BIÇAKLAYIVERMEK Harflerini İçeren 8 Harfli Kelimeler



BIÇAKLAYIVERMEK harflerini içeren 8 harfli 63 kelime bulunuyor. 8 harfli BIÇAKLAYIVERMEK kelime türetme listesi ve kelime anlamları.

AÇIVERME19, BAVLIMAK18, KIVRAKÇA18, KIVIRMAK17, KIVRILMA17, AKIVERME16, ALIVERME16, BAYRAKÇI16, KIVRAMAK16, VIRLAMAK16, VARILMAK16, BIÇAKLIK15, ÇAYIRLIK15, KAYMAKÇI15, AKLEVREK14, BAYILMAK14, BAYRILIK14, ÇIKILMAK14, ÇIKILAMA14, BIKILMAK13, BILKIMAK13, BAKIMLIK13, BAYRAKLI13, ÇIKRALIK13, ÇIKARMAK13, ÇIRAKLIK13, ÇARIKLIK13, ÇAKILMAK13, ÇAKMAKLI13, KIRAÇLIK13, KIYMALIK13, KIYILAMA13, KIYILMAK13, KAÇILMAK13, KAÇIRMAK13, YIKILMAK13, YARIMLIK13, AYRILMAK12, AYRIKLIK12, BIRAKMAK12, BALKIMAK12, BAKILMAK12, KAYMAKLI12, KAYKILMA12, KAYIRMAK12, YIRLAMAK12, YAMAKLIK12, YAKILMAK12, YAKMALIK12, YARILMAK12, YARIKLIK12, YARMALIK12, BERKEMAL11, BEKARLIK11, KIRKILMA11, KIRMALIK11, KIRILMAK11, KALEMBEK11, KIRKLAMA10, KARILMAK10, KARMALIK10, KARAKEME9, KALEMKAR9


KARAKEME


[isim] [bitki bilimi]
  • Domalan

KALEMKÂR (Kelime Kökeni: Arapça ḳalem + Farsça -kār)


[isim] [eskimiş]
  • Tavan ve duvarlara kabartma gibi görünen resimler yapan sanatçı

KIRKLAMA


[isim]
  • Kırklamak işi

KARILMAK


[nesnesiz]
  • Karma işi yapılmak, karışmak
[halk ağzında]
  • Hayvan çiftleşmek

KARMALIK


[isim]
  • Karma olma durumu

    Meclisin bütün karmalığı bu yuvarlak sofranın etrafında idi. - Falih Rıfkı Atay


BERKEMAL (Kelime Kökeni: Farsça ber + Arapça kemāl)


[sıfat] [eskimiş]
  • Mükemmel, pek iyi

    Kendisine olan itimat ve sevgimiz berkemaldir. - Feridun Fazıl Tülbentçi


BEKÂRLIK


[isim]
  • Bekâr olma durumu

    Para kazanmak iyi şeydir ama bekârlığa can dayanmıyordu. - Ömer Seyfettin

Ata Sözleri ve Deyimler

  • bekârlık maskaralık
  • bekârlık sultanlık


KIRKILMA


[isim]
  • Kırkılmak işi

KIRMALIK


[isim]
  • Melezlik

    Dinde de cemiyette de bu kırmalık, bu melezlik tuhaf oluyor. - Aka Gündüz


KIRILMAK


[nesnesiz]
  • Kırma işine konu olmak, bir veya birçok parçaya ayrılmak
[-e]
  • Birine karşı kırgın duruma gelmek, gücenmek, incinmek
[mecaz]
  • Soğuk, rüzgâr vb. eski gücü kalmamak, azalmak, yatışmak
[mecaz]
  • Cesaret, umut, onur azalmak, yok olmak

    Kapıdan içeri ilk adımını atınca birdenbire cesareti kırıldı. - Peyami Safa

[-den] [mecaz]
  • Ağaç, dal üzerinde meyve, çiçek, yaprak çok olmak
[fizik]
  • Saydam bir ortamdan başka bir saydam ortama geçen bir ışın, doğrultu değiştirmek

