BÜZÜŞÜVERMEK Harflerini İçeren 5 Harfli Kelimeler



BÜZÜŞÜVERMEK harflerini içeren 5 harfli 39 kelime bulunuyor. 5 harfli BÜZÜŞÜVERMEK kelime türetme listesi ve kelime anlamları.

BÜKÜŞ14, BÜZÜK14, BÜZME13, KÜŞÜM13, ÜŞÜME13, BÜRÜM12, BÜKÜM12, RÜKÜŞ12, ŞÜKÜR12, ÜRKÜŞ12, VERME12, VEREM12, BEZME11, BÜRÜK11, BEŞME11, MEZÜR11, ÜŞMEK11, ÜZMEK11, ZÜMRE11, BÜKME10, BEZEK10, BEŞER10, EZBER10, KEBZE10, ŞEBEK10, ÜRÜME10, ÜZERE10, EŞMEK9, EZMEK9, REŞME9, ŞEKER8, ÜRKME8, ÜREME8, ZEKER8, ERMEK6, KEREM6, KEMER6, KEMRE6, MEREK6


ERMEK


[-e]
  • Erişmek

    Nereden geldiğini anlamadığı bir ataklığa ermişti. - Necati Cumalı

[nesnesiz]
  • İnsan veya bitki büyüyüp gelişmek, yetişmek
[nesnesiz]
  • Ürün olgunlaşmak

    Arpalar erdi de gelin, girdik yolmaya - Halk türküsü

[nesnesiz] [din bilgisi]
  • Kendini Tanrı yoluna vermiş kimse insanüstü kutsal bir aşamaya erişmek

Ata Sözleri ve Deyimler

  • erdiğine erer, ermediğine taş atar

Birleşik Kelimeler: aşermek


KEREM (Kelime Kökeni: Arapça kerem)


[isim] [eskimiş]
  • Soyluluk, ululuk, büyüklük, asalet

Ata Sözleri ve Deyimler

  • kerem buyurun (veya eyleyin)
  • kerem etmek

Birleşik Kelimeler: kerem sahibi


KEMER (Kelime Kökeni: Farsça kemer)


[isim]
  • Bele dolayarak toka ile tutturulan, kumaş, deri veya metalden yapılan bel bağı

    Nihat elinde tuttuğu kemeri denize fırlatıp attı. - Peyami Safa

[sıfat]
  • Tümsekli

    Kemer burun.

[anatomi]
  • Kemiklerden oluşan yay biçimindeki yapı

    Kaş kemeri. Damak kemeri. Ayak kemeri.

[jeoloji]
  • Katmanlı kayaçlarda bir kıvrımın kabarık tepe yeri, tekne karşıtı
[mimarlık]
  • İki sütun veya ayağı birbirine üstten yarım çember, basık eğri, yonca yaprağı vb. biçimlerde bağlayan ve üzerine gelen duvar ağırlıklarını, iki yanındaki ayaklara bindiren tonoz bağlantı

    Büyük bir camiydi bu. Minareleri, kubbeleri, kemerleri ve parmaklıklı pencereleri filan hepsi tamamdı. - Oğuz Atay

[eskimiş]
  • Özellikle yolculukta kullanılan, üzerinde altın, para yerleştirmeye yarar gözleri olan meşin kuşak

Ata Sözleri ve Deyimler

  • kemer (veya kemerini) sıkmak
  • kemeri dolu olmak

Birleşik Kelimeler: kemer bağlama, kemer gözü, kemer patlıcanı, bel kemeri, emniyet kemeri, su kemeri

[isim]
  • Antalya iline bağlı ilçelerden biri

KEMRE


[isim] [halk ağzında]
  • Gübre, tezek

Ata Sözleri ve Deyimler

  • kemre bağlamak


MEREK


[isim] [halk ağzında]
  • Samanlık, odunluk, hayvan yemi deposu veya ahır

ŞEKER (Kelime Kökeni: Farsça şeker)


[isim]
  • Şeker kamışı, şeker pancarı, patates, havuç, mısır, buğday vb. bitkilerin sap ve köklerinin öz suyundan veya nişastasından çıkarılan, birleşiminde karbon, oksijen ve hidrojen bulunan, beyaz, suda eriyen, mayalanabilen ve çoğu tatlı olan maddelerin genel adı
[tıp]
  • Şeker hastalığı

    Yirmi gün evvel ameliyat edildiği hâlde biraz şekeri görüldüğü için henüz taburcu edilememişti. - Haldun Taner

[sıfat] [mecaz]
  • Sevimli, cana yakın ve güzel

    Hele bak, ne şeker şey!

