ŞAKULLEMEK Harflerini İçeren 5 Harfli Kelimeler
ŞAKULLEMEK harflerini içeren 5 harfli 37 kelime bulunuyor. 5 harfli ŞAKULLEMEK kelime türetme listesi ve kelime anlamları.
KUMAŞ10,
KELLE (Kelime Kökeni: Farsça kelle)
- Koyun, kuzu ve keçinin pişirilmiş başı
- Ekinlerde başak
-
Külçe biçimindeki şeker
Şekerin kellesi yetmiş üç kuruştan satılıyor. - Attila İlhan
- Baş, kafa
Ata Sözleri ve Deyimler
- kelle götürmek
- kelle koltukta gezmek
- kelle koparmak
- kelle koşturmak
- kelle kulak yerinde
- kelle sağ olsun da külah bulunur
- kellesinden olmak
- kellesini koltuğuna almak
- kellesini uçurmak
- kellesini vurdurmak
- kelleyi koltuğun altına almak
- kelleyi vermek
KELEK
- Olgunlaşmamış, ham kavun
- Irmaklarda işleyen ve şişirilmiş tulumlar üzerine kurulan bir tür sal
-
Yer yer çıplaklığı veya boşluğu olan
Kelek mısır.
-
Kılsız
Kelek tulum.
- Aptal
Ata Sözleri ve Deyimler
- kelek atmak
- kelek yapmak
ALLEM
-
`Bir işi istediği duruma getirmek için her türlü kurnazca çareye başvurmak` anlamıyla allem etmek, kallem etmek sözünde geçer
Nitekim allem ettiler, kallem ettiler, beni buradan mahrum etmek için her şeyi yaptılar. - Necip Fazıl Kısakürek
AMELE (Kelime Kökeni: Arapça ʿamele)
-
Gündelikle çalışan işçi
Tuğla harmanındaki ameleler etrafı aradılar. - Sait Faik Abasıyanık
Birleşik Kelimeler: amele pazarı, amele taburu, amele yanığı, tanzifat amelesi
EKLEM
- Vücut kemiklerinin uç uca veya kenar kenara gelip birleştiği yer, mafsal
Birleşik Kelimeler: eklem bacaklılar, omuz eklemi
EKMEK
-
Tahıl unundan yapılmış hamurun fırında, sacda veya tandırda pişirilmesiyle yapılan yiyecek, nan, nanıaziz
Odayı, tatlı, sıcak bir kızarmış ekmek kokusu bürümüş. - Yusuf Ziya Ortaç
-
İnsanı geçindirecek iş, kazanç
Biz iyi kötü tiyatroya bağlamışız ekmeğimizi. - Necati Cumalı
-
Yemek, aş
Ekmeği bizde yiyelim mi? Allah ne verdiyse. - Tarık Buğra
Ata Sözleri ve Deyimler
- ekmeği ekmekçiye ver, bir ekmek de üste ver
- ekmeğin büyüğü, hamurun çoğundan olur
- ekmeğinden etmek
- ekmeğinden olmak
- ekmeğine göz koymak (veya dikmek)
- ekmeğine yağ sürmek
- ekmeğini çıkarmak
- ekmeğini eline almak
- ekmeğini kana doğramak
- ekmeğini kazanmak
- ekmeğini taştan çıkarmak
- ekmeğini yemek
- ekmeğiyle oynamak
- ekmek aslanın ağzında
- ekmek çarpsın!
- ekmek elden su gölden
- ekmek istemez su istemez
- ekmekle oynayanın ekmeğiyle oynanır
- ekmek öpmek
- ekmekten kaşık olur ama her yoğurdun hakkına değil
Birleşik Kelimeler: ekmek ağacı, ekmek ayvası, ekmek dolması, ekmek düşmanı, ekmek kadayıfı, ekmek kapısı, ekmek kavgası, ekmek kaygısı, ekmek kırıntısı, ekmek küfü, ekmek mayası, ekmek parası, ekmek tahtası, ekmek tatlısı, ekmek ufağı, ekmeği dizinde, etli ekmek, kuru ekmek, soğan ekmek, tahinli ekmek, tam ekmek, taş ekmek, tuz ekmek düşmanı, tuz ekmek hakkı, vişneli ekmek, zengin ekmek, arpa ekmeği, çarşı ekmeği, çavdar ekmeği, dürüm ekmeği, er ekmeği, ev ekmeği, glüten ekmeği, halk ekmeği, köy ekmeği, kuşekmeği, mısır ekmeği, sac ekmeği, tandır ekmeği, tava ekmeği, tost ekmeği, yufka ekmeği
- Bir bitkiyi üretmek için toprağa tohum atmak veya gömmek
-
Toprağı ekip biçmek için kullanmak
Ancak senede otuz dönüm ekebiliyor. - Memduh Şevket Esendal
-
Serpmek
Yemeğe biber ekmek.
