ŞİKEMPERVER Harflerini İçeren 5 Harfli Kelimeler

ŞİKEMPERVER harflerini içeren 5 harfli 32 kelime bulunuyor. 5 harfli ŞİKEMPERVER kelime türetme listesi ve kelime anlamları.

REVİŞ14, VERİŞ14, PİŞME13, EVRİM12, İVMEK12, MEVKİ12, PİŞEK12, VERME12, VERİM12, VEREM12, EVRİK11, KİRVE11, REVİR11, KEPME10, PERMİ10, EŞMEK9, ERMİŞ9, İŞEME9, KEPİR9, PERKİ9, REŞME9, ŞERİR8, ŞERİK8, ŞEKER8, ERMEK6, ERİME6, İRKME6, KEREM6, KERİM6, KEMER6, KEMRE6, MEREK6

ERMEK

[-e]

  • Erişmek

    Nereden geldiğini anlamadığı bir ataklığa ermişti. - Necati Cumalı

  • Kavuşmak
  • Yetişip dokunmak

    Eli tavana ermek.

[nesnesiz]

  • İnsan veya bitki büyüyüp gelişmek, yetişmek

[nesnesiz]

  • Ürün olgunlaşmak

    Arpalar erdi de gelin, girdik yolmaya - Halk türküsü

[nesnesiz]

[din bilgisi]

  • Kendini Tanrı yoluna vermiş kimse insanüstü kutsal bir aşamaya erişmek

Ata Sözleri ve Deyimler

  • erdiğine erer, ermediğine taş atar

Birleşik Kelimeler: aşermek

ERİME

[isim]

  • Erimek işi

    Dışarıda karlar erimeye başlamış. - Ahmet Ümit

Birleşik Kelimeler: aşırı erime, kemik erimesi

İRKME

[isim]

  • İrkmek işi

KEREM (Kelime Kökeni: Arapça kerem)

[isim]

[eskimiş]

  • Soyluluk, ululuk, büyüklük, asalet
  • Bağış olarak verme, iyilik, cömertlik, eli açıklık, lütuf

    Bir başka kerem beklemez artık gelecekten. - Yahya Kemal Beyatlı

Ata Sözleri ve Deyimler

  • kerem buyurun (veya eyleyin)
  • kerem etmek

Birleşik Kelimeler: kerem sahibi

KERİM (Kelime Kökeni: Arapça kerīm)

[sıfat]

[eskimiş]

  • Soylu
  • Eli açık, cömert

[din bilgisi]

  • Allah'ın adlarından biri

KEMER (Kelime Kökeni: Farsça kemer)

[isim]

  • Bele dolayarak toka ile tutturulan, kumaş, deri veya metalden yapılan bel bağı

    Nihat elinde tuttuğu kemeri denize fırlatıp attı. - Peyami Safa

  • Etek, pantolon vb. giysilerin bele gelen bölümü
  • Emniyet kemeri

[sıfat]

  • Tümsekli

    Kemer burun.

[anatomi]

  • Kemiklerden oluşan yay biçimindeki yapı

    Kaş kemeri. Damak kemeri. Ayak kemeri.

[jeoloji]

  • Katmanlı kayaçlarda bir kıvrımın kabarık tepe yeri, tekne karşıtı

[mimarlık]

  • İki sütun veya ayağı birbirine üstten yarım çember, basık eğri, yonca yaprağı vb. biçimlerde bağlayan ve üzerine gelen duvar ağırlıklarını, iki yanındaki ayaklara bindiren tonoz bağlantı

    Büyük bir camiydi bu. Minareleri, kubbeleri, kemerleri ve parmaklıklı pencereleri filan hepsi tamamdı. - Oğuz Atay

[eskimiş]

  • Özellikle yolculukta kullanılan, üzerinde altın, para yerleştirmeye yarar gözleri olan meşin kuşak

Ata Sözleri ve Deyimler

  • kemer (veya kemerini) sıkmak
  • kemeri dolu olmak

Birleşik Kelimeler: kemer bağlama, kemer gözü, kemer patlıcanı, bel kemeri, emniyet kemeri, su kemeri

[isim]

  • Antalya iline bağlı ilçelerden biri
  • Burdur iline bağlı ilçelerden biri

KEMRE

[isim]

[halk ağzında]

  • Gübre, tezek
  • Deride kalınlaşmış kir tabakası
  • Başta olan kepek

Ata Sözleri ve Deyimler

  • kemre bağlamak

MEREK

[isim]

[halk ağzında]

  • Samanlık, odunluk, hayvan yemi deposu veya ahır

ŞERİR (Kelime Kökeni: Arapça şerīr)

[isim]

[eskimiş]

  • Kötülükçü

    Ben de bu şerirleri aynı cezaya çarptıracağım. - Refik Halit Karay

ŞERİK (Kelime Kökeni: Arapça şerīk)

[isim]

[eskimiş]

  • Ortak

ŞEKER (Kelime Kökeni: Farsça şeker)

[isim]

  • Şeker kamışı, şeker pancarı, patates, havuç, mısır, buğday vb. bitkilerin sap ve köklerinin öz suyundan veya nişastasından çıkarılan, birleşiminde karbon, oksijen ve hidrojen bulunan, beyaz, suda eriyen, mayalanabilen ve çoğu tatlı olan maddelerin genel adı
  • Bu madde katılarak yapılmış lokum, akide, çikolata vb. tatlı yiyeceklerin genel adı

    Kolonya dökmekten, şeker tutmaktan, iyi gözükeceğim diye ağız etmekten yoruldu. - Lâtife Tekin

[tıp]

  • Şeker hastalığı

    Yirmi gün evvel ameliyat edildiği hâlde biraz şekeri görüldüğü için henüz taburcu edilememişti. - Haldun Taner

[sıfat]

[mecaz]

  • Sevimli, cana yakın ve güzel

    Hele bak, ne şeker şey!

Ata Sözleri ve Deyimler

  • şeker gibi
  • şekeri kestirmek
  • şekerim!

Birleşik Kelimeler: şeker ağacı, şeker aktarması, Şeker Bayramı, şeker fasulyesi, şeker hastalığı, şeker kamışı, şeker pancarı, şekerpare, şekerrenk, esmer şeker, gizli şeker, gülbeşeker, kesme şeker, küp şeker, toz şeker, akide şekeri, badem şekeri, bayram şekeri, bonbon şekeri, çay şekeri, elma şekeri, horoz şekeri, kestane şekeri, kıtlama şekeri, kişniş şekeri, leblebi şekeri, lohusa şekeri, mevlit şekeri, meyve şekeri, nane şekeri, nikâh şekeri, nişasta şekeri, nöbet şekeri, pamuk şekeri, peynir şekeri, pudra şekeri, süt şekeri, üzüm şekeri

EŞMEK

[-i]

  • Toprağı veya toprak gibi yumuşak bir şeyi biraz kazmak

    Bereket versin ateş koydu demin komşu kadın / Üşüyorsan eşiver mangalı, eş, eş de ısın - Mehmet Akif Ersoy

[mecaz]

  • Araştırmak, incelemek

[nesnesiz]

  • At hızlı gitmek

ERMİŞ

[isim]

[din bilgisi]

  • Dinî inançlara göre kendisinde olağanüstü manevi güç bulunan kişi, eren, evliya, veli

    Anadolu ermişlerinin hikâyesini de kendine özgü üslubuyla anlatmıştır. - Nezihe Araz

İŞEME

[isim]

  • İşemek işi

Birleşik Kelimeler: albümin işeme

KEPİR

[isim]

[halk ağzında]

  • Çorak, çamurlu, verimsiz toprak