DANGALAKLAŞMAK Harflerini İçeren 6 Harfli Kelimeler



DANGALAKLAŞMAK harflerini içeren 6 harfli 25 kelime bulunuyor. 6 harfli DANGALAKLAŞMAK kelime türetme listesi ve kelime anlamları.

ŞALGAM14, ŞAMDAN12, KANDAŞ11, MANGAL11, MALAGA11, KANGAL10, MAŞALA10, ADANMA9, ADAMAK9, DALAMA9, DALMAK9, MANDAL9, NAKKAŞ9, ŞALLAK9, ANLAMA7, ANAMAL7, ALLAMA7, AKLAMA7, KANMAK7, KANAMA7, KALKMA7, KALMAK7, KALKAN6, LAAKAL6, LAKLAK6


KALKAN


[isim]
  • Ok, kılıç vb.nden korunmak için savaşçıların kullandığı korunmalık
[mecaz]
  • Koruyucu

    Akbabanın kanatlarından başka kalkanı yoktu galiba. - Yusuf Ziya Ortaç

Ata Sözleri ve Deyimler

  • kalkan etmek
  • kalkan olmak

Birleşik Kelimeler: kalkan bezi, kılıçkalkan

[isim] [hayvan bilimi]
  • Yan yüzergillerden, büyük, yassı, derisi düğme veya çivi denilen birtakım sivri kemiklerle örtülü, beyaz etli balık, kalkan balığı (Scophtalmus maximus)

Birleşik Kelimeler: kalkan balığı, kalkan böcekleri, çivisiz kalkan


LAAKAL (Kelime Kökeni: Arapça lāaḳall)


[zarf] [eskimiş]
  • En azından, hiç olmazsa

    Büyük hanın altında sıra kahveler vardır ya; her birinde laakal iki, üç dava vekiline tesadüf edilir. - Reşat Nuri Güntekin


LAKLAK (Kelime Kökeni: Arapça laḳlāḳ)


[isim]
  • Leyleğin gagasıyla çıkardığı ses
[mecaz]
  • Ara vermeden söylenilen saçma sapan söz dizisi, gevezelik

Ata Sözleri ve Deyimler

  • laklak etmek


ANLAMA


[isim]
  • Anlamak işi, anlamaklık, kavrama, derk, fehim, intikal, tefehhüm, vukuf

    Lavabonun aynasında yorgun bir suratla kendini anlamaya çalışan bu adama bakıyorum. - Ahmet Ümit

[felsefe]
  • Bir olay veya önermenin daha önce bilinen bir kanunun veya formülün sonucu olduğunu görme

Birleşik Kelimeler: tam anlamıyla


ANAMAL


[isim] [ticaret]
  • Sermaye

Birleşik Kelimeler: anamal birikimi, anamal sahibi


ALLAMA


[isim]
  • Allamak işi

AKLAMA


[isim]
  • Aklamak işi, ibra

Birleşik Kelimeler: aklama belgesi


KANMAK


[-e]
  • Söylenilen sözün, anlatılan konunun doğruluğuna inanmak

KANAMA


[isim]
  • Kanamak işi, nezif

    Burun kanaması, diş kırılması, ötede beride ufak tefek sıyrıklar ve şişler... - Reşat Nuri Güntekin

Birleşik Kelimeler: beyin kanaması


KALKMA


[isim]
  • Kalkmak işi

    Sabahları erken kalkmayı sevmeyen, gece geç yatan gececi kişilerdensiniz. - Tomris Uyar


KALMAK


[nesnesiz]
  • Olduğu yeri ve durumu korumak, sürdürmek

    Sıkı sıkı kucakladı ve öylece kaldı. - Tarık Buğra

[-de]
  • Konaklamak, konmak

    Hemen karargâha yerleşmezsem ne geri dönebilir ne de otelde kalabilirdim. - Falih Rıfkı Atay

[-le]
  • Oturmak, yaşamak

    Tam beş sene benimle beraber kaldı. - Sait Faik Abasıyanık

[-de]
  • Oyalanmak, vakit geçirmek

    Kısa bir süre tezgâhın önünde kaldı. - Necati Cumalı

[-de]
  • İşlemez, yürümez duruma gelmek

    Araba yarı yolda kaldı.

