[isim]

• Şaire yakışır bir biçimde, şair gibi davranma durumu, ozansılık

  Bu neşenin herhangi bir şairanelikle alakası yoktu. - Yakup Kadri Karaosmanoğlu

[nesnesiz]

• Önceden belirlenmiş şartlara göre uyarlanmak, koşullanmak

  Eskicilerin, çocukları iğneli fıçıya attıkları gibi bir korkutma biçimiyle şartlanmıştık. - Aydın Boysan

[-i]

• Yüze açık elle vurmak, şamar atmak

  Sözünüze itaat etmezse küçük ellerinizle şamarlayınız. - Aka Gündüz

[-i]

[eskimiş]

• Çekülle düşey doğrultusuna bakmak

[mecaz]

• Yoklamak

[isim]

• Şandellemek işi

[zarf]

• Şarlatana yakışır bir biçimde

[isim]

• Şakırdatmak işi

  Ahmet iskarpinlerinin nalçalı topuklarını taşlarda şakırdatmaya başladı. - Nazım Hikmet

[nesnesiz]

• `Şakır` diye ses çıkarmak

  Bursa'da bir eski cami avlusu / Küçük şadırvanda şakırdayan su - Ahmet Hamdi Tanpınar

[nesnesiz]

[-le]

• Karşılıklı olarak şaka etmek, şaka yapmak

  Çocuklar gibi şakrak, ne kadar şakalaştık / İkimiz, onunla ben, samimi arkadaştık - Enis Behiç Koryürek

[zarf]

• Şakadan

  Başımı da şöyle yastığa doğru şakacıktan eğdim. - Sait Faik Abasıyanık

[nesnesiz]

• Su bol bol akarken `şarıltı` sesi çıkarmak

  Senden ayrılırsam şu şarıldayan suyun sesini bir daha işitmez olayım. - Aka Gündüz

[-i]

• Şaşalamasına sebep olmak

  Bu sebepsiz kuduruşu beni şaşalattı. - Ömer Seyfettin

[-e]

• Çok şaşırmak, şaşkınlıktan ne yapacağını bilememek

  Fırtınadan sonra şaşakalır insan, anlayamaz o azgın denizin ne kerametle, nasıl durulduğunu. - Azra Erhat

[nesnesiz]

[-le]

• Bir veya birçok şartı karşılıklı kabul etmek

[isim]

• Şabanlaşmak durumu