Ata Sözleri ve Deyimler

  • şeker gibi
  • şekeri kestirmek
  • şekerim!

Birleşik Kelimeler: şeker ağacı, şeker aktarması, Şeker Bayramı, şeker fasulyesi, şeker hastalığı, şeker kamışı, şeker pancarı, şekerpare, şekerrenk, esmer şeker, gizli şeker, gülbeşeker, kesme şeker, küp şeker, toz şeker, akide şekeri, badem şekeri, bayram şekeri, bonbon şekeri, çay şekeri, elma şekeri, horoz şekeri, kestane şekeri, kıtlama şekeri, kişniş şekeri, leblebi şekeri, lohusa şekeri, mevlit şekeri, meyve şekeri, nane şekeri, nikâh şekeri, nişasta şekeri, nöbet şekeri, pamuk şekeri, peynir şekeri, pudra şekeri, süt şekeri, üzüm şekeri


ÜRKME


[isim]
  • Ürkmek işi, tevahhuş

ÜREME


[isim]
  • Üremek işi
[biyoloji]
  • Canlıların cinsel hücrelerinin birleşmesinden ortaya çıkan tohumla veya doğrudan doğruya oluşturdukları sporlarla çoğalmaları, tenasül

Birleşik Kelimeler: üreme organları, döllenmesiz üreme, eşeyli üreme, eşeysiz üreme, kendiliğinden üreme


ZEKER (Kelime Kökeni: Arapça ẕeker)


[isim] [eskimiş]
  • Erkeklik organı

EŞMEK


[-i]
  • Toprağı veya toprak gibi yumuşak bir şeyi biraz kazmak

    Bereket versin ateş koydu demin komşu kadın / Üşüyorsan eşiver mangalı, eş, eş de ısın - Mehmet Akif Ersoy

[mecaz]
  • Araştırmak, incelemek
[nesnesiz]
  • At hızlı gitmek

EZMEK


[-i]
  • Üstüne basarak veya bir şey arasına sıkıştırarak yassılaştırmak, biçimini değiştirmek

    Ben kendi hesabıma aruzu bir bal mumu gibi ezer, oynar, istediğim şekle sokardım. - Enis Behiç Koryürek

[nesnesiz]
  • Sıvı içinde bastırıp karıştırarak eritmek

    Şerbet için şeker ezmek. Boya ezmek.

[mecaz]
  • Üzmek, sıkıntıya sokmak

    Seven kalbi ezmek, sevmeyen kalbi durdurmaktan daha affedilmez bir cinayettir. - Aka Gündüz

[mecaz]
  • Dayanıklılığını aşacak derecede çalıştırarak yormak

    Bu yol hayvanı ezdi.

[mecaz]
  • Yenmek, sindirmek

    Düşmanı ezmek.

[argo]
  • Harcamak

    Paraları bir haftada ezerim. - Sait Faik Abasıyanık

Ata Sözleri ve Deyimler

  • ez de suyunu iç
  • ezip büzmek

Birleşik Kelimeler: ezimevi, elezer, özezer, karıncaezmez


REŞME


[isim] [halk ağzında]
  • Hayvanın başlığı, yuları ve gemi
[isim]
  • Konfeksiyonda düz dikiş yapan bir makine türü

BÜKME


[isim]
  • Bükmek işi
[spor]
  • Vücudun bir bölümünü yanındaki bölüm üzerine kıvırma, germe karşıtı

Birleşik Kelimeler: gıcırı bükme


BEZEK


[isim]
  • Süs, ziynet

BEŞER (Kelime Kökeni: Arapça beşer)


[isim]
  • İnsanoğlu, insan

    Beşer denen kuş doymaz itilalara. - Tevfik Fikret

Ata Sözleri ve Deyimler

  • beşer şaşar

Birleşik Kelimeler: benibeşer, fevkalbeşer

[sıfat]
  • Beş sayısının üleştirme sayı sıfatı

Birleşik Kelimeler: üçer beşer