-
Bir şeyin başlamasına yol açacak sebepleri hazırlamak
Fesat tohumları ekenler kötü insanlardır.
-
Birini uydurma bir sebeple bırakıp gitmek, savuşmak, atlatmak
Lale ile Günnur kendilerini ektiğim için müthiş içerlemişler. - Haldun Taner
- Parayı boşuna harcamak, ziyan etmek
- Yarışta geçmek
Ata Sözleri ve Deyimler
- eken biçer, konan göçer
- ekip biçmek
- ekmeden biçilmez
- ekmediği yerden biter
- ek tohumun hasını, çekme yiyecek yasını
ELMEK (Kelime Kökeni: (elektronik mektup'tan))
- Elektronik posta
EMLAK (Kelime Kökeni: Arapça emlāk)
-
Ev, arsa, bahçe vb. taşınamayan mal ve mülklerin ortak adı, taşınmazlar, gayrimenkul
Eline geçen serveti emlake yatırıyordu. - Ercüment Ekrem Talu
Birleşik Kelimeler: emlak bürosu, emlak kredisi, emlak vergisi
KULLE
-
Büyük bağ evi
Bağdaki ailelerin bütün çocuklarını kulle dışında bir başka evde toplamışlardı. - Tarık Dursun K.
KULAK
-
Başın her iki yanında bulunan işitme organı
Kulaklarımın uğultusu içinde, söylediği lakırtıların hiçbirini duymuyordum. - Hüseyin Cahit Yalçın
-
Bu organın, sesleri toplayıp içeriye almaya yarayan dış bölümü
Elleriyle kulaklarını tıkayıp yatağının yanında tortop oldu. - Halide Edip Adıvar
- Balıklarda başın iki yanında bulunan ve ağızdan alıp solungaçlardan geçirdiği suyu dışarıya vermeye yarayan yarıklardan her biri
- Saban kulağı
- Duvar, baca, şömine vb. yerlerde kulağa benzer çıkıntı
- Telli çalgılarda tel germeye yarayan burgu
- Akarsuların ve özellikle göllerin karaya giren ve durgunlaşan yerleri
- Seslerin uygunluğunu seçebilme ve değerlendirebilme yeteneği
Ata Sözleri ve Deyimler
- kulağı (bir şeyde) olmak
- kulağı (veya kulakları) çınlasın
- kulağı ağır işitmek
- kulağı dikilmek
- kulağı duvar olmak
- kulağına çalınmak
- kulağına çarpmak
- kulağına fısıldamak
- kulağına gelmek
- kulağına girmemek
- kulağına gitmek
- kulağına inanmamak
- kulağına kar suyu kaçırmak
- kulağına kar suyu kaçmak
- kulağına koymak (veya sokmak)
- kulağına küpe olmak (veya etmek)
- kulağına söylemek
- kulağını açmak
- kulağını bükmek
- kulağını çekmek
- kulağını çınlatmak
- kulağını doldurmak
- kulağının üzerine yatmak
- kulağının zarı patlamak
- kulağını sağır etmek
- kulağı okşamak
- kulağı olmamak
- kulağı ters taraftan göstermek
- kulak (veya kulağını) tırmalamak
- kulak (veya kulaklarını) tıkamak
- kulak arkası (veya ardı) etmek
- kulak asmak
- kulak kabartmak
- kulak kesilmek
- kulak kıvırmak
- kulakları dolmak
- kulaklarına kadar kızarmak
- kulaklarını dikmek
- kulaklarının pasını gidermek
- kulakları paslanmak
- kulakları patlatmak
- kulakları uğuldamak
- kulak tutmak
- kulak vermek
- kulak vermek
Birleşik Kelimeler: kulak altı bezi, kulak çivisi, kulakdavulu, kulak demiri, kulak dolgunluğu, kulak erimi, kulak kepçesi, kulak kulağa, kulak memesi, kulak misafiri, kulak sadakası, kulak tıkacı, kulak tırmalayıcı, kulaktozu, kulak zarı, kulağı delik, kulağı kesik, kulağı kirişte, kulağı tetikte, kulağı tıkalı, dış kulak, ekşikulak, iç kulak, kabakulak, kamışkulak, karakulak, kepçe kulak, orta kulak, yelken kulak, aslankulağı, ayıkulağı, baca kulağı, cankulağı, denizkulağı, deniz kulağı, eşekkulağı, farekulağı, filkulağı, kuzukulağı, müzik kulağı, saban kulağı, sıçankulağı, tavşankulağı, eli kulağında, ağzı kulaklarında
