FAKFON ile Oluşan Kelimeler (FAKFON Kelime Türetme)



FAKFON harflerinden oluşan 17 kelime bulunuyor. FAKFON kelime türetme listesi ve kelime anlamları.

Ayrıca, "Fakfon kelimesinin anlamı nedir?" içeriklerine bakabilirsiniz.

6 Harfli Kelimeler

FAKFON19

4 Harfli Kelimeler

KOFA11, KANO5

3 Harfli Kelimeler

FON10, FOK10, KOF10, FAK9, FAN9, ONA4, KAN3

2 Harfli Kelimeler

OF9, AF8, FA8, OK3, ON3, AN2, AK2


AN (Kelime Kökeni: Arapça ān)


[isim]
  • Zamanın bölünemeyecek kadar kısa olan parçası, lahza, dakika

    Zira göçebelerin hayatı her an yardımlaşmalarını gerektirir. - Cemil Meriç

Ata Sözleri ve Deyimler

  • anı anına uymamak
  • an meselesi

Birleşik Kelimeler: anbean, bir an, eş anlı

[isim] [halk ağzında]
  • İki tarla arasındaki sınır
[isim]
  • Zihin

    An bulanıklığı. An yorgunluğu.


AK


[isim]
  • Kar, süt vb.nin rengi, beyaz, kara ve siyah karşıtı
[sıfat]
  • Bu renkte olan
[sıfat] [mecaz]
  • Temiz
[sıfat] [mecaz]
  • Dürüst
[sıfat] [mecaz]
  • Sıkıntısız, rahat

    Ak günler göresin.

Ata Sözleri ve Deyimler

  • ak akçe kara gün içindir
  • ak dediğine kara demek
  • ak don kara don geçitte belli olur
  • ak gün ağartır, kara gün karartır
  • akı ak karası kara
  • akı karası geçitte belli olur
  • akım derken bokum demek
  • ak koyun kara koyun geçit başında belli olur
  • ak koyunu gören içi dolu yağ sanır
  • ak koyunun kara kuzusu da olur
  • ak köpeğin pamuk pazarına zararı vardır
  • akla karayı seçmek
  • ak sakaldan yok sakala gelmek

Birleşik Kelimeler: ak ağa, akağaç, akamber, akasma, akbaba, akbakla, akbalık, akbalıkçıl, akbasma, akbaş, ak benek, akbuğday, akburçak, akciğer, akçöpleme, akdarı, ak demir, akdiken, akdoğan, akdut, ak gözlü, akgünlük, akhardal, ak kan, akkaraman, akkarınca, akkavak, akkefal, akkelebek, akkor, akkuş, akkuyruk, aklevrek, ak madde, akmantar, ak pak, akpas, akpelin, ak saçlı, aksakal, ak sakallı, aksedir, aksoğan, aksöğüt, aksu, aksuna, aksungur, ak sülümen, aktaş, aktavşan, aktöre, aktutma, ak yazı, ak yel, ak yem, Ak Yıldız, akyuvar, akzambak, yüzü ak, göz akı, yumurta akı, yüz akı


KAN


[isim]
  • Atardamar ve toplardamarların içinde dolaşarak hücrelerde özümleme, yadımlama görevlerini sağlayan plazma ve yuvarlardan oluşmuş kırmızı renkli sıvı

    Cebinden çıkardığı mendille ellerine bulaşan kanları silerek haykırdı. - Ömer Seyfettin

[mecaz]
  • Soy

    O da benim kanımdan.

Ata Sözleri ve Deyimler

  • kan (veya kanı) başına çıkmak (veya sıçramak veya toplanmak)
  • kana boyamak (veya bulamak veya bulatmak)
  • kan ağlamak
  • kan akıtmak
  • kan akmak
  • kan alacak damarı bilmek
  • kan almak
  • kana susamak
  • kan beynine sıçramak (veya çıkmak)
  • kan boğmak
  • kan çanağı gibi
  • kan çekmek
  • kan çıkmak
  • kan dere gibi akmak
  • kan dökmek
  • kan gelmek
  • kan gitmek
  • kan gövdeyi götürmek
  • kan gütmek
  • kanı donmak (veya çekilmek)
  • kanı ısınmak
  • kanı içine akmak
  • kanı kanla yumazlar, kanı suyla yurlar
  • kanı kaynamak
  • kanı kaynamak
  • kanı kurumak
  • kanına dokunmak
  • kanına ekmek doğramak
  • kanına girmek
  • kanına işlemek
  • kanına susamak
  • kanını emmek
  • kanını içine akıtmak
  • kanını kaynatmak
  • kanını kurutmak
  • kanını yerde koymak
  • kanı sulanmak
  • kanı temizlenmek
  • kanıyla ödemek
  • kan istemek
  • kan kaybetmek
  • kan kusturmak
  • kan kusup kızılcık şerbeti içtim demek
  • kan olmak
  • kan olmak
  • kan oturmak
  • kan revan içinde
  • kan revan içinde kalmak
  • kan tere batmak
  • kan ter içinde
  • kan ter içinde kalmak
  • kan tutmak
  • kan vermek
  • kan yürümek

