BEYŞEHİR harflerinden oluşan 48 kelime bulunuyor. BEYŞEHİR kelime türetme listesi ve kelime anlamları.
Ayrıca, "Beyşehir kelimesinin anlamı nedir?" içeriklerine bakabilirsiniz.
8 Harfli Kelimeler
BEYŞEHİR19
7 Harfli Kelimeler
ŞEHRİYE16
6 Harfli Kelimeler
BEŞERİ11, ŞERİYE11
5 Harfli Kelimeler
BEHEY13, HEYBE13, ŞEHİR12, BEHRE11, BEHER11, BEŞER10, BİREY9
4 Harfli Kelimeler
ŞEYH13, ŞERH11, HİBE10, BREŞ9, EŞEY9, BİYE8, ERİŞ7, ŞERİ7, BERİ6, BERE6, EYER6, İBRE6, REYE6
3 Harfli Kelimeler
HİŞ10, HEY9, BEŞ8, ŞEY8, ŞEB8, BEY7, HER7, ŞER6, BRE5, BİR5, EBE5, İYE5, REY5, YER5
2 Harfli Kelimeler
EH6, HE6, EŞ5, İŞ5, ŞE5,
BE4, EY4, YE4, ER2, RE2
ER
[isim]
[mecaz]
-
İşini iyi bilen, yetenekli kimse
Sanat eri çalışır, bir eser kor ortaya, onun güzel olduğuna inanır, o güzelliği herkesin anlamasını, kavramasını ister.
- Nurullah Ataç
[sıfat] [mecaz]
[askerlik]
[halk ağzında]
Ata Sözleri ve Deyimler
- ere gitmek (veya varmak)
- ere vermek
- erim er olsun da yerim çalı dibi olsun
- erine göre bağla başını, tencerene göre kaynat aşını
- er kocar, gönül kocamaz
- er lokması er kursağında kalmaz
- er olan ekmeğini taştan çıkarır
- er oyunu üçe kadar
Birleşik Kelimeler: erbaş, er bezi, erdişi, er ekmeği, er kişi, er meydanı, er suyu, acemi er, komando er, tam er, avcı eri, emir eri, gönül eri, hizmet eri, iş eri, sanat eri, yazın eri
[zarf] [halk ağzında]
Birleşik Kelimeler: er ekmeği, er geç
[kimya]
-
Erbiyum elementinin simgesi
RE
[isim] [müzik]
-
Gam (II) dizisinde do ile mi arasındaki ses
[kimya]
-
Renyum elementinin simgesi
BE
[ünlem]
[kimya]
-
Berilyum elementinin simgesi
EY
[ünlem]
-
Kendisine söz söylenilen kimse veya kimselerin dikkati çekilmek istendiğinde adın başına getirilen ve uzatılabilen bir seslenme sözü
Ey arkadaş!
YE
BRE
(Kelime Kökeni: Rumca)
[ünlem] [eskimiş]
[bağlaç]
BİR
[isim]
[sıfat]
[sıfat]
-
Beraber
Hep biriz, ayrılmayız.
[sıfat]
-
Bu sayı kadar olan
Bir kalem.
[sıfat]
[sıfat]
[sıfat]
[sıfat]
-
Ortaklaşa olan, birleşik, müşterek
Bizim kesemiz birdir.
[sıfat]
-
Değer, önem bakımlarından birbirinden farksız, birbirine eşit, birbirine benzer
[zarf]
[zarf]
[zarf]
Ata Sözleri ve Deyimler
- ... bir hâl almak (hâle girmek)
- bir ... bir (veya bir de)
- bir abam (postum) var atarım, nerede olsam yatarım
- bir adama kırk gün ne dersen o olur
- bir ağaçta gül de biter diken de
- bir ağızdan çıkıp bin dile yayılır
- bir anaya bir kız, bir kafaya bir göz
- bir arpa boyu (gitmek veya yol almak)
- bir aşağı bir yukarı
- bir atımlık barutu olmak (veya kalmak)
- bir ayağı çukurda olmak
- bir ayak üstünde bin yalan söylemek
- bir ayak üstünde kırk yalanın belini bükmek
- bir baba dokuz evladı besler, dokuz evlat bir babayı beslemez
- bir baltaya sap olamamak
- bir bardak suda fırtına koparmak
- bir başa bir göz yeter
- bir başka (olmak)
- bir baştan (veya uçtan) bir başa (veya uca)
- bir ben, bir de Allah bilir
- bir biçimine getirmek
- bir boka yaramamak
- bir bu eksikti
- bir çatı altında (olmak veya bulunmak)
- bir çekirdek geri kalmamak
- bir çiçekle bahar (veya yaz) olmaz
- bir çöplükte iki horoz ötmez
- bir çuval inciri berbat etmek
- bir dalda durmamak
- bir de
- bir dediği bir dediğini tutmamak
- bir dediği iki olmamak
- bir dediğini iki etmemek
- bir deli kuyuya bir taş atar, kırk akıllı çıkaramazmış
- bir deri bir kemik (kalmak)
- bir dikili ağacı olmamak
- bir dikiş kaldı
- bir dokun bin ah işit (veya dinle) (kâseifağfurdan)
- bir don bir gömlek
- bir dostluk kaldı!