- Varlıklı Rus köylüsü
KUKLA (Kelime Kökeni: Rumca)
-
Hareketli yerleri iplikle sanatçının parmaklarına bağlanarak veya eldiven gibi bir kesiti kullanarak bir perdenin üzerinden oynatılan, bez, karton vb. hafif nesnelerden yapılmış insan ve hayvan figürleri
Salıncağın üzerindeki kızlar, iki zarif kukla gibi fıldır fıldır dönüyorlardı. - Osman Cemal Kaygılı
- Ayakları olmayan, alttan içine el sokularak oynatılan çeşitli nesnelerden yapılmış bebek
- Bu bebeklerle oynatılan oyun
-
Başkasının etkisinde olan, onun isteklerine göre davranan (kimse)
Onu da kılıbık bir koca gibi kukla yapar oynatırım. - Etem İzzet Benice
Ata Sözleri ve Deyimler
- kukla gibi
- kukla gibi oynatmak
Birleşik Kelimeler: kukla hükûmet, kukla oyunu, kukla tiyatrosu
KALEM (Kelime Kökeni: Arapça ḳalem)
-
Yazma, çizme vb. işlerde kullanılan çeşitli biçimlerde araç
Kâğıt, kalem, mürekkep, hepsi masanın üstündedir. - Falih Rıfkı Atay
-
Resmî kuruluşlarda yazı işlerinin görüldüğü yer
Kalemindeki odacıya aylığını kırdırırmış. - Sermet Muhtar Alus
-
Yontma işlerinde kullanılan ucu sivri veya keskin araç
Taşçı kalemi.
Oymacı kalemi.
-
Çeşit, tür
Üç kalem erzak.
Beş kalem ilaç.
-
Bazı deyimlerde yazı
Kaleme almak.
-
Yazar
Peyami Safa, edebiyatımızın usta kalemlerindendir.
Ata Sözleri ve Deyimler
- kalem açmak
- kalem çekmek
- kaleme (veya kaleme kâğıda) sarılmak
- kaleme almak
- kaleme gelmek
- kaleminden çıkmak
- kaleminden kan damlamak
- kalemine dolamak
- kalemi olmak
- kalemiyle yaşamak (veya geçinmek)
- kalem kırmak
- kalem oynatmak
Birleşik Kelimeler: kalem açacağı, kalem aşısı, kalem beyi, kalem efendisi, kalem erbabı, kalem işi, kalem kalem, kalem kaşlı, kalem kavgası, kalem kömürü, kalem kulaklı, kalem kutusu, kalem parmaklı, kalem pil, kalem sahibi, kalem savaşçısı, kalem şuarası, kalemtıraş, bir kalem, ceffelkalem, çalakalem, dolma kalem, kamış kalem, kara kalem, kömür kalem, kurşun kalem, pastel kalem, özel kalem, sabit kalem, tükenmez kalem, bacakkalemi, boya kalemi, çamur kalemi, çelik kalemi, divan kalemi, dudak kalemi, faz kalemi, harcama kalemi, heykelci kalemi, kalafat kalemi, kontrol kalemi, kopya kalemi
KEMAL (Kelime Kökeni: Arapça kemāl)
- Bilgi ve erdem bakımından olgunluk, yetkinlik, erginlik, eksiksizlik
-
Eder, tutar
Tozu kaldı ise bir paket al, saçak tütün iç. Bunun kemali altmış para! - Memduh Şevket Esendal
Ata Sözleri ve Deyimler
- kemal bulmak
- kemale ermek (veya gelmek)
Birleşik Kelimeler: kemaliafiyet
KELAM (Kelime Kökeni: Arapça kelām)
-
Söz
Mecliste arif ol kelamı dinle / El iki söylerse sen birin söyle - Karacaoğlan
- Söyleyiş biçimi, söyleme
- Başta Tanrı'nın varlığı, birliği, peygamberlik ve ahiret olmak üzere İslamiyetin ana ilkelerini konu edinen bilim
Birleşik Kelimeler: Kelam-ı Kadim, kelamıkibar, edebikelam, hasılıkelam, velhasılıkelam, dünya kelamı
KELEM (Kelime Kökeni: Farsça kelem)
- Lahana
Birleşik Kelimeler: etsiz kelem