDEMEK15, ÖDENEK14, GEDMEK13, ÖNERME13, GERDEK12, GERMEK11, GERMEN11, KENGER10, DENMEK9, DERMEK9, DERKEN8, DERNEK8, KERMEN7


KERMEN


[isim] [tarih]
  • Kale

DERKEN


[zarf]
  • Dendiği hâlde

    Bitti bitiyor derken hâlâ bitmeyen havaalanı.


DERNEK


[isim]
  • Toplantı, düğün

    Tıpkı bir düğün, dernek, eğlence biter gibi tatlı tatlı oldu. - Osman Cemal Kaygılı

Ata Sözleri ve Deyimler

  • dernek kurmak

Birleşik Kelimeler: dernekevi, düğün dernek, gizli dernek


DENMEK


[nesnesiz]
  • Ad verilmek

    Kadının köylü kılığına girmiş bir şehir kızı denecek kadar nazlı çehresi, endamı ve duruşu var. - Reşat Nuri Güntekin


DERMEK


[-i] [halk ağzında]
  • Bir araya getirmek, derlemek, toplamak, devşirmek

    Bir çiçek dermeden sevgi bağından / Huduttan hududa atılmışım ben - Faruk Nafiz Çamlıbel


KENGER (Kelime Kökeni: Farsça kenger)


[isim] [bitki bilimi]
  • Birleşikgillerden, yaprakları dikenli yaban bir bitki, eşek dikeni, kengel (Cynara cardunculus)

Birleşik Kelimeler: kenger sakızı


GERMEK


[-i]
  • Bir şeyin uçlarından veya kenarlarından çekerek gergin duruma getirmek

    Yayı daha germe / Kıracaksın - Behçet Necatigil

[-e] [-i]
  • Gergin bir şeyle örtmek
[mecaz]
  • Gergin duruma getirmek, gerginlik yaratmak, sinirlendirmek

Birleşik Kelimeler: gergevşet


GERMEN (Kelime Kökeni: Latince)


[isim] [biyoloji]
  • Canlı yaratıklarda gametlere dayanan ve gametlerle taşınan üreme ögelerinin tümü

GERDEK (Kelime Kökeni: Farsça girdek)


[isim]
  • Gelin ve damadın düğün gecesi baş başa kalmaları ve ilk kez birlikte olmaları

    İki yüz yaşına bastıktan sonra mı gerdek sefası süreceğiz acaba? - Falih Rıfkı Atay

Ata Sözleri ve Deyimler

  • gerdeğe girmek


GEDMEK


[-i] [halk ağzında]
  • Gedik açmak, çentmek, delmek

ÖNERME


[isim]
  • Önermek işi
[mantık]
  • Bir savı öne süren veya bir durumu dile getiren cümle, belli bir yorumda belli bir doğruluk değeri kazanan düzgün deyim, kaziye

Birleşik Kelimeler: açık önerme, bileşik önerme, büyük önerme, küçük önerme, temel önerme, tikel önerme, tümel önerme


ÖDENEK


[isim]
  • Bir iş için ayrılan belli para, tahsisat
[hukuk]
  • Devlet harcamalarının yapılabilmesi için her yılın bütçesiyle yürütme organına verilen harcama izni

Birleşik Kelimeler: ek ödenek, örtülü ödenek, makam ödeneği


DÖNMEK


[nesnesiz]
  • Kendi ekseni üzerinde veya başka bir şeyin dolayında hareket etmek

    İçeride anahtarın acı bir gıcırtıyla döndüğünü duydum. - Yusuf Ziya Ortaç

[-e] [-den]
  • Geri gelmek, geri gitmek

    Ertesi gün aynı yoldan Bodrum'a döndük. - Halikarnas Balıkçısı

[-e]
  • Yönelmek

    Babam birdenbire bana döndü. - Sait Faik Abasıyanık

[-i]
  • Sapmak

    Gülümseyerek bir köşeyi döndü. - Peyami Safa

[-e]
  • Bir şeyi andıracak duruma girmek, benzemek

    Dikmen yolları, mabede adak için gidenlerin yollarına dönmüştü. - Aka Gündüz

[-e]
  • Durumdan duruma geçmek, değişmek, olduğundan daha değişik bir durum almak, benzemek

    Erkekler tekaüt olunca çocuğa dönüyorlar. - Reşat Nuri Güntekin

[-de]
  • Belirli bir yerde dolaşmak
[-de]
  • Kendini bir yandan bir yana çevirmek

    Yatağında sabaha kadar dönüp durdu.

[-e]
  • Söz konusu etmek, hatırlamak

    Biz yine onun gençliğine, lise öğretmeni olduğu zamana dönelim. - Haldun Taner

[-e]
  • Bırakılan bir konu veya işe başlamak
[mecaz]
  • Hileyle, gizlice yapılmak

    Burada bir şeyler oluyor, bir şeyler dönüyor ama anlayamıyorum. - Refik Halit Karay

[din bilgisi]
  • İnanç, din veya düşüncesini değiştirmek

    Annesinin İtalyan Yahudisiyken döndüğünü söylemişti. - Ömer Seyfettin

Ata Sözleri ve Deyimler

  • döne dolaşa
  • dönüp dolaşmak
  • dönüp geriye bakmak

Birleşik Kelimeler: fırdöndü, gündöndü, yanardöner, köşe dönücü


ÖDENME


[isim]
  • Ödenmek işi

    Aylık ücretin ödenmesi de garip bir biçim almıştı. - Adalet Ağaoğlu


ÖDEMEK


[-i]
  • Bir alışveriş ilişkisinde, borcu alacaklıya vermek, tediye etmek

    Borç varsa benimkidir, onu ödemek ve teşekkür etmek lazım. - Refik Halit Karay

[mecaz]
  • Bir işin, bir görevin karşılığını vermek

    Emekliye ayrıldıktan sonra keresteciliğe başladı ama eline geçen, alın terini ödemiyordu. - Eflâtun Cem Güney

[mecaz]
  • Bir şey karşısında fedakârlık etmek, bir şey elde etmek için özveride bulunmak

Birleşik Kelimeler: ödegeç