[-e]
  • İleriye atılmak, ertelenmek

    Mahkeme ayın on sekizine kaldı. - Sait Faik Abasıyanık

[-de]
  • Bir şeyle kaplanmak, bir şeye bulanmak

    Oda duman içinde kaldı.

[-de]
  • Bir işi belli bir noktada bırakmak, ara vermek

    Bugün iş maddesinde kaldık.

[-den]
  • Miras olarak geçmek

    Çiftlik ana babasından kalmış.

[-den]
  • Yapamamak

    Misafir geldi, gezmeden kaldık.

[-le]
  • Yetinmek

    Yalnız dayak atmakla kalmadı, onu işinden de çıkardı.

[-le]
  • Sınırlanmak

    Amasya'da iken karşılaştığımız vaziyet yalnız Şeyh Recep Vakası ile kalmadı. - Atatürk

[yardımcı fiil]
  • Olmak, herhangi bir durumda bulunmak

    Fatma'nın yemek çantası olmasaydı dün aç kalmıştık. - Falih Rıfkı Atay

[yardımcı fiil]
  • Kök veya gövdeleri sonuna -a (-e), -ıp (-ip) zarf-fiil eki almış fiillere gelerek süreklilik bildiren birleşik fiiller oluşturur

    Bakakalmak.

    Şaşakalmak.

    Donakalmak. Şaşırıp kalmak. Donup kalmak.

Ata Sözleri ve Deyimler

  • ... den kalır yeri yok
  • ... ye kalsa (veya kalırsa)
  • kaldı ki

Birleşik Kelimeler: kala kala, geri kalmış


ADANMA


[isim]
  • Adanmak işi

ADAMAK


[-e] [-i]
  • Bir dileğin gerçekleşmesi amacıyla kutsal olduğuna inanılan bir güce niyette bulunmak, nezretmek
[mecaz]
  • Kutsal saydığı bir şey uğruna kendini feda etmek üzere söz vermek
[mecaz]
  • Bir şeyle yoğun olarak ilgilenmek
[mecaz]
  • Ayırmak, tahsis etmek

    Nasılsa altındaki arabayı edinmişti, bütün sevme gücünü de bu arabaya adamıştı. - Adalet Ağaoğlu

[mecaz]
  • İthaf etmek

Ata Sözleri ve Deyimler

  • ada bana, adayım sana
  • adamak kolay, ödemek zordur
  • adamakla mal tükenmez


DALAMA


[isim]
  • Dalamak işi

DALMAK


[-e]
  • Suyun içine bütün vücuduyla ve hızla girmek

    O çirkin, kaba kunduralarla sıcak günde serin denize dalmışım gibi rahatladım. - Ayla Kutlu

[nesnesiz]
  • Bir yerin içine girmek

    Hızla içeri dalıp mumun başında duran adama doğru iki adım attı. - Elif Şafak

[nesnesiz] [mecaz]
  • Kendini bilmez duruma gelmek, kendinden geçmek

    Çocuk ateşi çıkınca daldı.

[nesnesiz]
  • Uyumak

    O serinlik içinde Tevfik dalmış. Uyandığı vakit güneş çoktan doğmuştu. - Memduh Şevket Esendal

[mecaz]
  • Başka bir şeyle uğraşamayacak veya başka bir şeyi düşünemeyecek biçimde kendini bir şeye kaptırmak
[spor]
  • Güreşte rakibinin belden aşağı bir yerini aniden tutmak

Ata Sözleri ve Deyimler

  • dala çıka
  • dalıp çıkmak
  • dalıp gitmek