ÜŞENGENLİK Harflerini İçeren 5 Harfli Kelimeler

ÜŞENGENLİK harflerini içeren 5 harfli 23 kelime bulunuyor. 5 harfli ÜŞENGENLİK kelime türetme listesi ve kelime anlamları.

GÜNEŞ14, GELİŞ12, GENİŞ12, KÜŞNE10, ELGİN9, ENGEL9, ENGİN9, GELEN9, GENEL9, GELİN9, EŞKİN8, EŞLEK8, EŞLİK8, İŞLEK8, KLİŞE8, KEŞEN8, KELEŞ8, ŞELEK8, ŞEKLİ8, ŞEKİL8, ŞEKEL8, LİKEN5, NİKEL5

LİKEN (Kelime Kökeni: Yunanca)

[isim]

[bitki bilimi]

  • Bir mantarla bir su yosununun ortak yaşamasıyla ortaya çıkan bitkilerin genel adı

[tıp]

  • Kaşındırıcı bir deri hastalığı

Birleşik Kelimeler: liken bilimi

NİKEL (Kelime Kökeni: Fransızca nickel)

[isim]

[kimya]

  • Atom numarası 28, atom ağırlığı 58,71, yoğunluğu 8,9 olan, gümüş parlaklığında, demir sertliğinde, kolay işlenebilen ve kolayca tel durumuna getirilebilen bir element (simgesi Ni)

Birleşik Kelimeler: nikel kaplama

EŞKİN

[isim]

  • Atın dörtnal ile tırıs arasındaki hızlı yürüyüşü

    At, eşkinle beş on dakikada gittiği yolu dörtnala bir iki dakikada geldi. - Memduh Şevket Esendal

[sıfat]

  • Böyle yürüyen (at)

    Çakır, eşkin atına atladığı zaman yanında İsa Bey'in verdiği keskin ve benzersiz kılıç, koynunda da bir fermanla bir mektup vardı. - Nihal Atsız

[zarf]

  • Böyle bir yürüyüşle

    Eşkin gitmek.

[isim]

[halk ağzında]

  • Filiz

EŞLEK

[isim]

[coğrafya]

  • Ekvator

Birleşik Kelimeler: gök eşleği

EŞLİK

[isim]

  • Eş olma durumu
  • Birlikte, beraber

    Terminale ancak benim eşliğimde gidebildi.

[müzik]

  • Belirli bir modeli ile armoni oluşturan ve bir veya birkaç partiye bölüştürülen sesler bütünü

Ata Sözleri ve Deyimler

  • eşlik etmek

İŞLEK

[sıfat]

  • Çok işleyen, canlı, hareketli

    İki harp esnasında, burası kolay kazançların, vurgunculuğun en işlek merkezlerinden biriydi. - Yakup Kadri Karaosmanoğlu

  • Özenmeden, çabuk yazıldığı hâlde okunaklı ve güzel olan (yazı)

    İşlek, açık bir yazı. Bir kadın elinden çıkma. - Tarık Dursun K.

Birleşik Kelimeler: işlek ek

KLİŞE (Kelime Kökeni: Fransızca cliché)

[isim]

  • Baskıda kullanılmak amacıyla, üzerine kabartma resim, şekil, yazı çıkarılmış metal levha

    Klişecilik sanatını usta bir klişeci kadar bildiği hatta kendisi de klişe yaptığı için, siyah ve beyazın tonlarını son derece hünerle kaynaştırır. - Yusuf Ziya Ortaç

[sıfat]

[mecaz]

  • Basmakalıp (söz, görüş vb.)

    Söylediği sözün klişe olduğunu, bir yazarın klişelerle yazmamak zorunda olduğunu kabul etmez o. - Necati Cumalı

Birleşik Kelimeler: klişehane, dişi klişe

KEŞEN

[isim]

[halk ağzında]

  • Zincirden yular veya ayak kösteği

KELEŞ

[sıfat]

[halk ağzında]

  • Yiğit, cesur, bahadır
  • Çok yakışıklı, çok güzel
  • Vücut yapısı gösterişsiz
  • Çirkin, kötü
  • Kel

    Kayseri Çarşısı'nın tavanını, kubbesini kökünden kazıtmış. O canım mimariyi bir keleşe döndürmüş. - Bedri Rahmi Eyuboğlu

Ata Sözleri ve Deyimler

  • keleş keleş sırıtmak

ŞELEK

[isim]

[halk ağzında]

  • Sırtta taşınan yük
  • Boynuzunun biri kırık hayvan

ŞEKLÎ (Kelime Kökeni: Arapça şeklī)

[sıfat]

[eskimiş]

  • Biçimle ilgili, biçimsel, formel

ŞEKİL (Kelime Kökeni: Arapça şekl)

[isim]

  • Biçim
  • Bir konuyu açıklamaya yarayan resim veya çizim

    Bu kitapta birçok şekil var.

  • Davranış biçimi, tutum, yol, tarz

    Bu şekilde hareket etmek doğru değildir.

  • Bir kavramın, düşüncenin, olayın veya işin değişik oluş biçimi

    Yalnızlığın şekilleri vardır, kimsesiz bir yerde yalnızlık, sosyete ve kalabalık içinde yalnızlık. - Reşat Nuri Güntekin

  • Toplumsal bir bütünün kuruluş biçimi

    Yönetim şekli.

  • Anlatım biçimi

    Ne yapıp yapmış bu havai konuşmayı bir röportaj şekline sokmak yolunu bulmuştu. - Yakup Kadri Karaosmanoğlu

[edebiyat]

  • Biçim

[matematik]

  • Bazı matematiksel varlıkların gösterilmesine yarayan resim

    Geometrik şekil.

Ata Sözleri ve Deyimler

  • şekil almak
  • şekil vermek
  • şekil ve şemail
  • şekle sokmak (veya koymak)

Birleşik Kelimeler: şekil bilgisi, şekil değiştirme, benzer şekiller, yüzey şekilleri

ŞEKEL (Kelime Kökeni: İngilizce shekel)

[isim]

  • İsrail para birimi

ELGİN

[sıfat]

[eskimiş]

  • Yabancı, gurbette yaşayan, garip

ENGEL

[isim]

  • Bir şeyin gerçekleşmesini önleyen sebep, mâni, mahzur, müşkül, pürüz, mânia, handikap, ket

    Seçme ve aracılık işlevini yerine getiren dünyanın önünde ise öyle aşılması güç engeller yok gibi. - Adalet Ağaoğlu

  • Hemzemin geçitlerde kara yolu güvenliğini sağlamak için kullanılan açılır kapanır düzenek, bariyer
  • Herhangi bir yolu kapamak için konulan nesne, bariyer
  • Kara yollarının kenarlarına yapılan korkuluk, bariyer

[spor]

  • Engelli koşularda, her yarışçının üzerinden atlaması gereken tahta düzenek, bariyer

Ata Sözleri ve Deyimler

  • engel çıkarmak
  • engel olmak
  • engel tanımamak

Birleşik Kelimeler: engel balığı, engel sınavı, kutup engel, güvenlik engeli