Birleşik Kelimeler: kan akçesi, kan aktarımı, kan ayaklı, kan bağı, kan bankası, kan basıncı, kan bilimi, kan çıbanı, kandamlası, kan davası, kan doku, kan dolaşımı, kan gazı, kan grubu, kan kanseri, kan kardeşi, kankırmızı, kan kırmızı, kankızıl, kankurutan, kan nakli, kan otu, kan pahası, kan parası, kan plazması, kan portakalı, kan pulcuğu, kan serumu, kan şekeri, kan taşı, kan unu, kan uyuşmazlığı, kan zehirlenmesi, kana kan, kanı ayaklı, kanı bozuk, kanı sıcak, ak kan, kirli kan, safkan, tazekan, temiz kan, kardeşkanı, tavşankanı


OK


[isim]
  • Yayla atılan, ucunda sivri bir demir bulunan ince ve kısa tahta çubuk
[matematik]
  • Bir dairede bir kirişin ortasında bu kirişi gören yayın ortasına indirilen doğru parçası

Ata Sözleri ve Deyimler

  • ok atmak
  • ok gibi (yerinden) fırlamak
  • ok yaydan (veya yayından) çıkmak

Birleşik Kelimeler: ok meydanı, ok yılanı, suoku


ON


[isim]
  • Dokuzdan sonra gelen sayının adı
[sıfat]
  • Dokuzdan bir artık

Ata Sözleri ve Deyimler

  • on defa (veya kere)
  • on parmağı boğazında olmak
  • on parmağında on hüner (veya marifet) olmak
  • on parmağında on kara

Birleşik Kelimeler: onaltılık, on ayaklılar, onbaşı, onbeşli, on binlerce, on binlik, onbiraylık, on birli, ondörtlük, onikiparmak bağırsağı, onikitelli, on milyonluk, on para, onsekiz, beşon, ayın on dördü


ONA


[zamir]
  • O zamirinin yönelme durumu eki almış biçimi

    Yeğeninin ona çeken tek yanı yoktur. - Tarık Buğra

Ata Sözleri ve Deyimler

  • ona göre hava hoş

Birleşik Kelimeler: ona buna, sözüm ona


KANO (Kelime Kökeni: Fransızca canot)


[isim]
  • Kürekle yürütülen dar, uzun, hafif tekne

    Yelkensiz ve dümensiz kotra, şimdi bir kano sürati ile hareket ediyordu. - Aka Gündüz


AF (Kelime Kökeni: Arapça ʿafv)


[isim]
  • Bir suçu, bir kusuru veya bir hatayı bağışlama

Ata Sözleri ve Deyimler

  • af buyurun!
  • af çıkarmak
  • af dilemek
  • affa uğramak
  • affını dilemek (veya istemek)
  • affınıza sığınarak

Birleşik Kelimeler: affedilmek, affetmek, affettirmek, affeylemek, affolunmak, genel af, özel af, umumi af


FA (Kelime Kökeni: İtalyanca fa)


[isim] [müzik]
  • Müzikal ses dizilerinde mi ile sol arasındaki ses

Birleşik Kelimeler: fa anahtarı


FAK (Kelime Kökeni: Arapça faḫḫ)


[isim] [eskimiş]
  • Tuzak, kapan

    İyi bir fakı olsa yine iş görebilirdi. - Orhan Kemal

Ata Sözleri ve Deyimler

  • faka basmak


FAN (Kelime Kökeni: İngilizce fan)


[isim]
  • Havalandırma aracı, pervane, pervane kanadı, vantilatör

OF


[ünlem]
  • Sıkıntı, bezginlik, usanç, acı, yorgunluk vb. duyguları belirten bir söz

    Of, bıktım artık! Of, kolum acıdı! Bu da ne karışık bir rüya imiş diye söyleniyordu. - Abdülhak Şinasi Hisar

Ata Sözleri ve Deyimler

  • of bile dememek
  • of çekmek

[isim]
  • Trabzon iline bağlı ilçelerden biri

FON (Kelime Kökeni: Fransızca fond)


[isim] [ekonomi]
  • Belirli bir iş için gerektikçe harcanmak üzere ayrılıp işletilen para, kaynak

    Karşılıklı paralar fonundan beş yüz milyon lira millî savunma hizmetlerine tahsis edilmişti. - Attila İlhan

[ekonomi]
  • Bir kuruluşun mali kaynaklarının tümünün göstergesi

Birleşik Kelimeler: fon kâğıdı, fon müziği, likit fon, Fak Fuk Fonu, konut fonu, yatırım fonu


FOK (Kelime Kökeni: Fransızca phoque)


[isim] [hayvan bilimi]
  • Etçiller takımının fokgiller familyasından, 1-2 metre boyunda, postu değerli, memeli deniz hayvanı, ayı balığı (Phoca)

    Donuk ışıkta birçok fokun mağaraya girdiğini görmüş. - Halikarnas Balıkçısı


KOF


[sıfat]
  • Kuruyarak veya çürüyerek içi boşalmış olan

    Kof ceviz.

[mecaz]
  • Boş, değersiz, bilgisiz, yetkisiz (kimse)

    Bunlar medeni milletlerin lügat kitaplarına süs olsun diye yazılmış fantazyalı kof lakırtılardır. - Hüseyin Rahmi Gürpınar

[mecaz]
  • Güçsüz, dermansız

    Kof adam.

Ata Sözleri ve Deyimler

  • kof çıkmak