[isim]

• Ütmek işi

• Ateşte kızartılmış taze buğday veya mısır

[isim]

• Genellikle giysilerin buruşukluklarını gidermek için bunların üzerinden geçirilen kızgın demir araç

• Bu araçla yapılan iş

  Garsonların yamalı bez ceketleri etüv ve ütü kokuyor. - Falih Rıfkı Atay

[-i]

[halk ağzında]

• Bir şeyi, tüylerini yakmak için alevden geçirmek

• Taze buğday veya mısırı ateşe tutup pişirmek

[-i]

[halk ağzında]

• Oyunda yenerek bir şey kazanmak, utmak

[isim]

• Ütülmek işi

[sıfat]

• Ütülenmiş, ütü ile buruşuklukları giderilmiş

[nesnesiz]

[halk ağzında]

• Oyunda, yenilmek, kaybetmek

[isim]

• Ütülemek işi

  Evi satacağım ama içinde kiracı varken müşteri bulamıyorum diye kafamızı ütülemeye başladı. - Sulhi Dölek

[-i]

• Ütü ile buruşukluklarını gidermek

  Bir erkek, hizmetçisini sevse ondan daha iyi kimsenin çamaşır ütüleyemeyeceğine inanır. - Refik Halit Karay

• Alevde tüylerini veya kabuğunu yakıp gidermek

  Çakmak kıvılcım çıkardı, çıkarmasıyla pof diye gaz parladı ve zaten seyrek olan kirpiklerimi ütüledi. - Burhan Felek

[isim]

• Ütülenmek işi

  Günde iki kez pantolonunun ütülenmesini istiyordu. - Ayla Kutlu

[isim]

• Ütületmek işi

[sıfat]

• Hayalî

[-i]

• Ütülü duruma getirtmek

[nesnesiz]

• Ütüleme işine konu olmak

  Benim lacivert pantolon yine ütülenmedi mi? - Refik Halit Karay

[isim]

• İşi kumaş, giysi, çamaşır vb. ütülemek olan kimse

[sıfat]

• Hayalci

  Geleceği çok pembe görüyorsa ütopist derler insana. - Haldun Taner