BURKULABİLMEK Harflerini İçeren 6 Harfli Kelimeler



BURKULABİLMEK harflerini içeren 6 harfli 40 kelime bulunuyor. 6 harfli BURKULABİLMEK kelime türetme listesi ve kelime anlamları.

BUMBAR12, BAMBUL12, BURKUK10, BURKMA10, BURMAK10, BULMAK10, EBABİL10, EBRULU10, KAMBUR10, MAKBUL10, REBABİ10, BİLMEK9, BİLLUR9, EBRULİ9, KURUMA9, KUMLUK9, KALBUR9, KAMBER9, LAMBRİ9, MAKBER9, RUMLUK9, ULUMAK9, BAKİRE8, BELLİK8, EKABİR8, KURMAK8, KULLUK8, KUMRAL8, KABİLE8, MAKULE8, RAKİBE8, İRKMEK7, KARLUK7, KAKULE7, KAMERİ7, KEMLİK7, REKLAM7, KARELİ6, KALKER6, KELLİK6


KARELİ


[sıfat]
  • Karelere bölünmüş, üstünde kareleri olan, damalı, satrançlı

    Dokuz kat elbiseniz arasında, iri siyah kareli elbisenizi bulamamışlar. - Necip Fazıl Kısakürek


KALKER (Kelime Kökeni: Fransızca calcaire)


[isim] [mineraloji]
  • Kireç taşı

Birleşik Kelimeler: sedefli kalker


KELLİK


[isim]
  • Kel olma durumu

    Tepelerindeki kellik, yavaş yavaş çıkan tüylerle kapanıyor. - Ömer Seyfettin


İRKMEK


[nesnesiz] [halk ağzında]
  • Birikmek
[eskimiş]
  • Biriktirmek, toplamak

KARLUK


[isim] [tarih]
  • Eski Türk boylarından biri

KAKULE (Kelime Kökeni: Arapça ḳāḳulle)


[isim] [bitki bilimi]
  • Zencefilgillerden, sıcak iklimlerde yetişen güzel kokulu bir bitki (Elettaria cardamomum)

KAMERÎ (Kelime Kökeni: Arapça ḳamerī)


[sıfat] [eskimiş]
  • Ayla ilgili

Birleşik Kelimeler: kamerî ay, kamerî takvim, kamerî yıl


KEMLİK


[isim]
  • Kötülük

Ata Sözleri ve Deyimler

  • kemlik etmek


REKLAM (Kelime Kökeni: Fransızca réclame)


[isim]
  • Bir şeyi halka tanıtmak, beğendirmek ve böylelikle sürümünü sağlamak için denenen her türlü yol

    Şehirde canlı reklam dolaştırmak hiçbirimizin aklına gelmemişti. - Reşat Nuri Güntekin

Ata Sözleri ve Deyimler

  • reklam etmek
  • reklam yapmak

Birleşik Kelimeler: reklam ajansı, reklam filmi, reklam kuşağı, reklam levhası, bilinçaltı reklam, gizli reklam, sanal reklam, tanıtıcı reklam


BAKİRE (Kelime Kökeni: Arapça bākire)


[sıfat]
  • Cinsel ilişkide bulunmamış (dişi), kızoğlan, kızoğlankız, erden

    Bu mahallede bakire kızları bakkal dükkânına bile yollamıyorlar. - Peyami Safa


BELLİK


[isim]
  • İşaret, marka

EKÂBİR (Kelime Kökeni: Arapça ekābir)


[isim] [eskimiş]
  • Büyükler, devlet büyükleri, ileri gelenler

    Kaymakam beyin hemen arkasında kalan ekâbiri umursamadan sıtma doktoru da kalkmıştı. - Tarık Buğra

[alay yollu]
  • Kendini beğenmiş kimse

    Senin gibi ekâbir bir adam bu tür haberlerin peşinde koşturmaz. - Ahmet Ümit


KURMAK


[-i]
  • Bir şeyi oluşturan parçaları birleştirerek bütün durumuna getirmek, monte etmek

    Geniş çöl ufukları arasında çadırlarımızı kurduk. - Falih Rıfkı Atay

[ticaret]
  • Ortaklık sağlamak
[mecaz]
  • Bir kimseyi dedikodu veya telkinlerle başkasına karşı öfkelendirmek

KULLUK


[isim]
  • Kul olma durumu, kölelik, ubudiyet

    Kulluk bakımından da o kimseden daha âciz ve itaatlisi olamaz. - Necip Fazıl Kısakürek

[tarih]
  • Karakol

Ata Sözleri ve Deyimler

  • kulluk etmek

Birleşik Kelimeler: kulluk kölelik


KUMRAL


[isim]
  • Koyu sarı veya açık kestane rengi
[sıfat]
  • Teni ve saçları sarıya çalan açık buğday rengi olan(kimse)

    Ekrandaki Loretta, ince yapılı, uzun bacaklı, kumral, yeşil gözlüydü. - Elif Şafak