BAŞDEKORCU Harflerini İçeren 5 Harfli Kelimeler



BAŞDEKORCU harflerini içeren 5 harfli 30 kelime bulunuyor. 5 harfli BAŞDEKORCU kelime türetme listesi ve kelime anlamları.

Ayrıca, "Başdekorcu ile başlayan 5 harfli kelimeler. İçinde Başdekorcu olan 5 harfli kelimeler." içeriklerine bakabilirsiniz.

COŞKU13, BOCUK12, ŞORCA12, ACUBE11, BODUR11, BUCAK11, DUŞAK11, BORDA10, BUDAK10, BARDO10, DOBRA10, DUBAR10, ERBAŞ10, AŞURE9, BORUK9, DORUK9, DARBE9, KURCA9, KROŞE9, OBRUK9, BORAK8, BURAK8, BAROK8, DURAK8, DEKOR8, KOBRA8, KADRO8, BEKAR7, DEKAR7, KADER7


BEKAR (Kelime Kökeni: Fransızca bécarre)


[isim] [müzik]
  • Diyezli veya bemollü bir sesin eski durumuna getirilmesini gösteren nota işareti
[isim]
  • Evlenmemiş kimse

    Bekârdı, evlenmeye vakit bulamamıştı. - Ömer Seyfettin

Ata Sözleri ve Deyimler

  • bekâra karı boşaması kolaydır
  • bekâr gözü, kör gözü
  • bekârın yakasını it yer, yakasını bit
  • bekâr kalmak (veya yaşamak)

Birleşik Kelimeler: bekârhane, bekâr odası, müzmin bekâr


DEKAR (Kelime Kökeni: Fransızca décare)


[isim] [matematik]
  • 1000 m² değerinde yüzey ölçü birimi

    Dekar, hektarın onda biri değerindedir.


KADER (Kelime Kökeni: Arapça ḳader)


[isim]
  • Yazgı

    Ölmek kaderde var, bize ürküntü vermiyor / Lakin vatandan ayrılışın ızdırabı zor - Yahya Kemal Beyatlı

[mecaz]
  • Genellikle kaçınılmaz kötü talih

    Esen rüzgâr siliyor alnımdan kaderimi / Okşuyor saçlarımı, yüzümü, ellerimi - Enis Behiç Koryürek

Ata Sözleri ve Deyimler

  • kadere boyun eğmek
  • kader olmayınca kadir bilinmez

Birleşik Kelimeler: kader birliği, kader çizgisi, hasbelkader, karınca kaderince


BORAK


[sıfat] [halk ağzında]
  • Bor (I)

BURAK


[isim] [din bilgisi]
  • Hz. Muhammed'in Miraç Gecesi'ndeki biniti

BAROK (Kelime Kökeni: Fransızca baroque)


[isim]
  • MS 1600-1750 yılları arasındaki klasik sanatı izleyen resim ve mimarlık üslubu

    Barok; dağınık, yüklü, şişkin biçimlerin aşırı ölçüde yığılmasıyla kendini gösterir.

Birleşik Kelimeler: barok müzik


DURAK


[isim]
  • Tren, tramvay, otobüs, minibüs vb. genel taşıtların durmak zorunda olduğu veya durabileceği yer

    İlk durakta otobüsten atlayarak geriye döndüm. - Sait Faik Abasıyanık

[dil bilgisi]
  • Konuşmada, anlamın gerektirdiği biçimde kelimeler arasındaki ses kesintisi
[edebiyat]
  • Hece ölçüsüyle yazılmış şiirlerde ölçü kalıpları içindeki durma yerleri
[müzik]
  • Bir ölçü uzunluğunda susma
[eskimiş]
  • Cümle sonundaki nokta

Birleşik Kelimeler: dolmuş durağı, emniyet durağı


DEKOR (Kelime Kökeni: Fransızca décor)


[isim]
  • Tiyatro, sinema ve televizyonda sahneye konulan eserin yazıldığı yerin ve geçtiği çağın özelliklerini belirleyen perde, aksesuar vb. ögelerin bütünü

    Dekor, hayatın sahneleri kadar değişken olmalıydı. - Adalet Ağaoğlu

[mecaz]
  • Görünüş, manzara

    Münzevi çiftliğin dekorundan hazzetti. - Refik Halit Karay


KOBRA (Kelime Kökeni: Fransızca cobra)


[isim] [hayvan bilimi]
  • Kobragillerden, Afrika ve Asya'nın sıcak bölgelerinde yaşayan, çok zehirli, kızıl, esmer ve sarı renklerde bir tür yılan, gözlüklü yılan, Hint kobrası (Naja)

    Kocasının kolu beline bir kobra gibi dolanmış, ince kaburgalarını birbirine geçirecek gibi sıkıyordu. - Halide Edip Adıvar

Birleşik Kelimeler: Hint kobrası


KADRO (Kelime Kökeni: İtalyanca quadro)


[isim]
  • Bir kamu kuruluşunun, bir işletmenin, denetim veya yönlendirme işlerini gerçekleştirenler ve bunların taşıdığı ödev, yetki ve sorumlulukların hepsi

    Bir disiplin kadrosu içinde anonim kalmak Türk gençlerinin hoşuna gitmez. - Falih Rıfkı Atay

Birleşik Kelimeler: torba kadro, kelime kadrosu, oyuncu kadrosu, yazı kadrosu


AŞURE (Kelime Kökeni: Arapça ʿāşūrā)


[isim]
  • Buğday, nohut vb. tanelerle kuru yemişlerin bir arada şekerle kaynatılmasıyla yapılan bir tatlı türü, alaca aş

    Aşure yiyen İhsan, Orhan'ı görünce kâseyi ve kaşığı birdenbire elinden bıraktı. - Peyami Safa

Ata Sözleri ve Deyimler

  • aşure yemeye giden kaşığını taşır

Birleşik Kelimeler: aşure ayı, aşure günü


BORUK


[isim] [bitki bilimi]
  • Dağlarda yetişen, kokulu, süpürge ve yakacak olarak kullanılan bir tür ot

DORUK


[isim]
  • Dağ, ağaç vb. yüksek şeylerin tepesi, en yüksek yeri, zirve, şahika

    Dağ doruğu gibi yüce, pembemsi bir kaya yükseldi iskelemizde. - Azra Erhat

[mecaz]
  • En üstün başarı düzeyi

    Dorukta yalnız kalmak ve doruktan başlamak ne kadar da zormuş meğer. - Tarık Buğra

[mecaz]
  • Heyecan, sevinç, coşku vb. duygularda ulaşılan en üst nokta

Birleşik Kelimeler: doruk çizgisi, doruk dal, doruk noktası, doruk toplantısı, dip doruk, din doruğu


DARBE (Kelime Kökeni: Arapça ḍarbe)


[isim]
  • Vuruş, çarpış

    Başına şiddetli bir darbe indirerek hayvanı sersemletti. - Osman Cemal Kaygılı

[mecaz]
  • Birini kötü duruma düşüren, sarsan olay

    Bu, nereden ve kimden geldiği belli olmayan darbe son kalkınma ümitlerini de silip süpürmüştü. - Ercüment Ekrem Talu

Ata Sözleri ve Deyimler

  • darbe (veya darbeyi) yemek
  • darbe almak
  • darbe vurmak (veya indirmek)

Birleşik Kelimeler: hükûmet darbesi


KURCA


[isim] [halk ağzında]
  • Karıştırma, kaşıma

Birleşik Kelimeler: kurca çıbanı