Fat ile Biten Kelimeler



FAT ile biten 22 kelime bulunuyor. Sonu FAT olan kelime listesi ve kelime anlamları.

Ayrıca, "Fat ile başlayan kelimeler. İçinde fat olan kelimeler." içeriklerine bakabilirsiniz.

10 Harfli Kelimeler

MÜZAHREFAT26, MÜKEYYİFAT23, MÜSAKKAFAT20

9 Harfli Kelimeler

MÜELLEFAT18

8 Harfli Kelimeler

TEVKİFAT20, BİSÜLFAT19, TAHRİFAT18, TEŞRİFAT17, TANZİFAT17

7 Harfli Kelimeler

HURUFAT19, MÜKAFAT16, ŞATAFAT16, İLTİFAT13, KALAFAT13, TELEFAT13

6 Harfli Kelimeler

FOSFAT20, SÜLFAT15, ARAFAT12

5 Harfli Kelimeler

VEFAT17, AHFAT15, SIFAT13

4 Harfli Kelimeler

AFAT10


AFAT (Kelime Kökeni: Arapça āfāt)


[isim] [eskimiş]
  • Afetler

ARAFAT (Kelime Kökeni: Arapça ʿarafāt)


[isim]
  • Hacıların Kurban Bayramı'nın arife günü toplandıkları Mekke'nin doğusundaki tepe

Ata Sözleri ve Deyimler

  • Arafat'ta soyulmuş hacıya dönmek


İLTİFAT (Kelime Kökeni: Arapça iltifāt)


[isim]
  • Birine güler yüz gösterme, hatırını sorma, tatlı davranma

    Genç kızlar erkeklerin iltifatlarına nasıl karşılık vereceklerini şaşırmışlardı. - Mahmut Yesari

[edebiyat]
  • Söz söylerken, daha çok etki sağlamak için beklenmedik bir anda sözü, konu ile çok yakından ilgili birine veya bir şeye yöneltme
[eskimiş]
  • Yüzünü çevirerek bakma

Ata Sözleri ve Deyimler

  • iltifat etmek


KALAFAT (Kelime Kökeni: Rumca)


[isim] [denizcilik]
  • Geminin kaplama tahtaları arasını üstüpü ile doldurup ziftleyerek su geçirmez duruma getirme işi

    Kalafatın tokmak gürültüsü ve denize uzayan zift kokusu arasından yol aldım ve tenha yollara saptım. - Halikarnas Balıkçısı

[tarih]
  • Aşağısı dar, yukarısı geniş bir tür yeniçeri başlığı
[tarih]
  • Osmanlı Devleti'nde vezir veya yüksek mevkide devlet adamlarının giydikleri bir başlık
[mecaz]
  • Onarma, tamir etme

Ata Sözleri ve Deyimler

  • kalafata çekmek

Birleşik Kelimeler: kalafat kalemi, kalafat yeri


TELEFAT (Kelime Kökeni: Arapça telefāt)


[isim] [eskimiş]
  • Hastalık, afet vb. sebeplerle hayvanların toplu ölümü

SIFAT (Kelime Kökeni: Arapça ṣifat)


[isim]
  • Bir kimsenin görev, ödev, toplumsal veya hukuki bakımdan yeri ve özelliği

    Başvezir sıfatıyla hükûmet işlerini idare eder. - Refik Halit Karay

[dil bilgisi]
  • Bir adı, nitelik, nicelik, yer, sıra vb. bakımından niteleyen, belirten kelime, ön ad

    Beyaz (ev), güzel (çocuk), beş (gün), bu (kitap) gibi.

[halk ağzında]
  • Yüz, kılık ve dış görünüş

    Takındığı bu sıfatı boynundaki kravattan fazla mühimsediği yoktu. - Falih Rıfkı Atay

Birleşik Kelimeler: sıfat-fiil, sıfat takımı, sıfat tamlaması, belgisiz sıfat, pekiştirmeli sıfat, türemiş sıfat, yalın sıfat, belirsizlik sıfatı, belirtme sıfatı, gösterme sıfatı, işaret sıfatı, niteleme sıfatı, sayı sıfatı, sıra sayı sıfatı, soru sıfatı, üleştirme sıfatı


SÜLFAT (Kelime Kökeni: Fransızca sulfate)


[isim] [kimya]
  • Sülfürik asidin tuzu veya esteri

Birleşik Kelimeler: amonyum sülfat, bakır sülfat, baryum sülfat, demir sülfat, magnezyum sülfat, potasyum sülfat, sodyum sülfat, kinin sülfatı


AHFAT (Kelime Kökeni: Arapça aḥfād)


[isim] [eskimiş]
  • Erkek torunlar

MÜKÂFAT (Kelime Kökeni: Arapça mukāfāt)


[isim]
  • Ödül

Ata Sözleri ve Deyimler

  • mükâfat almak
  • mükâfatını görmek

Birleşik Kelimeler: teselli mükâfatı


ŞATAFAT


[isim]
  • Görkem

    Hamam alayı da yine şatafat ve masraf cihetinden bundan aşağı kalmazmış. - Osman Cemal Kaygılı


TEŞRİFAT (Kelime Kökeni: Arapça teşrīfāt)


[isim]
  • Resmî günlerde ve toplantılarda devlet büyüklerinin makam ve mevki sıralarına göre kabulü

TANZİFAT (Kelime Kökeni: Arapça tanẓīfāt)


[isim] [eskimiş]
  • Belediyece yaptırılan temizlik işleri

Birleşik Kelimeler: tanzifat amelesi, tanzifat arabası


VEFAT (Kelime Kökeni: Arapça vefāt)


[isim]
  • Ölüm

    Dört sene evvel kaybettiği karısı Emine Hanım'ın vefatıyla bütün sevgisini, ümidini, hazzını, şefkatini oğluna vermişti. - Asaf Halet Çelebi

Ata Sözleri ve Deyimler

  • vefat etmek

Birleşik Kelimeler: vefat ilmühaberi


MÜELLEFAT (Kelime Kökeni: Arapça muʾellefāt)


[isim] [eskimiş]
  • Yazılı eserler

TAHRİFAT (Kelime Kökeni: Arapça taḥrīfāt)


[isim]
  • Bir şeyin aslını bozma, değiştirme