Ata Sözleri ve Deyimler

  • kırılıp bükülmek
  • kırılıp dökülmek

Birleşik Kelimeler: çıtkırıldım


KALEMBEK (Kelime Kökeni: (Hint Denizi'ndeki bir adanın adından))


[isim] [bitki bilimi]
  • Bir cins kokulu sandal ağacı, yalancı öd ağacı

AYRILMAK


[-e]
  • Ayırma işine konu olmak

    Geçen hafta, Akşehir'de Nasrettin Hoca törenine ayrılmıştı. - Falih Rıfkı Atay

[-den]
  • Bir yerden, bir kimseden, bir şeyden uzaklaşmak

    Arkadaşlarından ayrıldığını, tam ters yola düştüğünü sezinlemedi bile. - Abbas Sayar

[-den]
  • Boşanmak

    Adamdan ayrılmak istediğini söyledi. - Ahmet Ümit


AYRIKLIK


[isim]
  • Ayrıklı olma durumu, ayrı tutma, ayrı tutulma
[gök bilimi]
  • Elips, daire, parabol, hiperbol vb. bir konik üzerinde hareket eden cismi, odağa veya merkeze birleştiren doğrunun büyük eksen ile yaptığı açı
[felsefe]
  • Kaplamları birbirinden ayrı olmakla birlikte aynı yakın cinsin kaplamına giren kavramlar arasındaki bağlantı

    Kedi, köpek: Memeliler.

[hukuk]
  • Genel kuraldan ayrılma, derogasyon
[mantık]
  • Önermelerin birbirine bağlanması işleminde ya ... ya ... ve ya da ile gösterilen ilişki

    Şimdi ya gündüzdür ya gece.


BIRAKMAK


[-i]
  • Elde bulunan bir şeyi tutmaz olmak
[nesnesiz]
  • Koymak

    Mermer masaya bir yirmi beşlik bıraktı. - Tarık Buğra

[nesnesiz]
  • Engel olmamak

    Bırak, burasını benim defterimden okuyayım. - Ömer Seyfettin

[nesnesiz]
  • Ölen, ayrılan birinden iş, kişi, nesne vb. şeyler kalmak

    Hayata gözlerini kaparken ardında yedi yaşında bir oğul, on iki yaşında bir kız bırakıyordu. - Cahit Uçuk

[nesnesiz]
  • Uğraşmaz olmak, artık uğraşmamak

    Bu yazarın bir de Fransızca kitabını almıştım ama sıkılmış bırakıvermiştim. - Refik Halit Karay

[nesnesiz]
  • Bıyık veya sakal uzatmak
[nesnesiz]
  • Özgürlük vermek, hürriyetine kavuşmasını sağlamak

    Bıraksam acaba beyaz bir çift güvercin gibi uçarlar mı? - Refik Halit Karay

[-e]
  • Bir pazarlıkta, belli bir fiyata vermeyi kabul etmek

    Başkalarına on ikiye veriyoruz ama sana onar kuruştan bırakayım. - Memduh Şevket Esendal

[-e] [-i]
  • Bakılmak, korunmak için vermek

    Eşyamı size bırakacağım.

[nesnesiz]
  • Yanına almamak, yanında götürmemek

    Telgrafhanede bir zabit bırakarak işinin başına gitmesini rica ettim. - Atatürk

[-e] [-i]
  • Sahiplik hakkını başkasına vermek

    Bizim komşu bütün malını Kızılay'a bırakmış.

[nesnesiz]
  • Yapışık olan bir şey yapışıklıktan kurtulmak
[nesnesiz]
  • Bulunduğu veya dokunduğu yerde bir şey oluşturmak, meydana getirmek

    İz bırakmak. Leke bırakmak.

Ata Sözleri ve Deyimler

  • bırak Allah'ını seversen
  • bırak ki
  • bıraktığı (veya bağladığı) yerde (veya çayırda) otlamak


BALKIMAK


[nesnesiz] [halk ağzında]
  • Parlamak, parıldamak