ŞİPŞAKÇILIK Harflerini İçeren 4 Harfli Kelimeler

ŞİPŞAKÇILIK harflerini içeren 4 harfli 38 kelime bulunuyor. 4 harfli ŞİPŞAKÇILIK kelime türetme listesi ve kelime anlamları.

APIŞ12, ÇIPA12, AŞÇI11, AÇIŞ11, ŞAŞI11, ÇIKI9, IŞIK9, IŞIL9, IŞKI9, KAPI9, AŞIK8, AÇIK8, AÇKI8, ALÇI8, ALIÇ8, ALIŞ8, AKIŞ8, ÇAKI8, ÇALI8, İPKA8, KLİP8, KAÇI8, KALP8, PLAK8, İLAÇ7, ŞAKİ7, ŞALİ7, ILIK6, ALIK5, AKIL5, AKLI5, AKİK4, AKİL4, AKLİ4, KLİK4, KAİL4, LAİK4, LİKA4

AKİK (Kelime Kökeni: Arapça ʿaḳīḳ)

[isim]

[jeoloji]

  • Kalseduan kuvarsının bir türü olan, yüzük taşı, mühür vb. yapmakta kullanılan, türlü renklerde, yarı saydam, parlak ve değerli bir taş

AKİL (Kelime Kökeni: Arapça ʿāḳil)

[sıfat]

[eskimiş]

  • Akıllı

    Ne akilem ne divane / Gel gör beni aşk n'eyledi - Yunus Emre

Birleşik Kelimeler: akil baliğ

AKLİ (Kelime Kökeni: Arapça ʿaḳlī)

[sıfat]

[eskimiş]

  • Akılla ilgili, akla dayanan, akılsal

    Akli muvazenesi pek sağlam bulunmadığı için serbest bırakıldı. - Sait Faik Abasıyanık

KLİK (Kelime Kökeni: Fransızca clique)

[isim]

  • Hizip

KAİL (Kelime Kökeni: Arapça ḳāʾil)

[sıfat]

[eskimiş]

  • Söyleyen
  • İnanmış, aklı yatmış

    İkimiz de bu odayı tutmakla çok akıllılık ettiğimize kaildik. - Memduh Şevket Esendal

Ata Sözleri ve Deyimler

  • kail olmak

LAİK (Kelime Kökeni: Fransızca laïque)

[sıfat]

[hukuk]

  • Din işlerini devlet işlerine karıştırmayan, devlet işlerini dinden ayrı tutan

    Türkiye Cumhuriyeti ... laik ve sosyal bir hukuk devletidir. - Anayasa

LİKA (Kelime Kökeni: Arapça līḳa)

[isim]

[eskimiş]

  • Mürekkep hokkalarına konulan ham ipek

ALIK

[sıfat]

  • Sersem olan, budala, ebleh

    Sen ne alık herifsin be? Beni duyuyor musun? - Nazım Hikmet

Birleşik Kelimeler: alık salık

AKIL (Kelime Kökeni: Arapça ʿaḳl)

[isim]

  • Düşünme, anlama ve kavrama gücü, us
  • Öğüt, salık verilen yol

    Bu aklı size kim verdi.

  • Düşünce, kanı

    Şimdiki aklım olsaydı bu dükkânın yerine aç bir kahve! - Ahmet Kutsi Tecer

[ruh bilimi]

  • Bellek

    Hâlâ aklımda o tufan yağmuru. - Cahit Sıtkı Tarancı

Ata Sözleri ve Deyimler

  • akıl akıldan üstündür
  • akıl akıl, gel çengele takıl
  • akıl alır gibi değil
  • akıl almak
  • akıl almamak
  • akıl bırakmamak
  • akılda kalmak
  • akıldan çıkarmak
  • akıldan çıkmak
  • akıl danışmak
  • akılda tutmak
  • akıl durdurmak
  • akıl erdirememek (veya ermemek)
  • akıl erdirmek
  • akıl ermek
  • akıl etmek
  • akıl havsala almamak
  • akıl için yol (veya tarik) birdir
  • akıl işi değil
  • akıl kişiye sermayedir
  • akılları pazara çıkarmışlar, herkes yine kendi akılını almış (veya akıllar gelin olmuş, herkes kendininkini beğenmiş)
  • akıl öğretmek
  • akıl para ile satılmaz
  • akıl sır ermemek
  • akıl terelelli (olmak)
  • akıl var, izan (veya mantık veya yakın) var
  • akıl vermek
  • akıl yaşta değil baştadır
  • akıl yürütmek
  • akla (veya akıllara) durgunluk (veya şaşkınlık) vermek
  • akla fenalık vermek
  • akla gelmek
  • akla gelmemek
  • akla gelmeyen başa gelir
  • akla hayale gelmemek
  • akla sığar gibi
  • akla sığmamak
  • aklı almamak
  • aklı başa yaş getirir
  • aklı başına gelmek
  • aklı başından gitmek
  • aklı başka yerde olmak
  • aklı bir (veya beş) karış yukarıda (veya havada) olmak
  • aklı bir yerde olmak
  • aklı bokuna karışmak
  • aklı çıkmak
  • aklı dağılmak
  • aklı durmak
  • aklı ermek
  • aklı fikri bir şeyde olmak
  • aklı gitmek
  • aklı kalmak
  • aklı karışmak
  • aklı kesmek
  • aklı kesmemek
  • aklıma gelen başıma geldi
  • aklına bir şey gelmek
  • aklına bir şey gelmesin
  • aklına düşmek
  • aklına esmek
  • aklına geleni işleme, her ağacı taşlama
  • aklına geleni söylemek
  • aklına geleni yapmak
  • aklına gelmek
  • aklına getirmek
  • aklına getirmek
  • aklına koymak
  • aklına koymak
  • aklına mukayyet olmak
  • aklına sığdırmak
  • aklına sığmamak
  • aklına şaşayım (veya şaşarım)
  • aklına takmak
  • aklına turp sıkayım
  • aklına tüküreyim
  • aklına uymak
  • aklına yatmak
  • aklına yelken etmek
  • aklında kalmak
  • aklından çıkarmamak
  • aklından çıkmak
  • aklından geçirmek
  • aklından geçmek
  • aklından zoru olmak
  • aklında olsun (veya kalsın!)
  • aklında tutmak
  • aklını (bir şeyle) bozmak
  • aklını başına almak (veya toplamak veya devşirmek)
  • aklını başından almak
  • aklını başka yere vermek
  • aklını çalmak
  • aklını çelmek
  • aklını devşirmek
  • aklını kaçırmak
  • aklını karıştırmak
  • aklını kullanmak
  • aklının ayarını bozmak
  • aklının bir köşesine yazmak
  • aklının köşesinden geçmemek
  • aklının terazisi bozulmak
  • aklının ucundan bile geçirmemek
  • aklını oynatmak
  • aklını peynir ekmekle yemek
  • aklını şaşırmak
  • aklını takmak
  • aklını yormak
  • aklınla bin yaşa
  • aklın süzgecinden geçirmek
  • aklın yolu birdir
  • aklı sonradan gelmek
  • aklı takılmak
  • aklı yatmak
  • aklı zıvanadan çıkmak

