[sıfat]

• Birbirine paralel görme ekseni olmayan (göz veya kimse)

  Üstelik de şaşı olan bu çocuğu ne diye tutup göndermişlerdi? - Ercüment Ekrem Talu

[zarf]

• Gözlerini çarpıtarak

  Şaşı bakmak.

Ata Sözleri ve Deyimler

• şaşı çakır demektense kör de de kurtul

[isim]

• Şaşırmak işi

[isim]

• Şaşılmak işi

[isim]

• Şaşı olma durumu

[tıp]

• Göz kaslarının kasılması sırasında eş güdüm bozukluğu dolayısıyla gözlerin aynı noktaya odaklanmaması, görüntünün ağ tabaka üzerine uygun noktaya düşmemesi durumu

[-e]

[nesnesiz]

• Şaşkınlığa uğranılmak

  Cidden şaşılacak şeyler yapıyor. - Abdülhak Şinasi Hisar

[nesnesiz]

• Ne yapmak gerektiğini bilememek, nasıl davranacağını kestirememek, içinden çıkamamak

  Genç kızlar erkeklerin iltifatlarına nasıl karşılık vereceklerini şaşırmışlardı. - Mahmut Yesari

• Doğru, gerçek ve gerekli olanı ayırt edemeyecek duruma gelmek

  Hastasını muayene ederken başında bulundular mı, hele söz söylediler mi eli ayağı dolaşır, ya kalbi bulamaz ya nabzı şaşırır. - Attila İlhan

• Herhangi bir durum karşısında şaşkınlık duymak, hayret etmek

Ata Sözleri ve Deyimler

• şaşırıp kalmak

[isim]

• Şaşırtmak işi

[-i]

• Şaşırmasına sebep olmak

  İşte Galip, böyle bir muhitte herkesi şaşırtan büyük bir kabiliyetle meydana çıkıverdi. - Asaf Halet Çelebi

• Yanıltmak

[bitki bilimi]

• Daha iyi yetişmelerini sağlamak için ağaç fidanlarının veya çiçek fidelerinin yerlerini değiştirmek

[nesnesiz]

• Şaşkınlaşmak, şaşmak

[isim]

• Şaşırma işi

[isim]

• Şaşılaşmak işi

[isim]

• Şaşırtmak için yapılan oyun

[nesnesiz]

• Şaşı duruma gelmek, şaşı olmak

  Kollar çabuk yoruluyor ve ne olsa gözler biraz şaşılaşıyor. - Adalet Ağaoğlu