BAŞKOMUTANLIK Harflerini İçeren 6 Harfli Kelimeler



BAŞKOMUTANLIK harflerini içeren 6 harfli 136 kelime bulunuyor. 6 harfli BAŞKOMUTANLIK kelime türetme listesi ve kelime anlamları.

BOŞLUK13, BOŞAMA13, BOŞUNA13, ONBAŞI13, ATBAŞI12, ABANIŞ12, BOŞNAK12, BAŞMAL12, BAŞMAK12, BAŞLIK12, KOKMUŞ12, OLUŞMA12, ŞABLON12, ULAŞIM12, AŞINMA11, AŞILMA11, ATIŞMA11, ALTMIŞ11, ALIŞMA11, AKIŞMA11, ALAŞIM11, BAŞTAN11, BAŞKAN11, KOŞMAK11, KAŞIMA11, MAAŞLI11, MAŞUKA11, MAŞALI11, OKŞAMA11, ONAŞMA11, ŞAMALI11, ŞAKIMA11, TOMBUL11, TAŞIMA11, UTANIŞ11, UŞAKLI11, ULAŞMA11, ATANIŞ10, BOKLUK10, BUNMAK10, BAMAKO10, BUNAMA10, BULMAK10, BULAMA10, BIKMAK10, KIŞLAK10, KUŞLAK10, KALKIŞ10, KAŞKOL10, MALABO10, MAKBUL10, MATBUA10, TOMBAK10, TAŞMAK10, TAŞLIK10, TAŞKIN10, ABLUKA9, BOKTAN9, BUTLAN9, BULTAK9, BANMAK9, BALTIK9, BALKON9, BAKMAK9, BATKIN9, BATMAN9, BATMAK9, KOMUTA9, KOBALT9, KUMALI9, MABLAK9, NAKKAŞ9, OKUTMA9, OKUNMA9, OKUMAK9, ONULMA9, OLUNMA9, ANILMA8, ATOMAL8, ATILMA8, ALINMA8, AMALIK8, AKITMA8, BAKKAL8, BALKAN8, BAKLAN8, IKLAMA8, KOLTUK8, KONMAK8, KAKIMA8, KAMALI8, KALOMA8, KINAMA8, KILMAK8, MUTLAK8, MANALI8, MAKTUL8, MANTIK8, MATLIK8, OTLAMA8, OTAMAK8, OKKALI8, OKLAMA8, ONAMAK8, TINMAK8, TIKMAK8, TIKAMA8, TONLUK8, TOKMAK8, TOKLUK8, TOKALI8, TANIMA8, TAMLIK8, TALKIM8, UTANMA8, ULAMAK8, ULANTI8, UNLAMA8, ULANMA8, ANLATI7, ATONAL7, ATALIK7, ANALIK7, ALAKOK7, KONTAK7, KANMAK7, KALKMA7, KALMAK7, KATMAK7, KATMAN7, NATIKA7, OLANAK7, TALKIN7, TAKMAK7, KALTAK6, KALKAN6


KALTAK


[isim]
  • Üzeri meşin, halı vb. şeylerle kaplanmamış olan eyerin tahta bölümü
[kaba konuşmada]
  • İffetsiz, namussuz kadın

Birleşik Kelimeler: eyer kaltağı


KALKAN


[isim]
  • Ok, kılıç vb.nden korunmak için savaşçıların kullandığı korunmalık
[mecaz]
  • Koruyucu

    Akbabanın kanatlarından başka kalkanı yoktu galiba. - Yusuf Ziya Ortaç

Ata Sözleri ve Deyimler

  • kalkan etmek
  • kalkan olmak

Birleşik Kelimeler: kalkan bezi, kılıçkalkan

[isim] [hayvan bilimi]
  • Yan yüzergillerden, büyük, yassı, derisi düğme veya çivi denilen birtakım sivri kemiklerle örtülü, beyaz etli balık, kalkan balığı (Scophtalmus maximus)

Birleşik Kelimeler: kalkan balığı, kalkan böcekleri, çivisiz kalkan


ANLATI


[isim]
  • Ayrıntılarıyla anlatma
[edebiyat]
  • Roman, hikâye, masal vb. edebî türlerde bir olay dizisini anlatma biçimi, hikâyeleme, öyküleme, tahkiye

    Masal olsun roman olsun, ikisi de anlatı sanatıdır. - Necati Cumalı


ATONAL (Kelime Kökeni: Fransızca atonal)


[sıfat] [müzik]
  • Yeni bir bestecilik çığırına göre, ton ve makam temeline bağlı kalmadan oluşturulan (beste)

ATALIK


[isim]
  • Ataya yakışır davranış, babalık

ANALIK


[isim]
  • Anne olma durumu

    Yazarların analığa ve analarına yaklaşımları da çeşitlidir doğallıkla. - Adalet Ağaoğlu

