FEVKALADE Harflerini İçeren 3 Harfli Kelimeler



FEVKALADE harflerini içeren 3 harfli 26 kelime bulunuyor. 3 harfli FEVKALADE kelime türetme listesi ve kelime anlamları.

Ayrıca, "Fevkalade ile başlayan 3 harfli kelimeler. İçinde Fevkalade olan 3 harfli kelimeler." içeriklerine bakabilirsiniz.

DAV11, DEF11, DEV11, EFE9, FAK9, FEL9, FEK9, FAL9, KEF9, KAV9, LAF9, LEF9, LAV9, ADA5, DAL5, DEK5, EDE5, EDA5, AKA3, ALA3, ELK3, ELA3, EKE3, KAL3, KEL3, LAK3


AKA


[isim] [halk ağzında]
  • Ağabey

ÂLÂ (Kelime Kökeni: Arapça aʿlā)


[sıfat]
  • İyi, pekiyi, daniska

    Beni Konya Lezzet Lokantası'na götürdü, âlâ bir öğle yemeği çekti. - Halide Edip Adıvar

Birleşik Kelimeler: arşıâlâ, ne âlâ, pekâlâ, dik âlâsı

[sıfat]
  • Karışık renkli, çok renkli, alaca

    Ala kilim eskimiş.

[isim]
  • Alabalık
[halk ağzında]
  • Açık kestane renginde olan, ela (göz)
[isim] [halk ağzında]
  • Kekliğin boynundaki siyah halka

Ata Sözleri ve Deyimler

  • ala keçi her vakit püsküllü oğlak doğurmaz

Birleşik Kelimeler: alabacak, alabalık, alabaş, alaçam, ala gün, alakarga, ala sulu, alatav, dağ alası, deniz alası, göl alası


ELK (Kelime Kökeni: İngilizce elk)


[isim] [hayvan bilimi]
  • Kuzey Avrupa'da yaşayan, geniş dallı boynuzları olan, iri bir tür geyik

ELA


[isim]
  • Gözde sarıya çalan kestane rengi
[sıfat]
  • Bu renkte olan

    Ela gözlerini sevdiğim dilber / Seni görmeyeli göresim geldi - Karacaoğlan


EKE


[sıfat] [halk ağzında]
  • Büyük, yetişkin, yaşlı, kart
[isim] [mecaz]
  • Yaşı küçük olduğu hâlde sözleri ve davranışları büyükmüş gibi olan çocuk

KAL


[isim] [madencilik]
  • Bir alaşımdaki madenlerin erime derecesi farkından yararlanarak bunları birbirinden ayırma işlemi

Birleşik Kelimeler: kalhane

[isim] [eskimiş]
  • Söz, lakırtı, laf

Ata Sözleri ve Deyimler

  • kale almamak


KEL (Kelime Kökeni: Farsça kel)


[sıfat]
  • Saçı dökülmüş olan (kimse)

    Simitçi kumraldı, saçları dökülmüştü, evet basbayağı keldi adam. - Ahmet Ümit

[mecaz]
  • Çıplak (doğa), yaprakları dökülmüş (bitki)

    Yükselip alçalıyor, kel tepelerin etrafını dönüyordu. - Sait Faik Abasıyanık

[mecaz]
  • Gelişmemiş, cılız (bitki)

    Kel bir ağaç.

[mecaz]
  • İçinde az eşya bulunan

Ata Sözleri ve Deyimler

  • kel başa şimşir tarak
  • kele köseden yardım olmaz
  • keli görünmek
  • keli kızmak
  • keli körü toplamak
  • kelin ayıbını takke örter
  • kelin merhemi olsa başına sürer (veya kelin medarı olsa kendi başında olur)
  • kel ölür, sırma saçlı olur, kör ölür badem gözlü olur
  • kel yanında kabak anılmaz

Birleşik Kelimeler: kelaynak, kel kâhya, keloğlan


LAK


[isim]
  • Uzak Doğu'da yetişen Amerikan elmasından çıkan zamk

ADA


[isim] [coğrafya]
  • Deniz veya göl suları ile çevrilmiş küçük kara parçası, cezire

    İnziva yerim bazen limanda bir şileptir, bazen bir ada. - Refik Halit Karay

Ata Sözleri ve Deyimler

  • ada gibi

Birleşik Kelimeler: ada balığı, ada çayı, ada soğanı, ada tavşanı, ada tepe, adayavrusu, gök ada, takımada, yarımada, dil adası, kavşak adası, mercan adası, yapı adası


DAL


[isim]
  • Ağacın gövdesinden ayrılan kollardan her biri

    Cılız dallar, yeşili fersiz, tırnak kadar yapraklar! - Tarık Buğra

[biyoloji]
  • Canlıların bölümlenmesinde, sınıfların bir araya gelmesiyle oluşan birlik, şube

Ata Sözleri ve Deyimler

  • dal budak salmak
  • dal gibi
  • dal gibi kalmak
  • dalları basmak
  • dal sürmek

Birleşik Kelimeler: dalkıran, dalkurutan, ana dal, yan dal, ana bilim dalı, harmandalı, zeytin dalı

[isim] [halk ağzında]
  • Arka, sırt

Ata Sözleri ve Deyimler

  • dalına basmak
  • dalına binmek
  • dal vermek

Birleşik Kelimeler: ana dal, doruk dal

[sıfat]
  • Çıplak, yalın

    Dalkılıç. Daltaban.

Birleşik Kelimeler: dalfes, dalfidan, dalgündüz, dalkılıç, dalöğle, daltaban, daluyku, dalyarak


DEK


[edat]
  • Bir işin, bir durumun sona erdiği zaman veya yer, kadar, değin

    Bir iki adım atıp yanıma dek geliyor. - Zeyyat Selimoğlu

[isim] [eskimiş]
  • Düzen, hile, entrika
[sıfat]
  • Sağlam

Ata Sözleri ve Deyimler

  • deke düşmek


EDE


[isim] [halk ağzında]
  • Ağabey

EDA (Kelime Kökeni: Arapça edāʾ)


[isim]
  • Davranış, tavır

    Gül kokusunda saf ve masum bir eda, yaseminde romantik bir sevda hisseder gibi olurum. - İbrahim Alâeddin Gövsa

[isim]
  • Verme, ödeme, yerine getirme

    Bir zamanlar gözünde büyüttüğü adama bir nevi minnet borcu edası olmalıydı bu. - Osman Aysu

Ata Sözleri ve Deyimler

  • eda etmek


EFE


[isim]
  • Yiğit, özellikle Batı Anadolu köy yiğidi, zeybek
[tarih]
  • Kaptan

FAK (Kelime Kökeni: Arapça faḫḫ)


[isim] [eskimiş]
  • Tuzak, kapan

    İyi bir fakı olsa yine iş görebilirdi. - Orhan Kemal

Ata Sözleri ve Deyimler

  • faka basmak