Birleşik Kelimeler: akılalmaz, akıl defteri, akıl dışı, akıl dişi, akıl doktoru, akıl hastanesi, akıl hastası, akıl hocası, akıl kârı, akıl kethüdası, akıl kumkuması, akıl kutusu, akıl küpü, akıl zayıflığı, akıldan yoksun, akıllara seza, akıllara şifa, akıllara zarar, akıllara ziyan, koyma akıl, oyma akıl, akla yakın, akla yatkın, akla zarar, akla ziyan, aklı başında, aklıevvel, aklı kıt, aklıselim, aklı sıra, aklı tam ayar, aklı yetik

AKLI

[sıfat]

  • Beyazı bulunan, beyaz renkli

    Arabacı, içkinin söndürdüğü fersiz, kabarık, aklı gözlerini kızın yüzüne yanaştırarak fısıldadı. - Peyami Safa

Birleşik Kelimeler: aklı karalı

ILIK

[sıfat]

  • Soğukla sıcak arası, ne soğuk ne sıcak

    Galip ıssız bir gece içinde, ılık bir bahçede, bir havuz kenarında yanan bir meşaledir. - Asaf Halet Çelebi

İLAÇ (Kelime Kökeni: Arapça ʿilāc)

[isim]

  • Bir hastalığı iyi etmek veya önlemek için türlü yollarla kullanılan madde, em, deva

[mecaz]

  • Çare, önlem

Ata Sözleri ve Deyimler

  • ilaç gibi
  • ilaç gibi gelmek
  • ilaç için olsun
  • ilaç için yok
  • ilaç yapmak (veya hazırlamak)
  • ilaç yazmak

Birleşik Kelimeler: ilaç bilimi, aç biilaç, kortizonlu ilaç, yalancı ilaç, kocakarı ilacı, sinir ilacı, uyku ilacı, uyuz ilacı

ŞAKİ (Kelime Kökeni: Arapça şaḳī)

[isim]

  • Haydut

    Şakiler odanın içinde potinlerinin uçlarına basarak geziniyor idiyse de bakılsa bu ihtiyata hacet bile yoktu. - Ahmet Midhat

ŞALİ (Kelime Kökeni: Farsça şāl + Arapça -ī)

[isim]

[eskimiş]

  • Tiftikten yapılan bir cins ince kumaş

    Ankara şalisi. Bayrak yapılan şali.

ÂŞIK (Kelime Kökeni: Arapça ʿāşiḳ)

[isim]

  • Bir kimseye veya bir şeye karşı aşırı sevgi ve bağlılık duyan, vurgun, tutkun kimse

    Güzeller deniz kenarına geldikleri zaman âşıklar da kale burçlarına ve bedenlerine dolarlar. - Asaf Halet Çelebi

  • Birbirini seven bir çiftten kadına oranla genellikle erkeğe verilen ad
  • Halk ozanı

    Dinleyin âşıklar benim sözümü / Felek yaktı kül eyledi özümü - Halk türküsü

[teklifsiz konuşmada]

  • Dalgın, kalender kimse

    Âşık yine geç kaldın.

[ünlem]

[teklifsiz konuşmada]

  • `Ahbap, arkadaş` anlamında kullanılan bir seslenme sözü

    Âşık! Anlat bakalım, neler yaptın?

Ata Sözleri ve Deyimler

  • âşığa Bağdat sorulmaz
  • âşığa Bağdat uzak değil
  • âşığı kesilmek
  • âşığın gözü kördür
  • âşık, âlemi kör, dört yanını duvar sanır
  • âşık etmek
  • âşık olmak

Birleşik Kelimeler: badeli âşık, sırsıklam âşık

[isim]

[anatomi]

  • Aşık kemiği

[mimarlık]

  • Aşırma

Ata Sözleri ve Deyimler

  • aşığı cuk oturmak
  • aşık atmak
  • aşık atmak (veya oynamak)
  • aşık daima bey oturmaz

Birleşik Kelimeler: aşık kemiği