[isim]

[tiyatro]

• Karagöz'ün başlığı

  Tuhaf bir sepete benzeyen ışkırlağı, kısa şalvarı, saltası, tokalı pabucu ile bu adam bildiğimiz Karagöz'dü. - Falih Rıfkı Atay

[isim]

• Işınlamak işi

[isim]

• Işılatmak işi

[nesnesiz]

[halk ağzında]

• Işıldamak, parlamak

[isim]

[sinema]

[televizyon]

• Çevirim sırasında, aydınlatılmış olan konunun görüntüsünün duyar kat üzerine belirli bir süre düşerek etkilemesi

[sıfat]

• Işıltısı olan, ışıltı yapan

  Bulutun ardından yine ışıltılı bir gece yarısı çıkıp gelmişti. - Burhan Günel

[isim]

• Işıldamak işi

  Eğer karşısında bir ayna olsaydı, deniz mavisi gözlerinin içinde iki güneş damlasının ışıldamaya başladığını görecekti. - Nazım Hikmet