DÜZELTMEK Harflerini İçeren 5 Harfli Kelimeler



DÜZELTMEK harflerini içeren 5 harfli 28 kelime bulunuyor. 5 harfli DÜZELTMEK kelime türetme listesi ve kelime anlamları.

DÜZME13, DÜZEM13, MEDÜZ13, ÜZMEK11, TÜZEL10, EZMEK9, ELZEM9, MELEZ9, DEMET8, DEMEK8, DELME8, MEDET8, TEZEK8, TÜMEL8, ÜTMEK8, KÜTLE7, KÜLTE7, ETMEK6, EKLEM6, ELMEK6, KELEM6, MELEK6, TEMEL6, TEMEK6, TELEM6, TEKME6, TELEK5, TEKEL5


TELEK


[isim] [hayvan bilimi]
  • Kuşların gövde, kanat ve kuyruğunda bulunan, uçma, örtü ve kuyruk telekleri olarak üçe ayrılan, çeşitli renklerde kalın eksenli tüy

TEKEL


[isim]
  • Bir malın yapımının yalnızca bir kuruluşun elinde bulunduğu durum, inhisar, monopol
[mecaz]
  • Bir kişi veya kuruluşun herhangi bir alanda kazandığı büyük güç

    Özel yalıların tekelinden kurtarılan yeni kıyılar da halkın denizle buluşmasını sağlayacak. - Haldun Taner

Ata Sözleri ve Deyimler

  • tekelinde olmak
  • tekeline (veya tekellerine) almak

Birleşik Kelimeler: tekel bayisi, tekel maddesi, tekel ürünleri


ETMEK


[nesnesiz]
  • Bir işi yapmak

    Şemsi, sıra düştükçe emlak komisyonculuğu ediyordu. - Haldun Taner

[-i]
  • Bulmak, erişmek

    Hemşerileri gelir, kemençe gibi bir çalgıyla sabahı ederlerdi. - Refik Halit Karay

[-i] [-den]
  • Birini bir şeyden yoksun bırakmak
[-e]
  • Küçük veya büyük abdestini yapmak

    Çocuk altına etti.

[eskimiş]
  • Demek, söylemek

    Emrah eder düştüm dile / Bülbül figan eder güle - Erzurumlu Emrah

Ata Sözleri ve Deyimler

  • edememek
  • eden bulur, inleyen ölür
  • etme (veya etme yahu)
  • etmediğini bırakmamak (veya komamak)
  • etme eyleme
  • ettiği hayır, ürküttüğü kurbağaya değmemek
  • ettiğini bulmak (veya çekmek)
  • ettiğini yanına bırakmamak
  • ettiği yanına (kâr) kalmak
  • ettiğiyle kalmak


EKLEM


[isim] [anatomi]
  • Vücut kemiklerinin uç uca veya kenar kenara gelip birleştiği yer, mafsal

Birleşik Kelimeler: eklem bacaklılar, omuz eklemi


ELMEK (Kelime Kökeni: (elektronik mektup'tan))


[isim] [bilişim]
  • Elektronik posta

KELEM (Kelime Kökeni: Farsça kelem)


[isim] [halk ağzında]
  • Lahana

Birleşik Kelimeler: etsiz kelem


MELEK (Kelime Kökeni: Arapça melek)


[isim] [din bilgisi]
  • Tanrı ile insan arasında aracılık yaptığına ve nurdan olduğuna inanılan manevi varlık, ferişte
[mecaz]
  • Terbiyeli, uysal kimse

    Yanlarındaki kızlar ise sahici birer melekti. - Sait Faik Abasıyanık

Ata Sözleri ve Deyimler

  • melek gibi

Birleşik Kelimeler: melek otu


TEMEL (Kelime Kökeni: Rumca)


[isim]
  • Bir yapının toprak altında kalan ve yapıya dayanak olan duvar, taban vb. bölümlerinin tümü

