FEYEZAN ile Oluşan Kelimeler (FEYEZAN Kelime Türetme)



FEYEZAN harflerinden oluşan 31 kelime bulunuyor. FEYEZAN kelime türetme listesi ve kelime anlamları.

Ayrıca, "Feyezan kelimesinin anlamı nedir?" içeriklerine bakabilirsiniz.

7 Harfli Kelimeler

FEYEZAN18

4 Harfli Kelimeler

FEZA13, FENA10, EZAN7, ENEZ7

3 Harfli Kelimeler

FAZ12, FAY11, EFE9, FEN9, FAN9, YAZ8, EZA6, NAZ6, ZEN6, ZAN6, AYN5, NEY5, YEN5, YAN5

2 Harfli Kelimeler

AF8, FA8, FE8, AZ5, ZE5, AY4, EY4, YA4, YE4, AN2, EN2, NE2


AN (Kelime Kökeni: Arapça ān)


[isim]
  • Zamanın bölünemeyecek kadar kısa olan parçası, lahza, dakika

    Zira göçebelerin hayatı her an yardımlaşmalarını gerektirir. - Cemil Meriç

Ata Sözleri ve Deyimler

  • anı anına uymamak
  • an meselesi

Birleşik Kelimeler: anbean, bir an, eş anlı

[isim] [halk ağzında]
  • İki tarla arasındaki sınır
[isim]
  • Zihin

    An bulanıklığı. An yorgunluğu.


EN


[isim]
  • Bir yüzeyde boy sayılan iki kenar arasındaki uzaklık, genişlik, boy, uzunluk karşıtı

    Kumaşın eni. Yolun eni. Kâğıdın eni.

[isim] [halk ağzında]
  • Hayvanlara veya eşyaya vurulan damga, işaret
[zarf]
  • Başına geldiği sıfatların üstün derecede olduğunu gösteren kelime

    En iyi adamını yollamış buraya. - Ahmet Ümit

Ata Sözleri ve Deyimler

  • en kötü günümüz böyle olsun

Birleşik Kelimeler: en aşağı, en azından, enberi, enöte


NE


[kimya]
  • Neon elementinin simgesi
[zamir]
  • Hangi şey
[sıfat]
  • Hangi

    Güzel heykel, ne yandan bakarsan, ne yana çevirirsen gene güzeldir. - Bedri Rahmi Eyuboğlu

[sıfat]
  • Nasıl

    Bu ne kıyafet?

[zarf]
  • Neden

    Efendi, sen de ne üstüme abanıyorsun? - Burhan Felek

[zarf]
  • Şaşma veya abartı bildiren bir söz

    Ne sıcak, ne sıcak! Ne güzel çiçekler! Ne kaba adam!

[ünlem]
  • Soru biçiminde şaşma bildiren ünlem

    Ne, yıkıldı ha!

Ata Sözleri ve Deyimler

  • ne âlem
  • ne âlemde?
  • ne alıp veremiyor?
  • ne arar (veya onda ... ne gezer)
  • ne arıyor
  • ne biçim?
  • ne buyrulur?
  • ne çare
  • ne çıkar
  • ne çiçektir, biliriz
  • ne dedim de
  • ne demek?
  • ne demek olsun
  • ne demeye
  • ne denir (veya dersin)
  • ne denli
  • ne de olsa
  • ne dese beğenirsin?
  • nedir ki
  • ne diye?
  • ne ekersen onu biçersin
  • ne fayda
  • ne gam
  • ne gezer
  • ne gibi?
  • ne gözle bakmak
  • ne güne duruyor?
  • ne günlere kaldık!
  • ne haber?
  • ne hacet
  • ne haddine!
  • ne hâlde?
  • ne hâli varsa görsün
  • ne hikmetse (veya hikmettir)
  • ne idiği belirsiz
  • ne imiş?
  • ne ise
  • ne istediğini bilmek
  • ne iyi!
  • ne kadar
  • ne kadar olsa
  • ne kadar varsa
  • ne lazım
  • neler
  • neler de neler, maydanozlu köfteler
  • neler neler
  • ne mal olduğunu bilmek (veya anlamak)
  • ne mene
  • ne menem
  • ne mümkün
  • ne münasebet!
  • ne o?
  • ne olacak!
  • ne olduğunu bilememek
  • ne oldum delisi olmak
  • ne olur (veya olursun veya olursunuz)
  • ne olursa olsun
  • ne oluyor?
  • ne pahasına olursa olsun
  • ne söylüyorsun?
  • ne var ki
  • ne yaparsın (veya yapmalı) ki
  • ne yapıp yapıp
  • ne yaptığını bilmemek
  • ne yazar
  • ne yazık ki
  • neye uğradığını bilememek (veya anlamamak veya şaşırmak)
  • neyin nesi (kimin fesi)
  • neyleyim
  • neymiş
  • ne yüzle