- bir dönüm güzlük on dönüm yazlığa bedeldir
- bir dudağı yerde bir dudağı gökte
- bir düşüncedir (veya düşünce) almak
- bire ... vermek
- bire beş katmak
- bire bin katmak
- bir el bir eli yıkar, iki el bir yüzü yıkar
- bir elini bırakıp ötekini öpmek
- bir elinin verdiğini öbür elin görmesin
- bir elin nesi var, iki elin sesi var
- bir elin sesi çıkmaz
- bir eli yağda bir eli balda (olmak)
- bir elle verdiğini öbür elle almak
- bir elmanın yarısı o, yarısı bu
- bir fende kazık kakmak (veya çakmak)
- bir fincan kahvenin kırk yıl hatırı vardır
- bir fit bin büyü yerine geçer
- bir gömlek aşağı
- bir gömlek fazla eskitmiş olmak
- bir görüş bir kör biliş
- bir göz ağlarken öbür göz gülmez
- bir göz gülmek
- bir günden bir güne
- bir günlük beylik beyliktir
- bir hâl olmak
- bir hizaya gelmek
- biri bilmeyen bini hiç bilmez
- bir içim su (gibi olmak)
- bir iğne bir iplik olmak
- bir ilke imza atmak
- bir inat, bir murat
- bir işaretine bakmak
- bir işi başından kesmek
- bir iş olmak
- bir iştir oldu
- bir kafada olmak
- bir kapıya çıkmak
- bir karıyla bir koca, dırdır eder her gece
- bir kaşık suda boğmak
- bir kazanda kaynamak
- bir kenara atılmak
- bir kenarda durmak
- bir kıza dünür düşmek
- bir kızı bin kişi ister, bir kişi alır
- bir kolayını aramak
- bir kolayını bulmak
- bir kol çengi
- bir koltuğa iki karpuz sığmaz
- bir korkak bir orduyu bozar
- bir koyundan iki post çıkarmak
- bir Köroğlu, bir Ayvaz
- bir köşeye atılmak
- bir köşeye atmak
- bir köşeye çekilmek
- bir köşeye koymak
- bir köşeye oturmak
- bir köşeye sinmek
- bir kötünün yedi mahalleye zararı vardır (veya dokunur)
- bir kulağından girip öbür kulağından çıkmak
- bir kurşun atımı
- bir mıh bir nal kurtarır, bir nal bir at kurtarır
- bir mum al da derdine yan
- bir noktaya kadar
- bir o kadar
- bir olmak
- bir olmak
- bir o yana, bir bu yana
- bir papel (veya pul) etmemek
- bir pula satmak
- bir selam bin hatır yapar
- bir sıçrarsın çekirge, iki sıçrarsın çekirge, sonunda yakalanırsın çekirge (veya üçüncüsünde avucuma düşersin çekirge)
- bir sıkımlık canı olmak
- bir söylemek pir söylemek
- bir söyle on dinle
- bir sözünü (veya dediğini) iki etmemek
- bir sürçen atın başı kesilmez
- bir şey (veya şeyler) olmak
- bir şey anlamamak
- bir şeye benzememek
- bir şeyler, bir şeyler
- bir şey sanmak
- bir şey söylemek
- bir şey yapmak
- bir tanem
- bir tarafa bırakmak (veya koymak)
- bir tarakta bezi olmamak
- bir taşla iki kuş vurmak
- bir tat, bin feryat
- bir tek
- bir tek atmak
- bir tepe yıkılır, bir dere dolar
- bir torba kemik
- bir tuhaflığı olmak
- bir tutmak (veya görmek)
- bir varmış bir yokmuş
- bir yakadan baş çıkarmak
- bir yastığa baş koymak
- bir yastıkta kocamak
- bir yaşına daha girmek
- bir yemem diyenden kork, bir oturmam diyenden
- bir yere kadar
- bir yiyip bin şükretmek
- bir yol tutturmak
- bir yolunu bulmak