[halk ağzında]
  • Üvey ana

    Benim analığımın yetiştiği konak da çok çok büyükmüş. - Refik Halit Karay

Ata Sözleri ve Deyimler

  • analık etmek
  • analık fenalık

Birleşik Kelimeler: sütanalık


ALAKOK (Kelime Kökeni: Fransızca à la coque)


[isim]
  • Rafadan yumurta

    Sabahleyin kendisine bir alakok ziyafeti çekecekti. - Hüseyin Rahmi Gürpınar


KONTAK (Kelime Kökeni: Fransızca contact)


[isim]
  • Karşıt elektrik taşıyan iki maddenin birbirine dokunması, temas
[mecaz]
  • Bağlantı, ilgi

    Samim, bu kontağın bu kadar çabuk gerçekleşeceğini tahmin etmemişti. - Osman Aysu

[sıfat] [argo]
  • Ruh sağlığı yerinde olmayan, dengesiz

Ata Sözleri ve Deyimler

  • kontak açmak
  • kontak atmak
  • kontak kapatmak (veya kapamak)
  • kontak kurmak
  • kontak yapmak

Birleşik Kelimeler: kontak anahtarı, kontak lens, kafadan kontak, kafası kontak


KANMAK


[-e]
  • Söylenilen sözün, anlatılan konunun doğruluğuna inanmak

KALKMA


[isim]
  • Kalkmak işi

    Sabahları erken kalkmayı sevmeyen, gece geç yatan gececi kişilerdensiniz. - Tomris Uyar


KALMAK


[nesnesiz]
  • Olduğu yeri ve durumu korumak, sürdürmek

    Sıkı sıkı kucakladı ve öylece kaldı. - Tarık Buğra

[-de]
  • Konaklamak, konmak

    Hemen karargâha yerleşmezsem ne geri dönebilir ne de otelde kalabilirdim. - Falih Rıfkı Atay

[-le]
  • Oturmak, yaşamak

    Tam beş sene benimle beraber kaldı. - Sait Faik Abasıyanık

[-de]
  • Oyalanmak, vakit geçirmek

    Kısa bir süre tezgâhın önünde kaldı. - Necati Cumalı

[-de]
  • İşlemez, yürümez duruma gelmek

    Araba yarı yolda kaldı.

[-e]
  • İleriye atılmak, ertelenmek

    Mahkeme ayın on sekizine kaldı. - Sait Faik Abasıyanık

[-de]
  • Bir şeyle kaplanmak, bir şeye bulanmak

    Oda duman içinde kaldı.

[-de]
  • Bir işi belli bir noktada bırakmak, ara vermek

    Bugün iş maddesinde kaldık.

[-den]
  • Miras olarak geçmek

    Çiftlik ana babasından kalmış.

[-den]
  • Yapamamak

    Misafir geldi, gezmeden kaldık.

[-le]
  • Yetinmek

    Yalnız dayak atmakla kalmadı, onu işinden de çıkardı.

[-le]
  • Sınırlanmak

    Amasya'da iken karşılaştığımız vaziyet yalnız Şeyh Recep Vakası ile kalmadı. - Atatürk

[yardımcı fiil]
  • Olmak, herhangi bir durumda bulunmak

    Fatma'nın yemek çantası olmasaydı dün aç kalmıştık. - Falih Rıfkı Atay

[yardımcı fiil]
  • Kök veya gövdeleri sonuna -a (-e), -ıp (-ip) zarf-fiil eki almış fiillere gelerek süreklilik bildiren birleşik fiiller oluşturur

    Bakakalmak.

    Şaşakalmak.

    Donakalmak. Şaşırıp kalmak. Donup kalmak.

Ata Sözleri ve Deyimler

  • ... den kalır yeri yok
  • ... ye kalsa (veya kalırsa)
  • kaldı ki

Birleşik Kelimeler: kala kala, geri kalmış


KATMAK


[-e] [-i]
  • Bir şeyin içine, üstüne veya yanına, niteliğini değiştirmek veya niceliğini artırmak için başka bir şey eklemek, karıştırmak

    Sirkeye su katmak.

[halk ağzında]
  • Döllenmeyi sağlamak için erkek hayvanı dişinin yanına salmak

KATMAN


[isim]
  • Birbiri üzerinde bulunan yassıca maddelerin her biri, tabaka
[jeoloji]
  • Altında veya üstünde olan kayaçlardan gözle veya fiziksel olarak az çok ayrılabilen, kalınlığı 1 santimetreden az olmayan tortul kayaç birimi, tabaka
[toplum bilimi]
  • Bir toplum içinde makam, şöhret, meslek vb. bakımdan ayrılan topluluklardan her biri, tabaka

Birleşik Kelimeler: katman bulut, alt katman, toplumsal katman, üst katman


NATIKA (Kelime Kökeni: Arapça nāṭiḳa)


[isim] [eskimiş]
  • Düşünüp söyleme yeteneği

OLANAK


[isim]
  • İmkân

    Olanakların, olasılıkların bir sonu bulunabilirdi belki zamanla. - Yusuf Atılgan

Ata Sözleri ve Deyimler

  • olanak sağlamak (veya tanımak)