Birleşik Kelimeler: ne âlâ, neme gerek, neme lazım


AY


[ünlem]
  • Birdenbire duyulan acı, ağrı, şaşırma, ürkme veya sevinç anlatan bir söz

    Ay! Sen mi idin? Ay, ne güzel!

[isim]
  • Art arda gelen iki yeni ay arasında geçen süre

Ata Sözleri ve Deyimler

  • ay ayakta çoban yatakta, ay yatakta çoban ayakta
  • ay aydın, hesap belli
  • ay gibi
  • ay harmanlanmak
  • ayı gördüm, yıldıza itibarım (veya minnetim) yok
  • ayı görmeden bayram etme
  • ay var yılı besler, yıl var ayı beslemez

Birleşik Kelimeler: ay balığı, ay balta, aybaşı, ay başı, aybeay, ay çekirdeği, ayçiçeği, ay çöreği, aydede, aydemir, ay dönümü, ayevi, ay gün takvimi, ay gün yılı, ay hâli, ay ışığı, ay karanlığı, ay modülü, ay örümceği, ay parçası, ay takvimi, ay yıldız, ay yılı, ayda yılda bir, aydan aya, ayrıksı ay, dolunay, dönencel ay, gücük ay, kamerî ay, küçük ay, mübarek ay, yarım ay, yeni ay, aşure ayı, bayram ayı, büyük mevlit ayı, büyük tövbe ayı, cicimayı, döl ayı, küçük mevlit ayı, küçük tövbe ayı, matem ayı, orak ayı, ayın on dördü, üç aylar, tövbe ayları

[isim] [gök bilimi]
  • Dünya'nın uydusu olan gök cismi, kamer, mah, meh

Birleşik Kelimeler: Ay tutulması


EY


[ünlem]
  • Kendisine söz söylenilen kimse veya kimselerin dikkati çekilmek istendiğinde adın başına getirilen ve uzatılabilen bir seslenme sözü

    Ey arkadaş!


YA (Kelime Kökeni: Arapça yā)


[ünlem]
  • `Ey, hey` anlamlarında bir seslenme sözü

    Yürü ya mübarek!

[edat]
  • Evet

Ata Sözleri ve Deyimler

  • ya Allah
  • ya Rabbi (veya Rab)
  • ya sabır
  • ya sabır çekmek
  • ya ya ya şa şa şa

Birleşik Kelimeler: yalelli

[bağlaç]
  • Şaşma, şaşkınlık bildiren bir söz

    Ya, bu adam kim?

Birleşik Kelimeler: ya da, yahut, veya


YE



AYN (Kelime Kökeni: Arapça ʿayn)


[isim] [eskimiş]
  • Göz

Birleşik Kelimeler: aynısefa


NEY (Kelime Kökeni: Farsça ney)


[isim] [müzik]
  • Klasik Türk müziğinde ve özellikle tekke müziğinde yer alan, kaval biçiminde, yanık sesli, kamıştan yapılmış, üflemeli bir çalgı

    Bu ücra ve metruk sarayda yalnız arada sırada bir Türk gencinin neyi işitiliyor. - Yahya Kemal Beyatlı

Ata Sözleri ve Deyimler

  • ney üflemek (veya üfürmek)


YEN


[isim]
  • Giysi kolu

    Yalnız ellerini yıkadı, kuruladı, yenlerini indirdi. - Ömer Seyfettin

[bitki bilimi]
  • Yılanyastığıgiller, muzgiller vb. bitki familyalarında, çiçeklerin üzerinde bir örtü gibi duran ve çoğu renkli olan bir çiçek yaprağı
[isim]
  • Japonya para birimi

