[-e]

[-i]

• Bir konu üzerinde bilgisini ölçmek, açıklama yaptırmak

[-i]

• Anlaşmayı, uzlaşmayı, uyuşmayı sağlamak

[-e]

[-i]

• Ayırtma işini yaptırmak

[-i]

• Aklaşmasını sağlamak, beyazlaştırmak

[-e]

[-i]

• Bırakmasını sağlamak, bırakmasına yol açmak

[-e]

[-i]

• Donatma işini yaptırmak

[-i]

• Yıkatma işini yaptırmak

[-i]

• Çağırmak veya anmak için bir canlıya, bir yere, bir şeye ad vermek, ad koymak, ad takmak, ad vermek, isimlendirmek, isim koymak, isim takmak, isim vermek, tesmiye etmek

[-e]

[-i]

• Dayatma işini yaptırmak

[-i]

• Kamaşmasına neden olmak

  Ganimetlerin göz kamaştıran çeşidini Topkapı hazinesinde görebilirsiniz. - Orhan Seyfi Orhon

[-i]

• Kapatma işini birine yaptırmak

[-i]

• Sürekli ve hafif hafif kakmak

  Dövmüşler, sövmüşler hatta boş böğrüne çivi ile kakıştırmışlar, yine kımıldatamamışlardı. - Refik Halit Karay

[-e]

[-i]

• Karışma işini yaptırmak

[-i]

• İçinde ne olduğunu anlamak veya aradığını bulmak amacıyla elle yoklamak

  Ceplerimi karıştırdım, bozuk para bulamadım. - Falih Rıfkı Atay

[-i]

• Yemeği dibinin tutmaması için kaşıkla altüst etmek

  Ocak başında oturmuş bir ihtiyarca kadın, bir tencereyi karıştırıyor hem de için için ağlıyordu. - Ahmet Kabaklı

[-i]

• Kurcalamak, oynamak

[-i]

• Göz atmak, araştırmak, incelemek

  Saatlerce, istediğim kitapları, divanları, Servetifünun koleksiyonlarını karıştırdım. - Yusuf Ziya Ortaç

[-i]

• Üstünkörü okumak

  Verdiğim cevapları dinlemiyor gibi dalgın, parmaklarıyla bir risaleyi karıştırıyordu. - Halit Ziya Uşaklıgil

• Ayırt edememek, tam olarak seçememek

  Siz düşle gerçeği birbirine karıştırıyorsunuz.

[-e]

[-i]

• Bir şeyin içine başka bir şey katarak karıştırmak

[-i]

• Sulu duruma gelmesini sağlamak

• Su veya başka bir sıvı katıp karıştırarak yoğunluğunu azaltmak

  Yoğurdu sulandırmak. Reçeli sulandırmak. Boyayı sulandırmak.

[mecaz]

• Ciddiyetini, ağırlığını kaybettirmek