Birleşik Kelimeler: bir ağızdan, bir alay, bir âlem, bir an, bir anlamda, bir anlık, bir ara, bir aralık, bir araba, bir arada, bir atımlık, bir avuç, bir ayak evvel, bir ayak önce, biraz, bir bakıma, bir başına, bir başkası, bir bir, bir boy, bir çenekliler, bir çenetli, bir çırpıda, bir çift, bir çuval dolusu, bir daha, bir damla, bir defa, bir defacık, bir derece, bir diğeri, bir dikişte, bir dirhem, bir dizi, bir dolu, bir düzine, bir düziye, bir evcikli, bir gıdım, bir gözeli, bir gün evvel, bir gün önce, bir güzel, bir hamlede, bir hayli, bir hoş, bir hücreli, bir iki, birkaç, bir kalem, bir karar, bir karış, bir kere, bir koşu, bir küme, bir lahza, bir lokma, bir milyonluk, bir müddet, bir nebze, bir nefes, bir nevi, bir nice, bir numara, bir ölçüde, bir örnek, bir paralık, bir parça, bir parmak, bir sıra, bir solukta, bir süre, bir sürü, bir tabur, bir tahtada, birtakım, bir tane, bir temiz, bir terimli, bir tomar, bir tuhaf, bir tutam, bir türlü, bir vakitler, bir yana, bir yanda, bir yandan, bir yığın, bir yol, bir yudum, bir zahmet, bir zaman, birdenbire, birdirbir, birebir, bire bir, bire bir eşleme, ağzı bir, arada bir, ayda yılda bir, beş bir, binbir, binde bir, bire bir, daha bir, dört bir, elde bir, ellibir, hangi bir, hep bir ağızdan, her bir, herhangi bir, hiçbir, iki bir, ikide bir, kapı bir komşu, kırkyılda bir, nisan bir, nisan bir şakası, onbiraylık, şöyle bir, üç bir, yirmibir, ikide birde, başka biri, hiçbiri
EBE
[isim]
[halk ağzında]
Ata Sözleri ve Deyimler
Birleşik Kelimeler: ebebulguru, ebegümeci, ebekuşağı, ebemkuşağı, körebe, dil ebesi, kumar ebesi, laf ebesi, lakırtı ebesi, oyun ebesi, söz ebesi
İYE
[isim]
-
Kendisinin olan bir şeyi, yasaya uygun olarak dilediği gibi kullanabilen kimse, sahip
Ata Sözleri ve Deyimler
REY
(Kelime Kökeni: Arapça reʾy)
[isim] [eskimiş]
Ata Sözleri ve Deyimler
YER
[isim]
[coğrafya]
[mecaz]
Ata Sözleri ve Deyimler
- yer açmak
- yer almak
- yer bakır gök demir kesilmek
- yer bulmak
- yer çevirmek
- yer değiştirmek
- yerde kalmak
- yer demir gök bakır
- yerden göğe kadar
- yerden yere çalmak
- yerden yere vurmak
- yere bakan (veya bakıp) yürek yakan
- yere bakmak
- yere baktırmak
- yere batasıca (veya batsın)
- yere batmak
- yere çalmak
- yere göğe koymamak
- yere sağlam basmak
- yere sermek
- yer etmek
- yere vurmak
- yere yığılmak
- yere yıkılmak
- yeri başka
- yeridir
- yeri gelmek
- yeri göğü ben yarattım demek
- yeri göğü birbirine katmak
- yeri göğü inletmek
- yeri göğü tırmalamak
- yeri göğü tutmak
- yerinde duramamak
- yerinde kalmak
- yerinden fırlamak
- yerinden oynamak
- yerinden oynatmak
- yerinde olmak
- yerinde saymak
- yerinde su çıkmak
- yerinde yeller esmek
- yerin dibine batırıp çıkarmak
- yerin dibine geçmek (veya batmak veya girmek)
- yerine geçmek
- yerine gelmek
- yerine getirmek
- yerine koymak
- yerine oturmak
- yerini almak
- yerini beğenmek
- yerini bulmak
- yerini doldurmak
- yerini ısıtmak
- yerini sevmek
- yerini tutmak
- yerini yapmak
- yerin kulağı var
- yeri olmak
- yeri öpmek
- yeri soğumadan
- yeri var!