YAN


[isim]
  • Bir şeyin ön, arka, alt ve üst dışında kalan bölümü, profil

    Yolcuların girdiği iskele yanından kendini denize attı. - Memduh Şevket Esendal

[sıfat]
  • Üstte, altta, arkada veya önde olmayan
[sıfat]
  • İkinci derece olan

    Çoğu kez yan uğraş olarak oyuncular filmcilikle uğraşıyordu. - Metin And

[sıfat]
  • Tali

    Siyasi partiler kadın kolu, gençlik kolu ve benzeri şekilde ayrıcalık yaratan yan kuruluşlar meydana getiremezler. - Anayasa

[zarf]
  • Bir tarafa yönelerek
[mecaz]
  • İstekleri karşıt olan iki kişiden veya topluluktan biri
[askerlik]
  • Savaş düzenindeki ordunun iki kanadından her biri
[matematik]
  • Bir denklemde `=` işaretiyle ayrılmış olan iki anlatımdan her biri
[spor]
  • Futbol veya hentbolda, topun, alanın yan çizgileri dışına çıkması, taç (II)

Ata Sözleri ve Deyimler

  • -den yana
  • -den yana çıkmak
  • -den yana olmak
  • yan bakmak
  • yan basmak
  • yan çizmek
  • yan gelip oturmak (veya yatmak)
  • yan gelmek
  • yan gözle bakmak
  • yanına almak
  • yanına bırakmamak (veya koymamak)
  • yanına kalmak
  • yanına kâr kalmak
  • yanına salavatla varılmaz
  • yanına salavatla yaklaşılmak
  • yanına yaklaştırmamak
  • yanından bile geçmemiş
  • yanında olmak
  • yan pala Zeydün
  • yan tutmak
  • yan yatmak

Birleşik Kelimeler: yan atışı, yan bakış, yan cümle, yan çizgisi, yan dal, yan etki, yan flüt, yan hakem, yan kabağı, yan kâğıdı, yankesici, yan ödeme, yan sanayi, yan tesir, yantutmaz, yan tümce, yan ürün, yan yan, yan yana, yan yargıcı, yan yol, yan yüzergiller, yanı başı, yanıkara, bir yana, bir yanda, bir yandan, öte yandan, alt yanı


AZ


[sıfat]
  • Nicelik, nitelik, güç, süre, sayı bakımından eksik, çok karşıtı

    Heykel konularının parmakla sayılacak kadar az olduğunu ileri sürüyordu. - Bedri Rahmi Eyuboğlu

[zarf]
  • Alışılmış olandan, umulandan veya gerekenden eksik olarak

Ata Sözleri ve Deyimler

  • aza çoğa bakmamak
  • aza kanaat etmeyen çoğu hiç bulamaz
  • aza sormuşlar: "nereye?", "çoğun yanına" demiş
  • az ateş çok odunu yakar
  • az bulmak
  • az buz olmamak
  • az değil
  • az gelmek
  • az görmek
  • az günün adamı olmamak
  • azı çoğa saymak (veya tutmak)
  • az kaldı (veya kalsın)
  • az kaz, uz kaz, boyunca kaz
  • az olsun, uz olsun
  • az söyle, çok dinle
  • az tamah çok ziyan getirir
  • az veren candan, çok veren maldan
  • az yiyen çok uyur, çok yiyen güç uyur

Birleşik Kelimeler: az az, az alıcı, az buçuk, az çok, az daha, azel, az gelişmiş, az sonra, en az, azar azar, en azından

[eskimiş] [kimya]
  • Azot elementinin simgesi

ZE



EZA (Kelime Kökeni: Arapça eẕāʾ)


[isim]
  • Üzme, sıkıntı verme, üzgü

    Gün geçtikçe içimde anlaşılmaz bir eza uyanmaya başlamıştı. - Reşat Nuri Güntekin

Birleşik Kelimeler: eza cefa


NAZ (Kelime Kökeni: Farsça nāz)


[isim]
  • Kendini beğendirmek amacıyla yapılan davranış, cilve, eda

Ata Sözleri ve Deyimler

  • naz etmek
  • nazı geçmek
  • nazına katlanmak
  • nazını çekmek