DAVETSİZ Harflerini İçeren 4 Harfli Kelimeler



DAVETSİZ harflerini içeren 4 harfli 26 kelime bulunuyor. 4 harfli DAVETSİZ kelime türetme listesi ve kelime anlamları.

İVAZ13, VİZE13, VAİZ13, DEVA12, VİDA12, VEDA12, VADE12, VADİ12, SEVİ11, VASİ11, DİZE9, ZADE9, SEZA8, SEZİ8, AZİT7, SADE7, SEDA7, TAZE7, ZATİ7, ZAİT7, ADET6, EDAT6, İADE6, İDEA6, ASİT5, SİTE5


ASİT (Kelime Kökeni: Fransızca acide)


[isim] [kimya]
  • Turnusolün mavi rengini kırmızıya çevirmek özelliğinde olan ve birleşimindeki hidrojenin yerine maden alarak tuz oluşturan hidrojenli birleşik, hamız

Birleşik Kelimeler: asit alkol, asit borik, asit fenik, asit katalizör, asitölçer, amino asit, asetik asit, borik asit, bromhidrik asit, formik asit, fosforik asit, hidroklorik asit, karbonik asit, klor hidrik asit, klorik asit, laktik asit, margarik asit, nitrik asit, nükleik asit, oksalik asit, oleik asit, palmitik asit, pikrik asit, salisilik asit, silisik asit, sitrik asit, sülfürik asit, tartarik asit, ürik asit, karınca asidi, kuzukulağı asidi, limon asidi, süt asidi


SİTE (Kelime Kökeni: Fransızca cité)


[isim]
  • Genellikle belli meslek adamları için yapılmış veya belli amaçlarla kurulmuş konutlar topluluğu, iş merkezi
[eskimiş]
  • Şehir
[tarih]
  • İlk Çağda kendi yasalarıyla yönetilen bir veya birkaç kentten oluşan devlet
[bilişim]
  • Kişi veya kuruluşların genel ağda oluşturduğu değişik konulardaki bilgilendirici veya eğlendirici sayfalar

Birleşik Kelimeler: kültür sitesi, sanayi sitesi


ÂDET (Kelime Kökeni: Arapça ʿādet)


[isim] [toplum bilimi]
  • Görenek

    Bayram tebriği bir güzel âdettir. - Burhan Felek

Ata Sözleri ve Deyimler

  • âdet edinmek
  • âdet görmek
  • âdet olduğu üzere
  • âdet olmak
  • âdet yerini bulsun diye

Birleşik Kelimeler: âdetgörmezlik

[isim] [matematik]
  • Sayı

    İşe giren kadınların adedi günden güne çoğalıyor. - Nazım Hikmet

Birleşik Kelimeler: adedimürettep


EDAT (Kelime Kökeni: Arapça edāt)


[isim] [dil bilgisi]
  • Tek başına anlamı olmayan, sonuna geldiği sözle cümledeki diğer kelimeler arasında ilişki kuran kelime türü, ilgeç: Ev gibi huzur köşesi olmaz. Çocuk sabaha karşı uyudu

Birleşik Kelimeler: edat grubu, edat tümleci, rabıt edatı


İADE (Kelime Kökeni: Arapça iʿāde)


[isim]
  • Alınmış bir şeyi geri verme

    Sekiz buçuk altını iade için eline mühim bir para geçmesi lazımdı. - Refik Halit Karay

[edebiyat]
  • İadeli

Ata Sözleri ve Deyimler

  • iade etmek

Birleşik Kelimeler: iadeiitibar, iadeiziyaret, vergi iadesi


İDEA (Kelime Kökeni: Yunanca)


[isim]
  • Düşünce

    İdea akılla algılananın en üst aşamasını yani kavramı tanımlar. - Azra Erhat


AZİT (Kelime Kökeni: Fransızca azide)


[isim] [kimya]
  • Azothidrik asit HN3 teki hidrojenin yerine bir kökün geçmesi ile türeyen birleşikler

SADE (Kelime Kökeni: Farsça sāde)


[sıfat]
  • Süsü, gösterişi olmayan, yalın, gösterişsiz

    İki ufak çocuk konuşarak gidiyor; hâlleri o kadar sade, o kadar sevimli ki imrenmemek mümkün değil. - Memduh Şevket Esendal

[zarf]
  • (sa:'de) Yalnızca, yalnız, ancak, sadece

    Sade, derenin iki tarafına sıralanan kavak ve ceviz ağaçlarını seyretmek bile insana sonsuz bir zevk veriyor. - Etem İzzet Benice

[edebiyat]
  • Yalın, süssüz, anlaşılır olan (üslup, anlatım)

    Lirik şiir en halis şairlerin elinde gayet sadedir. - Yahya Kemal Beyatlı

Birleşik Kelimeler: sade birimler bölüğü, sade kahve, sade kek, sadeyağ


SEDA (Kelime Kökeni: Arapça ṣadā)


[isim]
  • Ses

    Alenen ortaya çıkmak ve milletin hukuku namına, yüksek seda ile bağırmak ve bütün milleti bu sedaya iştirak ettirmek lazımdır. - Atatürk

Birleşik Kelimeler: aksiseda, ses seda


TAZE (Kelime Kökeni: Farsça tāze)


[sıfat]
  • Bozulmamış, bayatlamamış olan

    Beyaz peyniri, ekmeğin taze kabuğuna sarıp ağzıma sokuyorum. - Yusuf Ziya Ortaç

[mecaz]
  • Yeni, zamanı geçmemiş

    Orada okuduğum en taze havadis yirmi beş, otuz günlüktü. - Halikarnas Balıkçısı

[isim] [mecaz]
  • Genç kadın

    Şu köşede çocuğuyla beraber bir taze oturuyor. - Ömer Seyfettin

Ata Sözleri ve Deyimler

  • taze ot görmüş eşek gibi

Birleşik Kelimeler: taze fasulye, tazekan, taze para, taze soğan, her dem taze, terütaze


ZATİ


[zarf]
  • Zaten

    Ben zati çarpılmışım, beni bırak da söyle bakalım, nasıl gideceksin dağın tepesindeki köye? - Ayşe Kulin

[sıfat] [eskimiş]
  • Kendine özgü, kişiye ilişkin, kişisel, özel

    Zatî eşya.

[felsefe]
  • Özünlü

ZAİT (Kelime Kökeni: Arapça zāʾid)


[sıfat] [eskimiş]
  • Çoğaltan, artıran
[isim] [matematik]
  • Artı (+)

SEZA (Kelime Kökeni: Farsça sezā)


[sıfat] [eskimiş]
  • Uygun, yaraşır, bir şeye değer

    Hele Topaç dedikleri o mollanın hâli görülmeye seza. - Sermet Muhtar Alus


SEZİ


[isim]
  • Sezgi

Birleşik Kelimeler: ilk sezi, önsezi


DİZE


[isim]
  • Şiirin satırlarından her biri, mısra

    İkinci dizenin sonunda, 'gözlerinin renginden'i okurken Belkıs kesti. - Necati Cumalı