- yeri yurdu belirsiz olmak
- yer kabul etmez
- yer kaplamak
- yer kapmak
- yerle beraber
- yerle bir etmek
- yerle gök bir olsa
- yerlerde sürünmek
- yerlere geçmek
- yerlere kadar eğilmek
- yerleri süpürmek
- yerle yeksan etmek
- yer öpmek
- yer tutmak
- yer vermek
- yer yarılıp içine girmek (veya geçmek)
- yer yerinden oynamak
Birleşik Kelimeler: yer adı, yer alıştırmaları, yeraltı, yer altı, yer belirteci, yerberi, yer biçimleri, yer bilimi, yer cücesi, yer çamı, yer çekimi, yer çekirdeği, yer çöküntüsü, yer değiştirme, yer domuzu, yer elması, yereşeği, yer fesleğeni, yer fıstığı, yer geçidi, yer hostesi, yer istasyonu, yer kabuğu, yer katı, yerküre, yer mantarı, yermerkezcilik, yer merkezli, yer meşesi, yer minderi, yer mumu, yer odası, yer ölçümü, yer örümceği, yeröte, yer özekçil, yer palamudu, yer pelidi, yer pırasası, yer sakızı, yer sarmaşığı, yer sarsıntısı, yer servisi, yer sıçanı, yer sofrası, yer solucanı, yer üstü, yer yağı, yer yatağı, yer yer, yer yurt, yer yuvarı, yer yuvarlağı, yeryüzü, yer zarfı, yerdegezen, yerden bitme, yerden selam, yerden temenna, yerden yapma, yere doğrulum, yeregeçen, yere yönelim, geometrik yer, kapalı yer korkusu, kara yer, köylük yer, ortalık yer, ara yerde, başı yerde, beşibiryerde, yüzü yerde, beyhude yere, boş yere, gereksiz yere, haksız yere, lüzumsuz yere, nafile yere, nahak yere, sebepsiz yere, yanlış yere, yok yere, atıştırma yeri, atış yeri, bayram yeri, bekleme yeri, besi yeri, bitirim yeri, buluşma yeri, çıkarma yeri, çıkış yeri, dalyan yeri, demir yeri, dizgi yeri, doğum yeri, edep yeri, gezinti yeri, hacet yeri, harman yeri, iş yeri, ivinti yeri, kabul yeri, kalafat yeri, kaşan yeri, kilit yeri, köy yeri, panayır yeri, park yeri, pazar yeri, piknik yeri, piyasa yeri, pot yeri, sargı yeri, satış yeri, şeref yeri, tan yeri, tırnak yeri, toplantı yeri, uğrak yeri, ut yeri, voli yeri, yangın yeri, yapı yeri, yargı yeri, yönetim yeri, ziyaret yeri, yerli yerine, ayıp yerler
EŞ
[isim]
[halk ağzında]
[halk ağzında]
[halk ağzında]
Ata Sözleri ve Deyimler
- eşi benzeri (veya manendi veya menendi) olmamak (veya bulunmamak veya yok)
- eş tutmak
Birleşik Kelimeler: eş adlı, eş anlam, eş anlı, eş bacaklılar, eş basınç, eş başkan, eş biçim, eş cinsel, eş değer, eş deprem, eş dost, eş eksenli, eş güdüm, eş kanatlı, eşkenar, eş koşma, eş merkezli, eş ölçüm, eş sesli, eş sıcak, eş yapı, eş yapım, eş yükselti, eş zaman, döl eşi
İŞ
[isim]
[mecaz]
[mecaz]
[fizik]
-
Bir kuvvetin uygulanma noktasını hareket ettirirken harcadığı güç
Erg, jul, kilogrammetre, vatsaat, kilovatsaat iş ve enerji birimleridir.