    Evin temelleri sökülüyor gibi sarsılıyor. - Halide Edip Adıvar

[sıfat] [mecaz]
  • En önemli, belli başlı, ana, taban, esas, asıl, baz

    Devletin temel kanununun adı Anayasa'dır. - Burhan Felek

[mecaz]
  • Bir şeyin gelişimi için gereken ilk ögeler

    Temelde sıradan bir Fransız vodviline dayanırdı oynadıkları oyun. - Necati Cumalı

Ata Sözleri ve Deyimler

  • temel atmak
  • temel kakmak
  • temel tutmak

Birleşik Kelimeler: temel bilimler, temel cümle, temel çivisi, temel direği, temel direk, temel duruş, temel duvarı, temel eğitim, temel haklar, temel harf, temel kazısı, temel öğretim, temel önerme, temel sayılar, temel taşı, temel tümce


TEMEK


[isim] [halk ağzında]
  • Ahırdaki gübreyi dışarı atmak için kullanılan kapaklı veya kapaksız delik, pencere

TELEM (Kelime Kökeni: Fransızca téléimprimeur sözünün kısaltılmış biçimi)


[isim]
  • Bir metnin doğrudan doğruya gönderilmesini ve alıcı olarak basımevi harfleriyle yazılmasını sağlayan araç

TEKME


[isim]
  • Ayakla vuruş

    Kondulardan birinin duvarını tekmeyle yıkan bir yıkımcı, topal bir kadından ilk darbeyi yedi. - Lâtife Tekin

Ata Sözleri ve Deyimler

  • tekme atmak (veya vurmak)
  • tekme tokat girişmek
  • tekme yemek


KÜTLE (Kelime Kökeni: Arapça kutle)


[isim]
  • Katı maddelerin büyük parçası
[fizik]
  • Bir nesneye uygulanan kuvvetle, oluşan ivme arasındaki orantıyı veren katsayı veya nesne niceliği

Birleşik Kelimeler: organik kütle


KÜLTE


[isim]
  • Külçe
[jeoloji]
  • Kayaç
[halk ağzında]
  • Demet, bağlam

Birleşik Kelimeler: kırıntı külte, püskürük külte


DEMET (Kelime Kökeni: Rumca)


[isim]
  • Bağlanarak oluşturulmuş deste, bağlam

    Çiçeklikten bir demet maydanoz yolup geldi, sofradaki barbunya pilakisinin üstüne doğradı. - İnci Aral

[bitki bilimi]
  • Üstün yapılı bitkilerde öz suların akmasına yarayan, bitkiye desteklik eden damarlı veya lifli kordon
[anatomi]
  • Uzunlamasına birbirine bitişik olarak bir arada bulunan sinir ve kas telleri topluluğu
[fizik]
  • Bir atomun parçalanmasından doğan elektriklenmiş taneciklerin yörüngelerinden oluşan ışık topluluğu

Birleşik Kelimeler: elektron demeti


DEMEK


[nesnesiz]
  • Söylemek, söz söylemek

    Eskilerin dediği gibi beşer, şaşar. - Burhan Felek

[-e]
  • Ad vermek

    Muşmulaya döngel de derler.

[-e]
  • Herhangi bir kanıya, yargıya varmak

    Bu işe herkes ne der?

Ata Sözleri ve Deyimler

  • dediği çıkmak
  • dediğinden (dışarı) çıkmak
  • dediğine gelmek
  • dedi mi
  • deme!
  • demediğini bırakmamak (veya koymamak)
  • deme gitsin
  • demek istemek
  • demek ki (veya demek oluyor ki)
  • demek olmak
  • dememek
  • der oğlu der
  • deyip de geçmemek
  • diyecek yok

Birleşik Kelimeler: dedikodu, dediği dedik, dediğim dedikçi

Ata Sözleri ve Deyimler

  • dediği çıkmak
  • dediğinden (dışarı) çıkmak
  • dediğine gelmek
  • dedi mi
  • deme!
  • demediğini bırakmamak (veya koymamak)
  • deme gitsin
  • demek istemek
  • demek ki (veya demek oluyor ki)
  • demek olmak
  • dememek
  • der oğlu der
  • deyip de geçmemek
  • diyecek yok