[sıfat]

• Şetareti olan, neşeli, şen, cıvıl cıvıl

  Bu hava içinde her şey parlak bir varlık göstermeye başlar, suni ve şetaretli bir âlemin zevki ortalığı kaplardı. - Abdülhak Şinasi Hisar

[isim]

[eskimiş]

• Sarıya çalan renk

[sıfat]

• Bu renkte olan

[mecaz]

• İki kişi arasında dostluk ilişkilerinin bozuk olması

[nesnesiz]

• Şen duruma gelmek, neşelenmek, gönlü açılmak

  Gönlümüz şenlenirdi sarışınlığından. - Attila İlhan

• Bayındır duruma gelmek

[mecaz]

• Canlılık, hareket kazanmak

[-i]

• Şenelmiş duruma getirmek, meskûn kılmak

  Fakat bu havalar böyle giderse zor şeneltiriz biz bu sergiyi. Şu anda dışarıda lapa lapa kar yağıyor. - Bedri Rahmi Eyuboğlu

[isim]

• Şekerlemek işi

• Toz şekerin içine meyve özleri konduktan sonra kaynatılmasıyla yapılan her türlü şeker

  Cevahir, şekerleme, kitapçı camekânları önünde tevakkuf ede ede yürüyordum. - Yahya Kemal Beyatlı

[mecaz]

• Oturduğu yerde hafif ve kısa süreli uyuma

  Her gün öğle yemeğinden sonra şekerlemeden önce yeni yeni şahsiyetler katılıyordu aralarına. - Elif Şafak

Ata Sözleri ve Deyimler

• şekerleme yapmak

[isim]

• Şeritlemek işi

[sıfat]

• Şerbet yapmaya yarayan veya şerbet yapmak için ayrılmış olan

[isim]

• Şeytan olma durumu

[mecaz]

• Hile, kurnazlık

  Aklıma bir şeytanlık geldi. - Sait Faik Abasıyanık

Ata Sözleri ve Deyimler

• şeytanlık etmek

[sıfat]

• Eğlenceli olmayan, eğlencesiz

• Hareketsiz (yer)

[isim]

[bitki bilimi]

• Çok tatlı bir tür kayısı

• Bir tür hamur tatlısı

[isim]

[müzik]

• Klasik Türk müziğinde bir şet makam

[isim]

[tarih]

• Osmanlı Devleti'nde Tanzimata kadar saray ve devlet yapılarının onarımına, haremin gider ve aylık işlerine bakmakla yükümlü kimse

• Şehremanetinin başında bulunan kimse, belediye başkanı

[sıfat]

• Şerbeti olmayan

• Yılan vb. hayvanların sokmasına karşı şerbeti olmayan

• Şerbet verilmemiş olan

[isim]

[eskimiş]

• En uzun gece

[isim]

• Şemsiye yapan, satan veya onaran kimse