Ata Sözleri ve Deyimler
- iş (birinde) bitmek
- iş (birinden) bitmek
- iş (birine) kalmak
- iş açmak
- iş almak
- iş amana binince kavga uzamaz
- iş anlatılıncaya kadar baş elden gider
- iş ayağa düşmek
- iş başa düşmek
- iş bırakmak
- iş bilenin, kılıç kuşananın
- iş bilmek
- iş bitirmek
- iş çatallanmak
- iş çevirmek
- iş çığırından çıkmak
- iş çıkarmak
- iş dayıya düştü
- iş değil
- iş düşmek
- işe almak
- işe bak!
- iş edinmek
- işe girmek
- işe karışmak
- işe koşmak
- iş etmek
- işe yaramak
- iş görmek
- iş göstermek
- işi ...-e dökmek
- işi ...-e vurmak
- işi (bir şeye) vurmak
- işi ahbaplığa dökmek
- işi aksi gitmek
- işi Allah'a kalmak
- işi anlamak
- işi azıtmak
- işi başından aşmak (veya aşkın olmak)
- işi bitmek
- işi bozmak
- işi bozulmak
- işi ciddiye almak
- işi çıkmak
- işi düşmek
- işi ileri götürmek
- işi iş, kaşığı gümüş
- işi iş olmak
- işi kotarmak
- iş inada binmek
- işin alayında olmak
- işin başı
- işinden olmak
- işin doğrusu
- işi ne?
- işine bak!
- işine gelmek
- işine göre
- işine hor bakan boynuna torba takar
- işine koyulmak
- işin fenası
- işin garibi
- işini bilmek
- işini bitirmek
- işin içinde iş var
- işin içinden çıkamamak
- işin içinden çıkmak (veya sıyrılmak)
- işini görmek
- işini kış tut da yaz çıkarsa bahtına
- işinin adamı
- işini uydurmak
- işini yoluna koymak
- işin kolayına kaçmak
- işin kötüsü
- işin kurdu
- işin kurdu olmak
- işin mi yok
- işin ortasını bulmak
- işin rengi değişmek
- iş insanın aynasıdır
- işin tuhafı
- işin ucu birine dokunmak
- işin üstesinden gelmek
- işin yoksa şahit ol, paran çoksa kefil ol
- işi olmak
- işi pişirmek
- işi rast gitmek
- işi resmiyete dökmek
- işi sağlama almak
- işi savsaklamak
- işi şakaya dökmek
- iş işlemek
- iş işten geçmek
- işi tatlıya bağlamak
- işi temizlemek
- işi uzatmak
- işi üç nalla bir ata kaldı
- işi yokuşa sürmek (veya koşmak)
- işi yoluna koymak
- işi yolunda (veya tıkırında) gitmek (veya olmak)
- iş karıştırmak
- iş ki
- işler açılmak
- işler arapsaçına dönmek
- işler becermek
- iş mi?
- iş ola
- iş olacağına varır
- iş olsun diye
- iş sarpa sarmak
- iş şirazesinden çıkmak
- işten (bile) değil
- işten el çektirmek
- işten güçten vakit bulamamak
- iş tutmak
- iş vermek
- iş yapmak
- iş yok
Birleşik Kelimeler: iş adamı, iş akdi, iş alanı, işbaşı, iş bırakımı, iş bıraktırımı, iş bilimi, iş birliği, iş bölümü, iş donu, iş eri, iş gezisi, işgüder, iş gücü, iş güç, iş güçlüğü, iş günü, iş hacmi, iş hanı, iş hayatı, iş kadını, iş kazası, iş kolu, iş merkezi, iş önlüğü, iş saati, iş seyahati, iş sözleşmesi, işveren, iş yeri, işe uygun, işi duman, işi tıkırında, ağır iş, beyaz iş, bulaşık iş, çürük iş, götürü iş, ince iş, kârlı iş, Acem işi, Antep işi, ayak işi, çocuk işi, el işi, erkek işi, ev işi, hamur işi, hesap işi, kalem işi, kavaf işi, mancınık işi, Maraş işi, orak işi, orta işi, sıra işi, şıpın işi, tarak işi, usta işi, dış işleri, diyanet işleri, iç işleri, özlük işleri, su altı işleri, yazı işleri, zat işleri
ŞE
BERİ
[isim]
-
Konuşanın önündeki iki uzaklıktan kendisine daha yakın olanı, öte karşıtı
Biraz beriye geliniz.
[sıfat]
[edat]
Birleşik Kelimeler: enberi, çekberi, deminden beri, gelberi, günberi, öteberi, öteden beri, tez beri, yerberi, öteden beriden, ötesi berisi, öteye beriye